Bedelli Askerlik, Vicdani Ret ve Profesyonel Ordu

88

Memleketin imkânlarından en çok istifade eden sosyal kesim oldukları halde, her Türk Erkeği’nin namus borcu olan Askerlik Hizmetini dahi Fakir-Fukara ile Garip-Guraba’nın üstüne yıkmaya çalışan Varlıklı Kesimlere müjde. Anayasada herkesin eşit olduğu vurgulanmasına ve 72. maddede “Vatan Hizmetinin her vatandaşın hakkı ve ödevi olduğu” belirtilmesine rağmen “Bedelli Askerlik” dördüncü kez çıkıyor.

30 yaşından gün alan ve aslında 28 yaşından itibaren kaçak olan kişiler, 30.000TL “yarısı başvuruda peşin, diğer yarısı 6 ay sonra” vererek, daha önce uygulanan 21 gün temel eğitimi dahi yapmadan, askerlikten muaf olacak. Yurtdışında yaşayanları ilgilendiren dövizli askerlik de yumuşatıldı ve 38 yaş sınırı kaldırıldı. Onlarda 10.000 Euro vererek, daha önce uygulanan 21 gün temel eğitimi yapmadan, askerlikten muaf olacak. Çok şükür şimdilik vicdani redde geçit yok!

1987 ve 1992’de bakaya kalanların sayısını azaltmak, 1999 da ise Marmara Depremi hasarlarını sarmak için çıkartılan Bedelli Askerlik; bu milletin evlatlarına yapılan büyük bir haksızlık ve zulümdür. İş başında olan hükümetlerin sabit ve dar gelirliler ile muhtaç insanları saf yerine koyarak, zengin ile güçlüden yana olmasıdır. Atamalı Milletvekillerinden oluşan TBMM’nin sesini çıkarmadığı bu karar “Seçim Sistemi ile Partiler Kanunun değişmesini ve halkın seçme ve seçilme özgürlüğüne kavuşmasını” zorunlu kılmaktadır. Ver paranı canın sağ olsun, ver canını vatan sağ olsun mantığı yanlıştır. 1.000 yıldır nice Kınalı Kuzuları Şehit ve Gazi vererek ayakta kalmayı başardığımız bu zor coğrafyada, Vatan borcunun bedeli olmaz. Hükümet kamu vicdanını yaralayacak bu adaletsiz uygulamayı Resmi Gazete’de yayınlanmadan durdurmalı ve yapılan hatadan çok geç olmadan dönmelidir.

AB istiyor, AİHM diretiyor, entel-dantel takımı ile dönmeler-devşirmeler ve bölücüler bekliyor diye ülkenin gündemine sokulan “Vicdani Ret” ise; 25 yıldır terörle mücadele edilen bir zeminde çok sakıncalıdır ve TSK’ni tasfiye etmek demektir. Bir taraftan gençler PKK’nın dağ kadrosuna çıkmasın diye uğraşılırken, diğer taraftan vicdani ret ile bu yolu açmak büyük sıkıntılar doğurur. Ülkeyi yöneten hiçbir hükümet bu tuzağa düşmemelidir.

Terör ve suç örgütleri ile bazı cemaat ve tarikatların baskısıyla, belirli etnik-dini ve mezhepsel gruplara mensup insanlar “vicdani retçi” olabilir ve hem İslam Dininde hem de Türk Kültüründe kutsal olan askerlik görevinden kaçmak isteyebilir. Vicdani ret düşünmeyen insanlar da bu durumdan olumsuz etkilenerek askerlikten soğuyabilir. Bu durum profesyonel orduyu zorunlu kılarak TSK’ni zayıflatır, Türkiye üzerinde planları olan emperyal güçlerin iştahını kabartır, devlet ile milleti ayırır, ayrılıkçı hareketleri artırır ve ALLAH korusun ülkeyi bölünmeye sürükler. Unutulmamalıdır ki, bu ülkede yaşayan herkes doğumundan-ölümüne kadar Türk Ordusunun sağladığı güven ortamından faydalanmaktadır. Dolayısıyla nasıl adaletin verdiği cezayı, maliyenin aldığı vergiyi kimse ret edemiyorsa, anayasal bir kamu görevi olan askerliği de hiç kimse ret edemez.

