Son zamanlarda bazı evlerin pencerelerinde veya balkonlarında bayraklar görüyorum. Bu manzaraya yani Türk Bayrağı’nı dalgalandıran evlere sıkça rastlanır oldu. Ve tabii bu, insanı derin derin düşündürüyor.
Öyle ya: “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” cümlesinde ifadesini bulan gururla karışık bir şaşkınlık içindeyim!
“Bayrak Asmak” malum olduğu üzere, Milli-Dini Bayram günlerinde; resmi-gayri resmi herkes tarafından ev ve dükkanlar da ve resmi binalarda görmeye alıştığımız; ulvi bir hazla seyrine doyamadığımız günlere mahsustur.
Öyleyse, Türk Bayrağı’nı indirmemek üzere asmak ihtiyacı nereden geliyor?
Vatandaş niçin buna ihtiyaç hissediyor?
Üstünde ciddiyetle durulması gereken bir milli tavır.
Evet sevgili okur! Halkımız arif. Leb demeden leblebiyi anlıyor.
Türkiye ufuklarında kümelenen kara bulutları görüyor.
Bir fırtınanın aldatıcı sessizliğinde olduğunu anlıyor.
Bu tehlikeli sinyaller karşısında, milli bir tavır almak gerektiğini düşünüyor.
Yerini belli etmek istiyor.
Ay-Yıldızlı Türk Bayrağı’nın aydınlığından başka bir ışığa gereksinim duymadığını, açıkça dışa vurarak fiilen / eylemli olarak dile getiriyor.
Kulağına gelen nahoş söylentiler asab ve sinirlerini bozuyor.
Rahat ve huzurunu tehdit ediyor.
Yabancı ve yabani fısıltı, fiskos ve vesveselere kapılan bir avuç terörist ve bölücünün bir kaşık suda fırtınalar kopardığını görüyor.
Türk Milleti’nin ve onun şahsında tüm unsurların yediden yetmişe huzurunun kaçmak üzere olduğunun farkına varıyor.
O benzersiz basireti yani hissi kable’l-vukuu / olmadan olacağı görmek demek olan duyarlılığı ile olacakları seziyor.
Bunu da, Türk Bayrağı’nı dalgalandırmakla, en güzel şekilde dillendirmiş oluyor.
Bir avuç bölücünün temsil iddiasında bulundukları geniş kitleler de, estirilen ayrılık rüzgarlarını tasvip etmeyip, doğru bulmuyor.
İşte, Türk Bayrağı’nı indirmek istemeyenler; onların bu vakur duruşlarına ve bu mahfi / gizli hislerine tercüman olup, onların da gönüllerine soğuk su serpiyor.
Onların yalnız olmadıklarını. Bir avuç kara aydına pabuç bırakmayacaklarını. Türkiye’nin Doğusu, Batısı, Kuzeyi ve Güneyi, yani tüm insanıyla bir ve bütün olduğunu. En az 1000 senelik kardeşliğin, bugün de dipdiri ve ayakta olduğunu cümle aleme anlamlı bir şekilde bildirmiş oluyor.
Meş’um ve uğursuz hayallerini kursaklarında bırakmanın kararlılığını, Türk Bayrağı dalgalandırmak suretiyle ortaya koymuş bulunuyor.
Böyle vatandaşları olan bir ülke olarak, ne kadar iftihar edip öğünsek yine de azdır.
Böyle halkı olan bir ülkeye bakılabilir mi hiç yan?
Öyle büyük ders alırlar ki, olur herkes hiç unutmayan.