Prof. Dr. Esfender Korkmaz çok tecrübeli bir ekonomist ve
siyasetçidir. Aynı zamanda Yeniçağ Gazetesi’nde ekonomiye dair yazılarıyla
kolay anlaşılır, sade ama çok değerli yorumlarını okuduğumuz bir yazardır.
Esfender Hoca’nın son yazısında kullandığı bir cümlede,
benim bazı siyasilerin sözleri konusunda duyduğum hissiyatı tanımladığını fark
ettim.
Esfender Korkmaz’ın cümleleri şöyle: “Maliye ve Ekonomi
Bakanı Nureddin Nebati ”faiz artışı olsaydı, yatırım duracak, üretim
azalacaktı” diyor. Açıklanan resmî verilere ve yaşadığımız gerçeklere alenen
aykırı olduğu için Bakanın bu sözünü yorumlamak insana ağır geliyor. Ama
Türkiye adına konuştuğu için yorumlamak zorunda kalıyoruz.”
“Bir ülkede ekonomi yönetimi yaşanan sorunların farkında
değilse, krizin derinleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Ekonomi yönetiminin kendi
dünyasında yaşaması, deve kuşu gibi başını kuma gömmesi, ekonomik gidişatı bile
bile yanlı ve yanlış yorumlaması krizden daha ağır bir sorundur” diyor.
Esfender Hoca ekonomide ülkemizde yaşanan gerçek durum ile
Bakan Nebati’nin sözlerinin hiç alakası olmadığını verilerle, rakamlarla
açıklayarak soruyor: “Hazine Bakanı hangi dünyada yaşıyor?”
Ben gerçeğe aykırı, akılcı olmayan, ciddi devlet adamlığıyla
hiç yakışmayan sözler sarf eden siyasetçileri görmezden gelmeyi tercih
ediyorum. Çünkü o kadar tutarsız ve değersiz sözlerin, benim de sizin de
zamanınızı çalmasını istemiyorum.
Fakat bazen bu şahısların bulundukları konum itibarıyla,
ettiği söz için değmese de, sonuçlarını tartışmak zorunda hissedebiliyorum.
İşte o zaman bu tür sözleri yorumlamak gerçekten ağır geliyor.
****
Devlet Bahçeli
Sadece Bakan Nebati olsa böyle konuşan… Görmemeye duymamaya
çalışır geçeriz. Ama başta partili Cumhurbaşkanı olmak üzere Cumhur İttifakının
diğer küçük ortaklarının liderleri de “bunu da söylemiş olamaz” dediğimiz
laflar edebiliyor.
Mesela MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin şu sözlerini
yorumlamak ağır gelmez mi makul ve mantıklı bir insana:
“Anayasa Mahkemesi kapatılmalı.”
“AYM tarafından HDP’nin kapatılması mecburidir.”
“Türk Tabipler Birliği (TTB) derhal ve gecikmeksizin
kapatılmalı.”
“Gözümüzde PKK neyse HDP odur.” “AKP heyetinin Meclis’te grubu bulanan HDP
ile görüşmesi son derece doğru ve doğaldır. Bizim gözümüzde HDP neyse, CHP’de
odur.”
“Hiç kimse merak etmesin, enflasyon çıktığı gibi inecektir.
Bugün az yiyen yarın çok yiyecektir.”
****
Mustafa Destici
Cumhur İttifakının diğer küçük ortağı BBP’nin Genel Başkanı
Mustafa Destici de “kapatılsın” kampanyasının bir parçası. Yıllardır “HDP
kapatılsın” diyor ve sebebini “Bunlar PKK ile iş birliği yaptıkları için,
PKK’nın partisi ve PKK’nın milletvekili oldukları için ‘sizin mecliste işiniz
yok’ diyoruz” diye açıklıyordu. Bu kendi içinde tutarlı bir görüş.
