Batı’nın Türk Paradigması Nasıl Kırılır?

360

Evet, emperyalistler gerçekten suçludur. Bilim diye asırlarca sürdürdükleri ırkçılık, o ırkçılığa dayanan kölecilik ve soykırımlar suçtur. Keşifler, aydınlanma, bilim devrimi ve teknolojik üstünlük… O çağda o üstünlük sadece onlarda vardı, dünyanın geri kalanında yoktu. O üstünlüğe dayanarak yapmadıkları edepsizlik, işlemedikleri cinayet kalmadı.  Dünyanın dörtte üçü sömürgeleriydi. Osmanlı hariç bütün Müslüman dünyası, kolonileriydi. Paradigma şuydu: Biz üstünüz. Çünkü bizim kültürümüz üstün. Biz üstünüz, çünkü biz Hristiyan’ız. Biz üstünüz çünkü bizim ırkımız üstün. Dünyadaki insanları oldurmak veya öldürmek, sınırlarını çizmek, çizdiğimiz sınırlar içinde onları yönetmek hakkımızdır.

Bu söylediklerimin sadece tarih olmadığını dört yazı boyunca anlattım. Evet, tarihtir ama aynı zamanda bugündür. Rusya Ukrayna’yı doğru boya getirmekle meşgul. ABD’nin, kitle imha silahları palavrasıyla, Irak’ı doğru boya getirmesi daha dündü. Birinci Dünya Harbi’nde cetvelle çizdikleri Arap sınırlarını şimdi beğenmeyip tekrar çiziyorlar.  Çizerken de vekâleten terörist kullanıyorlar. 

Bugünlerde sporcularımızın başarılarını konuşuyoruz. Kırılmayan galibiyet serilerini. Bakınız, Batı’nın politikacıları, Batı’nın yönetimleri hakem olsaydı bütün maçları kaybederdik. Onların dışarıya dönük adaletleri böyledir. 

Biz ne yapmalıyız?

İnsan başkalarını kolay kolay değiştiremez. Onun için işe ABD,  AB  ya da şu veya bu ülkenin zihniyetini ya da davranışını değiştirme gayretiyle başlayamayız. Kendimizi değiştirmeliyiz. İşe kendimizden başlamalıyız. Eğer bize yöneltilen aşağılamalarda binde bir dahi olsa gerçek payı varsa o karşılıktan derhal kurtulmalıyız. Yoksa benim dört yazıdır yaptığım gibi başkalarını suçlayarak hiç bir yere varamayız ve zavallı hâlimiz sürüp gider. Başkalarını suçlamak çok tatmin edicidir. Bu ucuz tatmin tuzağına düşmemeliyiz. 

Kendimden, Niçin Geri Kaldık? kitabımdan bir intihal yapayım: 

“Yenilenler genellikle mazeret sahibidir. Hakem karşı tarafı tutmuştur. Saha kaygandır. Bir satranç üstadının sözünü hatırlıyorum, ‘Ben satrançta bugüne kadar sağlığı tamam bir mağlup görmedim!’ 

“ ’Batılılar bizi kandırmaktadır.’ Bu iddiaya inanmak, aslında bizim Batılılardan aptal olduğumuza inanmakla eşdeğerdir. [Niçin kanıyorsunuz?] 

“’Bizi sömürüyorlar.’ Niçin kendinizi sömürtüyorsunuz? Yoksa gerçekten aklı ermeyen geri ırklar mısınız?”

Çukurdan çıkmalıyız

Önce yapmamız gereken, içinde bulunduğumuz şu çukurdan çıkmaktır. Bir an önce şu “Boşluk” ülkesi olmaktan kurtulmaktır. Bir Güney Kore, bir İrlanda hatta ortalama bir OECD ülkesi olmaktır. Bunun için de önce bir çukurun içinde bulunduğumuzu görmeliyiz ve sormalıyız: Niçin geri kaldık? Niçin hâlâ arayı kapatamıyoruz? Niçin yarışta geriye düşmekten kurtulamıyoruz? 

Bunun cevabı “dış güçler” değildir. Dış güçler beceriksiz ülkeleri yer bitirir. Sizin içiniz düzgünse hiçbir dış güç sizi zayıflatamaz. 

Yerimizde sayıyoruz. Bu kötü. Yerimizde saydığımızı görmüyoruz. Yerimizde saydığımızı bir türlü kabul etmiyoruz. Bu daha da kötü, felaketin kökü bu. Tam tersine, uçup kaçtığımıza inanıyoruz veya Avrupa’nın bizi kıskandığına! Tarih nutukla, yalanla kalkınan bir ülkeyi yazmıyor. Aklımızı başımıza devşirelim. Ne demişti Kutadgu Bilig’de, Yusuf Has Hacip? İl tutmak için çok güç, güç için çok refah, refah için zengin bir halk ve zengin halk için doğru hukuk lazımdır. Bunlardan biri kalırsa dördü kalır ve dördü kalırsa il (devlet) çözülür. 

Çıkmak zor değil

Bakınız, bizim işimiz Güney Kore’den, İrlanda’dan, OECD ülkelerinden falan daha kolay. Çünkü önümüzde onların örneği var. 17. asırdan itibaren nasıl kalkındıklarını görüyoruz. Son otuz-kırk yıldan beri bugün de görüyoruz. Yapmamız gereken, nutuk atmayı, mazeret bulmayı bir kenara bıraktıktan sonra şu soruyu sormak: Onlara göre bizim kalkınmamızı köstekleyen şeyler nedir? Onlarda olup da bizde olmayan nedir? Şöyle söyleyeyim, bizde olmaması gerekenleri bulup onlardan vaz geçmek, onları çıkarıp atmak. Bizde olması gerekip de henüz yakalayamadıklarımızı bulup, alıp uygulamak. 

Bunları yaparken canımız yanabilir. Mesela dümeni, sadık bendelerimize değil de o makama layık çocuklarımıza teslim etmek zorunda kalabiliriz. “Bırakınız gitsinler” yerine, ne yapmalı ki gelsinler diye çalışmak zorunda kalabiliriz. Fakat yöneticiler bu ıstıraplara katlanmazsa ülke çok daha büyüğüne katlanmak zorunda kalır. 

Osmanlı neden mi geri kaldı? Son yirmi yılımıza bakın, anlarsınız. Gören gözler için kalkınanların nasıl kalkındıkları da, kalkınamayanların nasıl olup da kalkınamadıkları da apaçık ortadadır. Gören gözler için. 

YAZAR

Önceki İçerikTürkmeneli Giderse
Sonraki İçerikHiçbir şey kesin değilken, her şey mümkündür.
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)