Bayramlar

95

“Bаyrаmlаr, milli ve dini duyguların, inançların,
örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olmа şuurunun
şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.”

Teknolojinin baş döndüren yenilikleri,
insanoğlunu şaşırtmaya devam ederken, aynı zamanda O’na büyük kolaylıklar da
sunmaktadır.

Cep telefonu, internet, televizyon ve yazılı
basın araçları, uzaydaki gelişmeler, tedavi yöntemlerinin iyileştirilmesi,
yiyecek ve içeceklerde, üretimdeki bulgular vb. hayatımıza anlamlı ve pozitif
değişiklikler getirmiştir.

Ancak, sessiz ve derinden, bir o kadar da vahim
götürüleri olmuştur: Silah üretiminde artış, çevre kirliliği, gürültü,
radyasyon, gıdalardaki hormonsal ve ilaç tehlikeleri, atıklar, katkılar, vb.
gibi.

Özellikle TV, cep telefonu ve internet
bağımlılığı, insanları yalnızlaştırmaya başlamış, aile içi ve çevreyle olan
iletişim büyük ölçüde azalmıştır. Bunlar, insanlık için kıymetli ve bir o kadar
da anlamlı olan zamanı, insani değerleri, dostlukları, aile içi iletişimi bir
yandan da, zamanımızı gizli veya açık şekilde çalmaya başlamıştır.

 Neticede
insanlık hızla kalabalıklaştıkça aynı zanda yalnızlığa ve bencilliğe de
itilmektedir. Teknolojinin bu yönü bilinçsizce kullanılmaya devam edildiğinden;
insanları kaynaştıran ortak paydaları yok ederek; “aile bağlarının,
samimiyetin, paylaşmanın, ahde vefanın, sevginin” azalmasına da sebep
olmaktadır.

İnsani değerlerin azalması neticesinde;
“bencillik, hoşgörüsüzlük, aç gözlülük ve sevgisizlik yüreklerde yeşermeye
başlamıştır.
Bu günkü savaşların, akan kanın,
aç bırakılan insanların, mağdur ve yetim bırakılan çocukların çektiği ıstırabın
sebebi budur.

Görüleceği gibi, teknolojinin içinden; “ahlaki
değerleri, insanlık onur ve merhametini, sevgiyi” vb. çıkardığınızda, yaşam
anında felakete dönüşmektedir.
Bütün bu
gelişmeler insanı; refaha, huzura, saadete götürmesi gerekirken zengin ve hâkim
olma, yönetme uğruna, her türlü çirkinlikler, ahlaksızlıklar ve
merhametsizlikler yapılabilmektedir.

Şu anda bile, zulüm, katliam, kan ve barut
kokusu, açlık, sefalet, acı ve gözyaşı durmamaktadır.
Gelişmeler bilinçli kullanılamadığından, çıkar
çevrelerinin eline düşerek, yaşam biçimimiz yozlaşarak, gelenekler, görenekler,
ahlaki değerler vb. hızla ve üzücü şekilde yıpranmaktadır.

Bayramlar da bu gelişmelerden etkilenmiştir
elbette ki. İçinde bulundurduğu kendine has; “yaşama sevinci veren,
kaynaşmamızı sağlayan, beden ve ruh sağlığımızın sigortası olan ve toplum
katmanlarını mutlu eden motifler” kaybolmaya yüz tutmuştur.

Hediyeleşmenin, yeni elbiselerle giyinmenin
mutluluğu, el öperek harçlık almanın hazzı, komşularla paylaşmanın toleransı,
çocukların kahkahaları, sevinçleri, cıvıl cıvıl yarışları sokaklarda yok artık.

Bayram namazlarının kalplerimize zerk ettiği
manevi hazla, yakalanan uhrevi havanın, hemen akabinde topluca kabirlere
taşınması, hastaların unutulmaması, yakınını kaybedenlerin topluca ziyaret
edilmesi ne anlamlı, ne hoş uygulamalardı.

Çocukluğumda bayramlarda ev ev gezerdik. On iki
yaşını doldurmayanlara çerez dağıtırlardı. En samimi kafadar arkadaşlar ve
akraba olanlar bir gurup olurduk.