Fakat AKP milletvekillerinin HDP’yi ziyaret edip samimi bir
görüşme yapması üzerine “Meclisin işleyişiyle ilgili görüştüler. Mecliste
grubu bulunan siyasi partiler, Meclisin işleyişiyle ilgili neredeyse her gün
zaten görüşüyorlar” dedi.
Eskiden (Cumhur İttifakına katılmadan) makul ve akılcı
sözler söyleyen Destici’nin şu sözünü yorumlamak da bana elbette ağır geliyor:
“TTB’nin isminin önündeki Türk kelimesinin kaldırılmasını teklif
ediyorum.”
“TTB maalesef Türkiye’ye, Türk milletine ve Türk hekimlerine
hizmet etmiyor, bölücülüğün, vatan, millet, din ve devlet düşmanlarının adeta
sözcülüğünü yapıyor” gerekçesine karşı açıklama yapmak insanı yormaz mı?
Adında “Türk” veya “Türkiye” geçen kuruluşların çoğu, “kamu
hizmeti çerçevesinde” görülüyor. Bunların bazılarında TBMM dâhil hain ve millet
düşmanları olabilir. Destici’nin gerekçesine bakılsa idi bunların neredeyse
hepsinden “Türk” veya “Türkiye” isimleri silinmiş olurdu.
Bunları hatırlatmak bile bana zor geliyor.
****
Doğu Perinçek
Cumhur İttifakının en küçük ortağı Vatan Partisi Genel
Başkanı Doğu Perinçek. Ergenekon davasında yargılanırken mahkeme heyetine
”Korku imparatorluğu, Silivri ve Hasdal zindanlarının üzerinde duruyor”
demişti. Bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Hâkim, ”Bunlar mahkememizi hedef
alan sözler” uyarısında bulunduğunda Perinçek ”İçinde vatan sevgisi,
yurtseverlik kırıntısı olan hâkim arıyorum” demişti.
Aynı Perinçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu’nun kime söylediği belirsiz “ahmak” sözü üzerine, 2 yıl 7 ay hapis ve
siyasetten yasaklanma cezası kararını veren mahkemeyi övdü:
Perinçek, “‘Ahmak’ sözcüğü Yargıtay içtihatlarına göre
hakarettir. Burada zulüm, haksızlık yok. Yargıca da helal olsun doğru bir karar
veriyor” dedi.
Buna ben nasıl yorum yapayım şimdi?
****
Süleyman Soylu
TBMM Bütçe görüşmesinde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’ya CHP milletvekilleri “uyuşturucu baronları ile olan
fotoğraflarını” ve “Mafya liderinden ayda 10 bin dolar alan siyasetçi
kim?” yazılı dövizi gösterdiler.
İçişleri Bakanı CHP grubuna “Amerika’nın çocuklarısınız
sizler” dedi.
Kusura bakmayın dostlar. Böyle bir olayı yorumlamak da bana
çok ağır geliyor.
****
Kaht-ı Rical
Bazı kişi ve olayları gördükçe Türkiye’nin en önemli
sorununun devlet adamı kıtlığı (KAHT-I RİCAL) olduğunu söyleyenlere hak veriyorum.
Birçok tarihçi ve yazar, “Devlet adamı kıtlığı” sorununu,
Osmanlı İmparatorluğunun temel çöküş sebebi sayar.
Osmanlı’nın çöküşünü “Kaht-ı rical”e bağlamak eksik veya
yanlış olur kanaatindeyim. Çünkü “Devlet adamı kıtlığı bir sebep değil, bir
sonuçtur.”
Devlet adamı kıtlığını da yaratan kötü yönetimdir.
Çünkü kötü yöneticiler ortak ve yardımcılarında liyakat
değil sadakat ararlar.
Çünkü kötü yönetim yetersiz eğitim ile siyasi ve ekonomik
geri kalmışlığı da yaratan temel sebeptir.
Böyle bir iklimde de devlet adamı kıtlığı olur.