Başörtüsü ve Demokrasimiz

109

 Konunun bugünlerde
yeniden siyasetçilerimizce gündeme getirilmesi 1998 de yazdığım şu yazımı hatırlattı.
Çözülmüş olmasına rağmen kanuni düzenlemelerle hepten sorun olmaktan çıkacak
olan bu konu demokrasinin halkın isteklerinin yerine getirilmesi yönüyle ne
kadar etkili olduğunu da göstermektedir.

 “Bir genç kızın
ziyareti ve düşündürdükleri: Biyoloji eğitimi almış, zeki, samimi, insan
sevgisi bakışlarından okunan, temiz kıyafeti ve elinde çalışma çantası ile
karşısındakine hürmet telkin eden bir hanımın görüşme talebi bu yazıyı yazmamın
sebebidir. Genç kız, orta ileri yaşlı bir beyle odama girdiler. Babası olan bey
1 astsubay emeklisi olup Karamürsel’de oturmakta imiş. Biyolog titrini almış
hanım kızımız çalışmak için iş istiyordu. Çalışarak hem kendisine ekonomik bir
imkân sağlamak hem de toplumuna hizmet edip üretmek istiyordu. Biyoloji eğitimini
öğretmenlik stajı ile tamamlamış ve öğretmen olarak Karamürsel’de bir eğitim
kurumunda çalışmaya başlamış. Başlangıçta her şey iyi giderken mana veremediği
teftişler başlamış. Mana veremiyormuş çünkü öğrencileri kendisinden memnunmuş.
Anlattıklarını öğreniyorlar ve öğrendikçe Biyolojiyi daha çok seviyorlarmış.
Ders programlarımı da iyi takip ediyorlarmış. Bu durum, bu hanım arkadaşımızı
daha da sevindirmiş, mesleğini, öğrencilerini, çalışmasını daha anlamlı hale
getirmiş…

Bu hanım kızımızı dinlerken, 20 yıl öncesine gittim. Çünkü
iki kız kardeşimi ailem okutmamıştı. Onlarda bizler gibi (3 erkek kardeşten
biri Yüksek İnşaat Mühendisi, ben doktor ve küçüğümüz Makina Mühendisi olarak çalışmaktayız)
okuyup meslek sahibi olabilir ve cemiyete daha çok artı değer
sağlayabilirlerdi. Bu müspet halin olmamasının sebebi, bu kızımızın
anlattıkları ile uyuşuyordu. Hanım kızımıza müfettişler (Başörtüsü sebebiyle)
yasak koymuşlardı. Benden çözüm veya iş istiyordu.

Evet, müfettişler, bu hanım kızımıza çalışmak istiyorsa
başına bağladığı, gerçekten zarif, kendine göre şıklık unsuru olan ve
giyimindeki güzelliği tamamlayan başörtüsünü çıkarması gerektiğini söylemişler.
Çünkü şu anda yürürlükteki kanunlar buna müsait değil İmiş. Ben de “ne
olur mademki mesleğini ve çalışmayı bu kadar seviyorsun, başörtüsünü çıkarıver”
dediğimde yüreğimi burkan cevabım unutamıyorum. “Doktor bey olur mu, siz
pantolonsuz dışarı çıkar mısınız?” dedi. Düşündüm… Çağdaş medeniyet de
insanlar eğitimli, meslek sahibi olmalı ve diğer insanlara daha çok faydalı
olmalı idi. İnsanların birbirinin hukukuna saygılı olmaları ve adaleti, hukuku
korumaları şarttı. İkili ilişkilerde birbirine ve topluma zararlı olmamak
gerekiyordu. Yine çağdaşlıkta değişim, değişimin fayda ve güzellikler getirmesi
vardı. Ama 30 yıl önce kız kardeşlerime anne-babamın bize rağmen koydukları
yasak, onları haklı çıkarırcasına bugün bu biyolog kızımıza müfettişlerce, hem
de çağdaşlığa uymadığı gerekçesi İle yönetmelikler müsaade etmediği için
konuluyordu…

Bu mağdur kızımıza azmini kaybetmemesini, mesleğini
unutmaması İçin özel çalışmalar yapmasını öğütledim.

Laboratuvarcı lığın farklı bir meslek olduğunu bildirdim.
Kanunların, insanlar arası ilişkileri faydalı ve zararsız kılmak için
çıkarıldığını, bizde de böyle olduğunu, fakat başına gelen durumu “kanun
ve yönetmeliklerimizdeki uyum gecikmesi” olarak düşünmesini, dilimin döndüğünce
anlattım. Giderken yeniden umutlandı. Moral bulmuştu. Lütfen basından da takip
ettiğimiz üzere dini ve örfi değerleri içinde başörtüsü ile örtünen hanım
kızlarımızı gereksiz bir şekilde toplumsal dışlanmışlık psikolojisine sokmakta
olan bu durumu makul bir şekilde artık çözünüz.”

 25 yıl önce yaşanılan
ve ciddi rahatsızlıklar yaratan bu sorun Ak Partinin 2002 de başlayan iktidarı
döneminde önce eğitim kurumlarında, sonra da çalışma alanlarında çözülmüş, kız
öğrencilerimiz ve kadınlarımız için YASAK olmaktan çıkmıştır. Başörtüsü
kullanan ve kullanmayan vatandaşlarımız birbirilerinin bu farklı tercihlerini
kardeşlik ve eşit vatandaşlık anlayışı içinde sürdürebileceklerini
göstermektedirler.

 Bugünlerde iktidar ve
muhalefet hep birlikte konunun kanuni olarak da çözüme ulaştırılması
gerektiğinde hemfikirdir. Bu durum demokrasinin halkın hak ve özgürlüklerini
temin yönüyle ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir. Dileriz ki her konuda
halkın huzur ve refahını daha ileriye taşıyacak bir demokratik yönetim
anlayışını geliştirerek devam ettiririz.

 Bu düşüncelerle
100.yılına girmekte olan cumhuriyetimizin bayramını kutlarım. Demokrasimizin de
daha da gelişmiş ve kurumsallaşmış olarak Türk milletine hizmetinin devamını
dilerim.

Saygılarımla