Bildirilmeyen Kovid-19 Ölümleri

146

Gerçekten, resmî rakamlardakinden fazla Kovid-19 ölümü
var. Önceki yılların defin rakamlarıyla bu yılınki karşılaştırılınca bu sonuç
çıkıyor. 

Bu doğru mu? Doğru. Kastî mi? Büyük çapta hayır. 

Ölüm sebebi Kovid-19 ‘dur demek için hastanın
hastaneye başvurması, testinin pozitif çıkması ve hayatını muhtemelen hastanede
kaybetmesi gerekiyor. Bu metotla salgından öldü denilen hastaların neredeyse
 yüzde 100’ü gerçekten salgından ölmüştür.  Fakat bunlar, salgından
ölenlerin tamamı mı? Hayır. Kabaca yarısı. 

Yalancı Negatifler

Tıpta bir şey var mı diye test yaptığınızda iki hata
mümkündür. Ya olmayan bir şeye var deyip yanılırsınız… Buna yalancı pozitif
denir. Yahut da olan bir şeyde yoktur sonucunu alırsınız. Bu da yalancı
negatiftir. Kovid-19 testlerinde yalancı negatif çok. Öyle görünüyor ki numune
alıştan kaynaklanan hata daha büyük. Hastanın boğazından, burnundan,
balgamından ve ender hallerde akciğerinden numune alınıyor. Nasıl alınırsa
alınsın, eğer virüs varsa, numunenin yeterli sayıda virüsü yakalaması lazım.
Amerikan Tıp Cemiyeti’nin bir yayınında, en fazla başvurulan numune alma metodu
burun sürüntüsündeki yalancı negatif %37. Boğaz numunesi daha kötü,  yüzde
68 yalancı negatif veriyor. Bu yüzdendir ki “Yok dediler, sonra bir daha
yaptılar var dediler” şikâyetlerini duyuyoruz. Yine bu sebepten, hastaya
iyileştin demek için birden fazla test yapılıyor. 

Testin kendisinin de yalancı negatifleri var. Fakat
araştırmalar, hatanın çoğunun numune almadan kaynaklandığına işaret
ediyor. 

Yalancı negatiflerden başka sebepler de var. Hayatını
kaybeden bütün hastaların hastaneye müracaat edecekleri sağlam bir varsayım
değil. Bütün dünyada yalnız yaşayan, bakım evlerinde kalan ve oralarda hastalanıp
ölen hastalardan söz ediliyor. 

Her hastanede test yapılmıyor. Belli sayıda test
merkezi var. Numune merkeze gönderilip sonuç gelene kadar hastanın ölümü
halinde ölüm raporuna salgın yazılmayabiliyor. 

Nihayet, salgından ötürü ertelenen tedaviler var. Az
da olsa bu ertelemeler de ölüm sebebi olabilir.

Kastî gizleme? O da şu sebeple mümkün: Özel
hastanelerin Kovid-19 hastalarından ücret almaması! Özel hastane
yöneticisisiniz, hastanızı kaybettiniz. Kovid derseniz para yok, zatürre
derseniz alacaksınız. Bu şartlarda eğiliminiz ne olur?

Dünyada?

Çin’in Wuhan’ından bildirilen rakamlarda bir tuhaflık
gözledik. 13 ve 14 Şubat’ta günlük vaka sayısı, daha önceki en yüksek rakamı
ikiye katladı. Hem de salgın inişe geçmişken. Sonra açıkladılar: Bugüne kadar
test sonuçlarına göre raporluyorduk. Şimdi vaz geçtik. Klinik belirtilere göre
bildiriyoruz.

New Scientist dergisinin 29 Nisan sayısında çıkan bir
incelemede şu olgular bildiriliyor: 24 Avrupa ülkesinde, geçen yılların Nisan
aylarında haftada toplam 50 bin kişi ölürken bu yılın aynı ayında haftada 90
bin kişi ölmüş. 40 bin fazlalık var. Hâlbuki aynı ülkelerin bildirdiği Korona
kaynaklı ölümler bu rakamın yarısı kadar. Aynı makale, İtalya’da 18 Nisan’a
kadar 52 bin kişinin salgından öldüğünün tahmin edildiği belirtilmiş. Hâlbuki
ölüm raporunda Korona yazılan rakam bunun yarısı. Financial Times, 21 Nisan’a
kadar İngiltere’de virüs sebepli ölümlerin 45 bini bulduğunu tahmin ediyor
Resmî rakam 17 bin. Yale Üniversitesi, ABD’de salgının yoğun yaşadığı
bölgelerde gerçek Korona ölümlerinin bildirilenden yüzde 50 daha fazla olduğunu
belirlemiş. 

Şüphe Aklın Gereğidir

Bütün dallarda bilim insanları önce kendi kendilerini
yanlışlamaya çalışır. Becerebildikleri kadar kendilerini tenkit edip vardıkları
sonuçları açıklarla. Sonra bütün bir bilim camiası varılan sonuçları eleştirir.
Tıp da öyledir, yalnız biraz daha çok öyledir. Çünkü tıp birçok dalın uğraştığı
sistemlerden daha karmaşık bir sistemle uğraşır: İnsanla ve toplumla. Üstelik
tıpta hekimin, “Tüh olmadı, bu denemeyi çöpe atıp bundan sonrakine bakalım”
deme lüksü yoktur. Çünkü o “deneme” bir insanın hayatıdır. İncelemesinden
varacağı sonuç ise yüz binlerce, milyonlarca hayatı etkiler. 

O yüzden tıbbî makalelerde kanaat açıklanırken “tedavi
eder”, “kesin iyi gelir” gibi laflara rastlanmaz. Böyle laflar duyarsanız,
bilin ki konuşan hekim değil şarlatandır. “Yardımcı olduğu düşünülmektedir”,
hatta daha beteri, “yardımcı olacağını düşünmemize yol açacak sebepler mevcut
gibi görünmektedir” gibi sözler duyarsınız. 

Bilim böyle. Popülistlik öyle değil tabi. Onlar her
şeyi bilir ve her şeyi yüzde yüz ve kesin bilir. Onların ne yalancı negatifi,
ne yalancı pozitifi vardır. Ama dün ak dediklerine bugün kara, dün kara
dediklerine bugün ak diyebilirler. Tereddütsüz. Göz kırpmadan. (Yok, bazen göz
de kırpıştırıyorlar.)

Peki, kesin sonuç? Kesin sonucu Bertrand Russel
söylemiş: “Dünyanın bütün sıkıntısı şu: Aptallar ve fanatikler kendilerinden
eminken aklı başında insanlar şüphe ve tereddüt içinde.” İşte bu hüküm kesin.
Hiç tereddüdüm yok! (Alıntı-Karar Gazetesi)

Önceki İçerikAhlak Polisleri ile Düşünce Polisleri Görevde
Sonraki İçerikİçimizde Hoşgörü, Dilimiz Sevgi Dolu
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)