7.7 C
Kocaeli
Perşembe, Aralık 11, 2025
Ana SayfaGüncelBaskılara Karşı Milli Direniş

Baskılara Karşı Milli Direniş

Dünyadaki çoğu gelişmiş veya gelişmekte olan devletler “karşılıklı bağımlılık” ilişkisi içindedir. Tek başına dünyayı yönetebilen bir devlet yok.

Bunun için devletler çeşitli örgütlerin çatısı altında farklı ticari, siyasi, dini, teknolojik işbirlikleri ile dünyayı daha yaşanabilir, daha gelişmiş bir gezegen haline getirme çabalarının paydaşıdırlar.

Elbette bu ülkelerin bir kısmı emperyalist ve sömürgeci zihniyetlerini tamamen terk etmiş değiller. Ancak bazı küresel sorunlarda insanlık birlikte çözüm üretmeye mecbur kalmakta. Savaş ortamına girmeden veya boyutu büyümeden bu mecralarda görüşmeler yoluyla çözüm aramaktalar.

İnsan hakları, özgürlükler geçen yüzyıla göre daha iyi durumdaysa bu da yine belli yapılar altında devletlerin bağımsızlıklarından kısmen feragat ederek ortak ilkeleri uygulama çabasının eseridir.

Türkiye “bağımsız bir devlet” olmasına rağmen, kendi iradesiyle Birleşmiş Milletler, AB, NATO gibi uluslararası örgütlerin üyesidir. Birçok uluslararası sözleşmenin de tarafıdır. Bu örgütlerin çatısı altında veya bu sözleşmeler kapsamında diğer devletler gibi Türkiye de tam bağımsız değildir.

Bu kapsamda Anayasamızın 90. Maddesi’ne göre, “milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. (Hatta) Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) taraftır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarına uyacağını taahhüt etmiştir. AİHS’ne taraf olmak Türkiye’ye çok şey kazandırdı.

****

Bu tespitlerimi 12.10.2021 tarihli bir köşe yazımda yapmışım. Ancak burada başka bir hususa dikkat çekmek istiyorum:

Bu örgütlerde yer almak, Türkiye’nin küresel sistemde görünürlüğünü, ekonomik güvenilirliğini ve diplomatik manevra alanını genişletmiştir.

Ancak karşılıklı bağımlılık eşitler arası ilişki gerektirir. Bir tarafın diğerine hükmettiği, tehdit ve yaptırım uyguladığı düzene “bağımlılık” değil, “baskı rejimi” denir.

Mevlana’nın “Genç yaşta tek başıma yürümeyi öğrendim, sonra kalabalıklarla yürümek gerektiğini gördüm; asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğini anladım” sözü, bağımsızlık– işbirliği–onurlu direniş çizgisini özetler.

Aynı çizgi modern uluslararası ilişkilerde de geçerlidir. İşbirliği gereklidir, doğrudur, mümkündür, ama teslimiyet doğru ve zorunlu değildir.

**********************************

Emperyalizmin Baskı Mekanizmaları

Bugün emperyalizmin baskısı sadece tanklar ve füzelerden ibaret değil Ekonomik yaptırımlar, askeri teknoloji ambargoları, diplomatik gözdağı, yargıyı araçsallaştırma, medya gücü ve vekil örgütler üzerinden işleyen çok katmanlı mekanizmaları var.

Bu modern baskı rejiminin somut örneklerini özellikle ABD–İsrail ekseninin uyguladığı mekanizmalarda görebiliyoruz.

Türkiye’nin F-35 programından tek taraflı çıkarılması bunun en açık göstergesidir. Türkiye NATO ortağı olmasına, 1,4 milyar dolar ödeme yapmasına rağmen, bu savunma sanayii zincirinden dışlanmıştır. Ardından F-16 modernizasyonu ve yeni F-16 satışı yıllardır siyasi şartlara bağlanmıştır.

S-400 alımı üzerinden Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımları, bir NATO müttefikine ilk kez uygulanmıştır.

Bu yaptırım, savunma egemenliğini kullanan Türkiye’yi diğer alanlarda da “itaat” çizgisine çekme girişimidir. (Bu baskının Türkiye’nin politikalarında belirli sonuçlar doğurduğu yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.)

Ekonomik alanda ABD’de açılan Halkbank davası ve finansal tehditler, hukuki görünümlü fakat siyasi amaçlı adımlardır. Türkiye’nin enerji projelerinin engellenmesi. (Doğu Akdeniz doğal gazının Avrupa’ya Türkiye üzerinden taşınmasını engelleme, bunun yerine İsrail–Yunanistan–GKRY üçgeninde Türkiye’yi dışlayan projeleri fonlama.) Bu, Türkiye’nin enerji koridoru olma potansiyelini minimize etme çabasıdır.

