Bil, İnan, Sev Ve Ol!

100

     Kesin olarak bil
ki, hilkat ve yaratılışın en yüksek gaye ve amacı,

     Fıtrat ve
yaratılışın en yüce, en yüksek neticesi Allah’a iman ve inançtır.

     Kesin olarak anla
ki, insanlığın en âlî, en yüce ve en yüksek mertebe ve derecesi;

     Allah’a iman
içindeki marifetullah / Allah’ı bilme / Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanımadır.

     Beşeriyet ve
insanlığın en büyük makamı;

     Allah’a iman ve
inanç içindeki marifetullah / Allah’ı bilme, O’nu isim ve sıfatlarıyla
tanımadır.

     Çünkü Allah’ın
zatına yol yok. Ruh’un zatına yol olmadığı gibi.

     Çünkü Allah’ı
bilmek; O’nun zatını bilmediğini, bilemiyeceğini bilmek ve anlamaktır.

     Çünkü O, bir şeye
benzemez.

     Ruhumuzu da kabul
ediyor, ama göremiyor, bilemiyoruz!

     Çünkü onun da
zatına yol yok.

     Çünkü ruh da Allah
değil, ama Allah’tan.

     Fakat bu durum
Allah’ı ve ruh’u inkârı icap ettirmiyor.

     Zira, bir şeyin
mahiyet ve içyüzünü bilmemek; o şeyin varlığını inkârını gerektirmiyor.

     Evet, cin ve insin
/ insanın en parlak saadet ve mutluluğu, en tatlı nimeti;

     O marifetullah /
Allah sevgisi içindeki muhabbetullah / Allah sevgisidir.

     Evet, insan ruhu
için en halis, saf ve katıksız sürur / sevinç;

     O marifetullah
içindeki ruhani lezzettir.

     Evet, insan kalbi
için en safî / en temiz sevinç;

     O marifetullah
içindeki ruhani zevktir.

     Evet, bütün hakikî
/ gerçek saadet / mutluluk, halis sürur / sevinç, şirin nimet, safî tat;

     Elbette
marifetullah / Allah’ı bilmekte ve muhabbetullahta / Allah’ı sevmektedir.

     Çünkü onlar onsuz
olamaz. Fakat unutulmasın ki sevmek için bilmek şart.

     Allah’ı tanıyan ve
seven; nihayetsiz / sonsuz saadete, nimete, envara / nurlara, esrara / sırlara;

     Ya bilkuvve /
potansiyel düşünce hâlinde

     Veya bilfiil / iş,
fiil ve eylem olarak erişir ve kavuşur.

     Allah’ı hakiki
tanımayan, sevmeyen; sonsuz şekavete / sıkıntıya, âlâma / elemlere,

     Evhama / vehim ve
kuruntulara manen ve maddeten kapılmış olur.

     Evet, şu perişan
dünyada, avare insanlar içinde, sonuçsuz bir hayatta, sahipsiz,

     Hamîsiz bir
surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?

     İşte bu avare /
perişan insanlar içinde, bu fânî dünyada;

     İnsan sahibini
tanımazsa, malikini bulmazsa, ne kadar bîçare ve şaşkın olduğunu herkes anlar.

     Eğer sahibini
bulsa, malikini tanısa, o vakit rahmetine sığınır. Kudretine dayanır.

     O yalnızlık ve
korku yeri olan dünya bir gezinti yerine döner ve bir ticaretgâh olur.

x

     Evet, insan; sadece Allah’a inandım diyerek,
kurtulacağını sanmasın.

     Bir öğrenci okula
kaydını yaptırmakla yetinip de, okula devam etmezse,

     Dersine
çalışmazsa, ödevlerini yapmazsa; nasıl ki sonuçta sınıfta kalacağı
mukadderse, 

     Bir kul da,
“Allah’a inandım.” deyip de, O’nu bilmeye çalışmazsa,

     O’nu bilmek için
gayret sarfetmezse,

     O’nu bilince
sevmezse, çünkü sevmek için bilmek lâzım.

     O’nu sevince de,
O’nun istediği gibi olmaya çalışmazsa,

     Kendini gerçek
mânâda inanıyor sanmasın. Bir an önce kendine gelsin.

     Çünkü Allah’a
gerçek inanç;    

     Önce Allah’a
inanmayı, sonra O’nu bilmeyi, sonra O’nu sevmeyi, sonra O’nun istediği gibi,

     Bir kul olmayı
gerektirir.

     Unutmayalım ki,
inanmak, sevmek ve olmak; ilim ve bilmekten geçer.

     Bilmeyen sevemez.
Sevmeyen istendiği gibi bir kul olamaz.

Önceki İçerikTürklük, İlim ve İrfan Yolunda Bir Ömür: Zeki Velîdî Togan (1890-1970)
Sonraki İçerikFAS – İSPANYA GEZİ NOTLARI (21 – 29 Mayıs 2022)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.