Çinlilere ait öykülemeli bir atasözü dinlemiştim: “Köylülerden biri bütün birikimiyle bir at alır. At, bir hafta geçmez kaybolur. Dostları: “Yazık oldu sana; hem bütün servetini hem atını kaybettin. Ne yapacaksın şimdi?” derler. Bilge köyü: “Yorum yapmakta acele ediyorsunuz” der. Bir süre sonra kaybolan at birkaç vahşi kısrak ile eve döner. Köylüler bu defa: “Sen haklıymışsın; şimdi bir değil, birçok atın oldu, erken yorum yapmakla biz yanılmışız.” deyince at sahibi köylü: “Haklılığımı teslim ederken, yine yanılıyorsunuz; bakalım neler olacak?” diye cevap verir. Bilge köylünün oğlu vardır. Gelen atları eğitmek ister; ancak eğitirken attan düşer ve bacağı kırılır. Bu olayı duyan diğer köylüler: “Evet yine sen haklı çıktın, belki de çocuğunuz kötürüm olacak.” der. Bilge köylü, “Hemen yorum yapmayın; biraz bekleyin.” diye cevap verir. Bir süre sonra Çin ülkesinde savaşlar başlar, bütün gençler savaşa alınır, savaşa giden geri dönmez. Köylüler bu defa: “Sen gerçekten haklıymışsın, biz neyin zarar, neyin yarar olduğu konusunda karar vermekte acele etmişiz. Yoksa çocuğunuzu tamamen kaybedecektiniz.” derler. Bilge köylünün cevabı yine aynıdır: “Siz aynı hatayı yapmaya devam ediyorsunuz. Görelim bakalım bunun sonunda ne çıkacak?
Öykülemeli atasözü böyle devam eder gider.
Bu öykücükten çıkacak mesaj ve Çinli köylünün bilgeliği tartışılabilir. O bir kadercidir, edilgen bir ruh haline sahiptir, olaylara müdahalesi yoktur, tam bir Doğu mistiğidir, denebilir. Ancak hikâyeciğin özüne indiğimizde farklı şeyler görebiliriz.
O, at alıyor, gelen vahşi kısrakları eğitmek istiyor; böylece bizzat hayata katılıyor. Hayatın nesnesi olarak kalmıyor bizzat öznesi oluyor. Ancak hiçbir sonucu kesin sonuç olarak değerlendirmiyor. Kurduğu işlerden çıkan sonuç, iyi olursa iyimser, kötü olursa kötümser olmuyor. Hayatı itidal (orta yol) anlayışıyla algılıyor ve yaşıyor. Hıristiyanlıkta var olan “Biri bir yüzüne vurursa diğer yüzünü de sen çevir.” anlayışından farklı bir anlayıştır onunki. O, yarısı dolu bardağın, ne tam dolu ne de tam boş olduğunu düşünüyor. Doluluk ve boşluk aynı bardağın içinde bulunmaktadır. İnsan yaşamı güzel sonuçlarıyla ne tam güzel, kötü sonuçlarıyla ne tam kötüdür.
Ayrıca insan yaşamında son diye bir şey yoktur. Her sonuç, başka bir başlangıçtır. İyi bir sonuç kötü bir başlangıç olabileceği gibi kötü bir sonuç da bir güzelliğin başlangıcı olabilir. Burada önemli olan, iyiyi ve kötüyü ayırabilme ve bekleyebilme iradesine sahip olmaktadır. Bu bekleyiş, bilinçli bir eylemdir. Bu bekleyiş, acizlikten kaynaklanan bir teslimiyet değildir; derinliği olan sabırdır.
Çocuklarımıza, insanlarımıza koşmayı, konuşmayı, iş üretmeyi öğretiyoruz bir de bilinçli ve iradeye dayalı beklemeyi öğretebilsek!