Profesyonel Ordu ise; İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesinde görevi “Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumak” olan TSK’ni; Emperyal Ülkelerin emrinde savaşacak bir Lejyon Ordusu yapacağından, çok tehlikelidir. Hiç kimse dünyanın en eski ve köklü ordusu olan TSK’ni Özel Güvenlik Şirketi gibi görmemeli ve onu milletin canını-malını ve namusunu koruyacak son kale olmaktan çıkarak “para için savaşan bir kurum” olmasına geçit vermemelidir. Bu kapsamda sözleşmeli subay ve astsubaylar ile uzman erbaş ve erler de sorgulanmalıdır.

Ordunun hiyerarşik piramidi düzelsin ve küçük rütbeli personel açığı kapatılsın diye başlatılan uygulama, sözleşmeli erle profesyonel orduya doğru götürülmektedir. Bazı birliklerin tamamı profesyonel hale getirilmiştir. Alınan bu personelin yaşı ilerleyince kadrosuzluktan ötürü sözleşmesi yenilenmeyecek ve kıdem tazminatı verilerek ilişiği kesilecektir. Peki, emekli maaşına hak kazanmayan ve askerlikten başka bir şey bilmeyen bu insanlar, sivil hayatta tutunamazlarsa ve geçim sıkıntısına düşerlerse ne yapacaklardır?

Bu yüzden devlet sözleşmeli personel sayısını abartmamalı, bu kişilerin ordudan ayrıldıktan sonra terör ve suç örgütlerinin ağına düşmemesi için gereken tedbirleri almalı ve kamu kurum ve kuruluşları ile özel güvenlik şirketlerinde öncelikle istihdam edilmeleri için yasal düzenleme yapmalıdır. 

Eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinin dahi özelleştirildiği ve ücretler ile istihdam dâhil hiç bir konuda eşitliğin kalmadığı ülkemizde; hiç olmazsa Peygamber Ocağı olarak görülen Türk Ordusunda adalet olmalıdır. Maddi durumu iyi olup bedelli ve dövizli askerlik yapan Mehmet Efendilere, okuma imkanı bulup 6 ay kısa dönem askerlik yapan Mehmet Beylere ve vicdani retçi olup hiç askerlik yapmayalım diyenlere; 15 Ay askerlik yapan Mehmetçikler ile onların aileleri ve yakınları ne diyeceklerdir?

Elbette çifte standart yaratacak bu kanunlar çıktıktan sonra faydalananlara bir şey denilemez. Ancak TSK’ni özel sektör gibi gören bu kapitalist mantık; kamu vicdanını yaralayacaktır. Peki, parayla askerlik yapanların vicdanları; Vatan, Millet ve Bayrak uğruna Şehit ve Gazi olan Kahramanları gördüklerinde sızlamayacak mıdır? Türk Milleti “madem askerliğin bedeli 30.000TL ve bunu ödeyenler yapmıyor, o halde yapanlara niçin bu bedel ödenmiyor” diye sormayacak mıdır?

En doğrusu; bedelli askerlik ile vicdani reddi ülkenin gündeminden tamamen çıkarmak, TSK’ni “sadece devamlılık isteyen kadroları uzman erbaşlarla takviye ederek” yarı profesyonel hale getirmek ve rahatsızlığı nedeniyle askerliğe elverişli değildir raporu verilenlerin dışındaki her Türk Gencinin “Vatan ve Millet için 1 yıl askerlik yaptığı” daha adil, eşit ve makul bir sisteme geçmektir. Böylece askerler için yapılan masraftan 3 ay tasarruf edilecek, devlet bedelliden daha fazla maddi yarar sağlayacak ve kamu vicdanı zedelenmeyecektir.

Akıl ve izan sahibi olan tüm kişi-kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütleri, yapılan tüm adaletsizliklere karşı; milli ve demokratik tepkisini göstermeli, iş başında olan hükümetlere baskı yapmalı ve devlet ile milleti sıkıntıya sokacak “bedelli askerlik ve vicdani ret” gibi yanlış uygulamalara engel olmalıdır.