Topladıklarımızın içinde neler yoktu ki; kuru
üzüm, hurma, ceviz, fındık, fıstık, lokum, iğde, kuru dut, keçiboynuzu, akide
şekeri vb.

Evlere bayramlaşmaya gitmek gerçekten de
mutluluktu. Kapıda güler yüzlü bir teyze karşılar, bizi adam yerine koyar, hal
hatırımızı sorar, cana yakın, cicili bicili giyinenlerimizin yanağını okşar ve
bolca çerez ikram ederdi. Ne tadına doyulmaz huzur kırıntılarıydı bunlar.

İçimizde; kin, kırgınlık, stres, hüzün asla
yoktu. Engin bir hoşgörünün yüreklerimize enjekte ettiği sevgi çiçekleri vardı
göz bebeklerimizde.

Topladığımız harçlıklarla bayramlık servetimizi
hesaplar, kendimize bahşedilen güven ve sevinçle sokağa fırlardık. Ne bitmez
tükenmez lezzet paylaşımlarıydı bilemezsiniz.

Büyükler de ev ev bayramlaşırdı. Tepsi içinde;
kâğıtlı şeker, lokum, kolonya ve sigara ikram edilirdi.

Anlattıklarımda olağan üstü durum yok elbette.
Fakat hafızamda o kadar değerli izleri var ki bu yaşantıların. Hatırladıkça,
duygularımı tozpembe bulutlar sarmakta. Yeniden yaşayabilmek için neler
vermezdim ki.

Bütün bunları bize anlamlı kılan; madden sahip
olduklarımızın çokluğu değildi elbette. Zira çok da fazla bir şeylerimiz yoktu.
Fakat gönül zenginliğimizi sağlayan; içtenlikler, sadelikler yalınlıklar, samimiyet,
sevgi ve hoşgörü oldukça çoktu.

Yüreğimizde duruluk ve huzur, ahde vefa, kadir
kıymet bilme, sevme ve sayma vardı.

Kanaatkârlık, yaşama sevincimiz haddinden
fazlaydı.

Bir takımdık adeta, komşularla, arkadaşlarla,
akrabalarla. Birimizin derdi, hepimizindi. Hayattan çok şey beklemezdik. Uzak
ve elde edilemeyecek hedeflerimiz yoktu. Sade samimi ve basit yaşardık. O
yüzden endişeli değildik belki de.

Evlerimizde çok eşya yoktu. Yaşamımız gibi
evlerimiz de sadeydi. Fakat sevgimiz sayesinde, hoş görülü ve huzurluyduk.
Kafamız her şeyle meşgul değildi. Esas olan kalp kırmamak, üzmemekti,
yardımlaşma ve dayanışmaydı.

Şimdiki bayramlarda maddi her imkân var
elbette. Hiç bir şeyin özlemi çekilmemekte. Ancak, en pahalı malzemelerle
pişirilen, fakat lezzet vermeyen yemek gibi san ki. Kaybolan bir tat var.
Katılan malzemeyle bulunamayacak bir tat.
İşte bayramlara lezzet veren de manevi paylaşımlardır.

Engin sevgi, saygı, değer verme, hoşgörü, biz
duygusu, yardımlaşma, komşuluk ilişkileri, aile bağları, merhamet,
kanaatkarlık, tevekkül, kendisi ve başkaları ile barışık olabilme, empati,
pozitif düşünme vb. değerler.
Bunlar,
bayramlara ruhunu veren, kişiyi, aileyi ve dolayısı ile toplumu mutlu kılan
argümanlardır.

Hiç bir masrafı olmayan, paylaştıkça çoğalan böylesi
hasletler, sadece, haset, kıskanç, bencil, öfkeli, nefret duyan kalplerde
yeşermez. İnsanı insan yapan değerleri yaşayamazsak, her gün bayram ilan edilse
de bir anlamı olmayacaktır.

Bayramlar önce yüreklerde olmalı. Bunu
başarabiliriz elbette. Geçmişin özlemleri ile yetineceğimize, gelin gönülleri
önce bayram kılalım. O tat yeniden gelecektir eminim.

“Gönüller sevinç dolsun, umutlаr gercek olsun,
аcılаr unutulsun, üzerimize mutluluklar yağsın” dileklerimle… Bayramınız kutlu
olsun…

Sevgiyle kalın…