Suriye’de PKK/YPG (SDG)’nin “ABD’nin kara gücü” ilan edilmesi, terör örgütüne 50 binden tırdan fazla silah verilmesi, Türkiye’nin sınır güvenliğine karşı açık bir tehdittir. Bu örgütlere meşruiyet kazandırma girişimleri, Türkiye’nin iç işlerine yönelik diplomatik baskı araçlarıdır.

Tüm bu örnekler bir araya geldiğinde tablo nettir:

ABD/İsrail/AB Türkiye’yi “eşit ortak” olarak değil, “kontrol edilebilir aktör” olarak görmek istemektedir.

**********************************

Türkiye’nin Baskıya Açık Alanları

Elbette dış baskıların etkili olabilmesinin bir sebebi de içerideki zafiyetlerimizdir. Yargı bağımsızlığı tartışmaları, ekonomik kırılganlıklar, kurumsal erozyon ve toplumsal kutuplaşma… Bunlar dış baskılar için uygun bir zemin oluşturmaktadır.

Türkiye’nin ekonomisinde dış borç oranı yüksek olduğunda, finans piyasaları üzerindeki uluslararası etkiler daha sert hissedilir. Hukuk devleti algısı zayıf olduğunda, uluslararası alanda Türkiye’nin itirazları daha az karşılık bulur. Kuvvetler Ayrılığı ilkesinden uzaklaşıldığında, kurumların bağımsızlığı tartışmalı olduğunda, müttefik ülkeler Türkiye’ye “ders verme” hakkını kendilerinde görür.

Türkiye bu zafiyetlerini tedavi edemediği zamanlarda, dış baskıya tam direnç üretemez. Savunma sanayiinde sürdürülebilir başarılar, dış politikadaki özerk adımlar atabilmemiz ve sürekli etkin bölgesel aktör olabilmemiz iç hukuk düzeninin güvenilirliğine; ekonomik istikrarın kalıcılığına; toplumun ortak milli meselelerde birlik hâlinde durmasına bağlıdır.

**********************************

Milli Mukavemet (Ulusal Direnç) Nasıl İnşa Edilir?

Türkiye’nin küresel sistemdeki geleceği ne yalnızlaşmakta ne de teslimiyettedir. Yol, Atatürk’ün tanımladığı şekilde “tam bağımsızlık”tır. Yani siyasal bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, hukuki bağımsızlık, kültürel bağımsızlık ve askeri bağımsızlığın bir arada bulunması.

Bu bağımsızlığın dört temel taşı vardır:

Hukukun üstünlüğü, Yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, AİHM ve AYM kararlarına uyum, öngörülebilir hukuk dış baskılara karşı en güçlü kalkandır. Yargı gerçekten bağımsız olsa kimse mahkemenin ceza verdiği bir hükümlü papazı isteyemezdi bile.

Ekonomik dayanıklılık şarttır. Yüksek teknoloji üretimi, enerji çeşitliliği, tarım ve gıda güvenliğini sağlamış, dış borç bağımlılığı olmayan ülkelere dış baskılar etkili olmaz.

Milli direnç için devlet kurumları liyakat ve bilim esasına göre çalışmalı. Ekonomik kurumlar bağımsız olmalı. Güçlü diplomatik kadrolar gerekli. Kurallar herkese eşit olarak uygulanmalı. Böyle ülkelere dış baskılar zarar vermez.

Toplumsal birliğin sağlandığı, kutuplaşmanın olmadığı, milli konularda ortak duruş sergileyen bir siyasal kültür geliştiren ülkeler de dış baskılara dirençlidir.

Türk Milleti, dış baskılara dirençli büyük bir millettir. Tarih boyunca dış tehditler karşısında diz çökmemiş, ama kör bir yalnızlaşmaya da sapmamıştır.

Bugün de işbirliğini reddetmeden; fakat tek taraflı dayatmayı da kararlılıkla reddederek yoluna devam etmelidir.

Ruhittin sönmez
Ruhittin sönmez
Ruhittin Sönmez 1956 Bucak/ Burdur doğumludur. 1980’den itibaren Kocaeli’de yaşamaktadır. EĞİTİM: İlkokul, orta okul ve lise eğitimlerini Bucak’ta yaptı. 1973’te İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliğinden ve 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İŞ HAYATI: 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuvar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001’de 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 03.03.2010’den itibaren Serbest Avukat 2018’den itibaren Arabulucu Sosyal Faaliyetler: Yaklaşık 16 yıl Türk Sanat Müziği korolarında korist olarak çalıştı. (İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubu) 250 Mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi ve 7 yıl Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Ocak 2023’ten itibaren aynı programı noktaTV’de devam ettirmektedir. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada 2 gün köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.

Seçtiklerimiz

spot_img