Beyinler Göçüyor

29

Toplum Çalışmaları Enstitüsünde  bu defa da beyin göçü konulu bir rapor geldi. Enstitü, kâr gayesi gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu. Kamuoyu yoklamaları yapıyor fakat başka faaliyetleri de var. Belirli konularda, daha önce yapılmış çalışmaları birleştirip uzman raporları hazırlıyorlar. Anketlerin, istatistiklerin birleştirilip yorumlanmasına verilen isimle “metaanaliz” yapıyorlar.

Türkiye’nin Beyin Göçü Raporu’unda da böyle çalışılmış: Dünya Kalkınma Raporu, Eurostat, OECD, Dünya Bankası, YÖK, TÜİK ve daha birçok kurum ve yayından yararlanılmış. 

Önce genel olarak hangi ülkeler daha çok göç alıyor, hangileri daha çok veriyor diye sorulmuş. 2020 itibarıyla çok göç almış beş ülke; ABD, Almanya, Suudi Arabistan, Rusya ve Birleşik Krallık. En çok göç verenler Hindistan, Meksika, Rusya, Çin ve Suriye. Her iki listede de Rusya’nın bulunması ilgi çekici. 

Beyin göçü ne ve ne kadar?

Önce beyin göçünün tarifini yapmalı. Beyin göçünü alelade göçten ayıran özellikleri belirlemek gerekiyor. Tarif şöyle: “Eğer bir ülkeden göç edenler arasında, yüksek tahsillilerin oranı ülkedeki yüksek tahsilli oranının üstündeyse o ülke beyin göçü veriyor demektir.” Yani nüfusun ortalaması değil, bir bakıma beyince zenginleştirilmiş bir bölümü ülkeyi terk ederse bu beyin göçü oluyor. Süt ve kaymak benzetmesi çok uygun. Süt kabına bir kepçe daldırılıp ne gelirse alınmıyor. Kaymak sıyrılıp göçüyor. Göç veren ülke de beyin fakirleşmesine uğruyor tabii. Grafikte Türkiye’yi buluyoruz. Yurt içinde, yükseköğrenimlilerin nüfusa oranı %9 görünüyor. Göç edenlerde, yükseköğrenimli oranı %21. Lafla, hamasetle değil, rakamlarla apaçık görünen bir beyin kaybı var. Çin (%3-%47) ve Hindistan’ın (%7- %39) kaymağı sıyırma sürecini daha da açık gösteriyor. 

Beyin veren ülke tarafını ölçtüğünüzde durum bu. Alan ülkelere de bakılmış. Alan ülkeler kaymağı ne kadar sıyırıyor? Bunun ölçüsü de şöyle konmuş. Diyelim ki ülkeye göçle gelmiş 100 kişiden 20’si yüksek tahsilli. Bunlar arasında dışarıda doğup da gelenlerdeki yüksek tahsil oranına bakılıyor. Bu taze göçmenlerde, eğitimli oran %20’nin üstündeyse ülke elindeki göçmenlerden daha kalitelisini ithal ediyor demektir. Eğitimlileri almada başı çeken ülkeler; Yeni Zelanda, Avustralya, İsviçre, Kanada, Avusturya, İsrail ve Norveç. Ellerindekinden daha az tahsillileri almış ülkeler de var. Beyin ithalinde başarısızlar: Meksika, Kolombiya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan.

Geri kabul

Geri Kabul Anlaşması’nı hatırlıyor musunuz? Türkiye’den Avrupa’ya giden kaçak göçmenler Avrupa’da yakalandığında, bunları Türkiye geri kabul edecekti. Geçende eski Alman Şansölyesi Angela Merkel de bu anlaşmamızdan bahsetti. Avrupa, Türkiye’deki göçmenlerden kalitelileri seçip alma hakkını saklı tutuyordu. Pek övüneceğimiz bir anlaşma değil herhâlde. Neyse biz, Karlofça, Ayastefanos, Sevr görüp de batmamış bir ülkeyiz. 

Toplum Çalışmaları Enstitüsünün raporuna dönersek: Müzmin âdetimizdir. Olumsuzlukları sıralayıp “Vah vah. Bak batıyoruz işte.” deyip toplantılarımızı sonlandırırız. Raporu hazırlayan Yağmur Uzunırmak, işi vah vah’ta bırakmamış, niçin gidiyorlar ve ne yapmalıyız sorularına da cevap aramış. 

Gidişin önde gelen iki sebebi, daha müreffeh bir hayat arzusu ve gidenlerin Türkiye’deki iş çevresi için fazla nitelikli olması. Daha zengin olsak… Bir türlü beceremediğimiz bir iş. Kendimizle iyi yarışıyoruz da marifet dünyayla yarışmak. Raporda 1961-2023 arasında dünya ortalamasının üstünde büyümekle birlikte pek pek övünülecek sonuçlar almadığımız görünüyor. Allahtan zengin ülkeler daha yavaş büyüyor da ortalama aşağı çekiliyor. İrlanda ve Güney Kore ile Türkiye’yle mukayeseli büyüme, büyüyememe grafiklerini “Aya Sert İniş” başlıklı yazımda vermiştim. Bu işin “daha müreffeh bir hayat arzusu” kısmı. 

Peki çare?

Üstün donanımlı gençlere iş arzının bulunmaması ikinci ciddi sebep. Bir uzmanlık konusunda bilim, teknoloji, endüstri, finansmanın bir arada bulunduğu öbeklerin yokluğu. Buna o işin ekosistemi de deniyor. Michael Porter’in, Ülkelerin Rekabet Avantajı çalışmasında uzun uzun anlattığı öbeklerin yokluğu. (The Competitive Advantage of Nations- henüz zahmet edip çevirmemişiz.)

Yağmur Uzunırmak’ın bir sorusu daha var: Bu gidenler yüksek eğitimli idi. Gittikten sonra hem insan sermayesi hem de kurdukları ilişki ağları açısından birikimleri azalmadı, arttı. Acaba Türkiye onlardan yararlanamaz mı? Buna olumlu cevap vermiş ülke örnekleri var. Mesela Hindistan’da, gidenlerin bir kısmı yıllar sonra geri dönüp birikimlerini Hint işletmelerine dönüştürmüşler. Hatta geri dönmeden bile ülkelerine yararlı olabiliyorlar. Uğur Akçiğit hocanın ve arkadaşlarının Türkiye Akademik Diaspora Raporu: Beyin Göçünden Beyin Gücüne çalışmasında gösterdiği gibi. Giden akademisyenin verimi ortalama %27 artmış ama Türkiye’de iş birliği yaptığı arkadaşlarının verimi de buna yakın oranda yükselmiş. 

Doğru adımlarla beyin göçünü bile beyin zenginleşmesine ve onu ülke zenginleşmesine çevirmek mümkün. Türkiye Yüzyılı propaganda ile değil, beyinlerle yükselir. Beyinler göçüyor – Milli Düşünce Merkezi