Biat Kültürü

101

Daha çok Doğu toplumlarında görülen ve “otoriteye karşı kayıtsız şartsız bağlılık durumu” olarak açıklanabilecek biat kültürü, toplumda kimlik sorunu yaratan temel problemlerden biridir.

Çünkü otorite olan güç kendini güçlü kılmak için kendisine bağlı olan kitleyi zayıf tutmaya çalışır. Zayıf olan kitle de kendini ayakta tutabilmek için otoriteye daha çok bağlanır. Toplumlarda, özellikle Doğu toplumlarında bu döngü hemen hemen her sistem içerisinde bu şekilde devam eder.

Türk toplumuna baktığımızda otoriteyi ailede babadan, okulda öğretmenden, işyerinde patrondan, inançta şeyhten, ekonomide ise devletten bekleyen bir geleneğin hüküm sürdüğü söylenebilir.

Böyle bir gelenek içerisinden gelen insanlardan edilgen ve itaatkar bir toplum meydana geleceği de aşikardır.   

Bu bağlamda ülkenin içerisinde bulunduğu duruma baktığımızda 28 Şubat ve akabinde yaşananların dindar kesimin büyük bir kısmında travma yarattığını görürüz. Bu travma sonucu olarak meydana gelen bir oluşum olan AKP’nin, aslında siyasi bir hareketten çok sosyal bir hareket olduğunu söylemek mümkündür.

Söz konusu travmaya binaen mağduriyet psikolojisi içerisinde olan dindar kesimin bir kısmı, kendi içerisinden güçlü bir siyasi parti çıkardığı, partinin iktidara gelmesiyle de otoriteye kayıtsız şartsız bağlandığı görülmektedir. Bu kesim kendini mağdur ve zayıf olarak gördüğü için kendi mevcudiyetinin devamının iktidara bağlı olduğunu düşünmesi de doğal bir sonuçtur.

Şu an toplumun bir kesiminin içerisinde bulunduğu duruma bakıldığında, geçmişte “din elden gidiyor” diyenlerin dinin bir nevi ayağa düşürülüp, dindarların saygınlığının yitirilmesine ses çıkarmamalarını, yayınlanan tapeler ve ses kayıtlarına karşı “oyun aynı, oyum aynı” sloganı ile savunmalarını başka türlü açıklamak kanaatimce mümkün olmamaktadır.

Sorgulamadan körü körüne itaat, gücü elde tutanların denetlenmesine yönelik mekanizmayı ortadan kaldırdığı için yapılan yanlışların sonuçları geniş kitleleri etkiler hale gelmektedir.

Bu noktada belirtmek gerekir ki 28 Şubattan günümüze değin tüm bu yaşananlardan etkilenenlerin başında “başörtülü kızlar” gelmektedir. Çünkü bu kesimde erkekler sıkıntılı anlarda kendilerini “kamufle” edebilmektedir.

Ve acı olan odur ki; 28 Şubat sürecinde sokakta yürüyen başörtülü bir kız “Fadime Şahin” algısıyla özdeşleştirilebilirken, günümüzde yaşananlar neticesinde ise “hırsız” algısıyla özdeşleştirilebilmektedir!

Sonuç itibariyle toplumumuzdaki bir kısım dindarlar arasında daha çok mevcut olan biat kültürü en çok zararı bu kesime vermiş, dünün saygı gören “ak sakallı” ve “başörtülü” kişileri bugün saygınlığını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

Umarım bundan sonra Kuran-ı Kerim’de birçok kez vurgulanan “düşünmez misiniz!” ikazının ne kadar önemli olduğunun idrakine vararak hayatımıza yön veririz…

Saygılarımla…