C -) Kuva-yı Milliye Üstünlüğü
Kuva-yı Milliye, Türk Milleti’nin ruhunun refleksidir. ‘Ordu Millet‘ diye tanınan bu milletin son başarı belgesidir. Tarihe destanlarla giriş yapan Türkler son asrın en büyük destanını da mübarek Anadolu topraklarına nakşetmişlerdir. “Ol mâhiler ki derya içredürler deryayı bilmezler“ mısrasında olduğu gibi belki bazılarımız tam manasıyla idrak edemese de başkalarının çok iyi bildiği bir diriliş efsanesidir Milli Mücadele’miz ve onun öncü müjdesidir Kuva-yı Milliye. Küllerinden bir kez daha doğan bir Millet-i Anka’nın hikâyesi.
Teslim alınamayan, sömürge yapılamayan tek Müslüman ülkedir Türkiye. Dev emperyalist devletlere karşı duruşu tüm üçüncü dünya ülkelerince örnek alınmıştır. Düşman çok da olsa, ordu yok da olsa, para yok da olsa; ‘yenilir, kurulur, bulunur‘ olduğunu göstermiştir. Tarih şahittir ki bir milletin Ateşle İmtihanı; böyle cansız, böyle cılız, böyle can havliyle yapıldığında bile alnının akı, bağımsızlık iştiyakıyla ancak bu kadar sonuç alıcı olabilir.
Büyük Atatürk‘ün dediği gibi: “Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azmi ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Hâlbuki asırların yarattığı asil bir ruha, kuvvetli ve daimi bir milli iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz.”
Halide Edip ‘Ateşten Gömlek‘ der, Falih Rıfkı ‘Ateşten Yıllar‘.. Ateşten oluşu sadece kan ve barutun ziyadeliğinden değil tüm yol ve izlerin de karmakarışık olmasındandır. Adeta çoktan seçmeli bir sınav sorusu gibidir Millî Mücadele. Aşağıda gruplandırılan seçeneklerden yalnızca bir tanesini seçeceksiniz ve varlık – yokluk mücadelesine girişeceksiniz. Sonu da zafer olacak. Hem de karanlığın diz boyu, olayların gırtlak boyu olduğu hengâmede.
Düşman Bulmaca, Dost Bilmece:
o Mevcut İktidar (Hilâfet ve Hükümet)
o Kuva-yı Milliye (Milli Kuvvetler)
o Kuva-yı İnzibatiye (Kontra Ordu)
o Azınlık Çeteleri (Rum ve Ermeni eşkiyası)
o Âdi Çeteler (Yerli eşkiya)
o İşgal Komiserliği (İngiliz, Fransız)
o Düşman Kuvvetler (Yunan)
o Yerli İşbirlikçiler (Hain kontenjanı)
o Propagandalı Yılgınlık (Hiçbiri şıkkı)
İşte buna basiret derler. Milletin sağduyusu işte budur. Zihniyle ölçemese de kalbiyle
doğrunun ve doğruların yanında dosdoğru durmasını bilir. Böyle bir millet ilahi bir sevgiyle sevilir. Hakka tapan bir milletin elbette istiklâl hakkıdır ve ‘Ya istiklâl ya ölüm‘ deyişi en büyük farkıdır. İstiklâl ve hürriyet sadece Gazi Mustafa Kemal‘in değil bu milletin de karakteridir.
Gelelim Kocaeli‘ndeki ve Başiskele‘deki Millî Mücadele’ye. Yahya Kaptan‘dan Kara Fatma‘ya, İpsiz Recep‘ten Zobuoğlu Hasan‘a değin onlarca öncü kahraman vatan ve namus mücadelesinde başı çekmişlerdir. Her biri bir beldeyi veya havaliyi bayrak gibi sırtlamıştır. Zaten her beldenin işgal ve zulmün hegemonyasına karşı kendi bağrından çıkardığı Millî Çetelerdir Kuva-yı Milliye birlikleri. Önce kendi aralarında birleşeceklerdir, akabinde de Düzenli Orduya dönüşeceklerdir.
M. Kemal Paşa’nın “İzmit gibi melce-i vatanperverân (vatanseverlerin sığınağı) olan bir şehirde ne asker ne memur ve ne de herhangi bir vatanperverin hariç kalmasını zaten tasavvur etmiyoruz“ dediği Millî teşkilat, Sivas Kongresi’ni müteakiben Ekim – Kasım aylarında (1919) İzmit’te kuruldu. Merkezdeki bu ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘nin başkanı Hacı Ali Bey‘di.
İzmit, Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından Boğazlar Bölgesi olmak hasebiyle İngiliz işgaline uğradı. 15 Kasım 1919‘da 48 parçalık İtilaf Devletleri Savaş Filosu İzmit’i hem karadan hem denizden denetim altına aldılar. Güzelim İzmit’e İngiliz ve Fransız bayrağı mı çekilmedi; Tersane önünde Türkler kurşuna mı dizilmedi ve daha neler oldu ama halkın direnci kırılamadı. Hatta bu halk, İzmir’in Yunanlılarca işgal edilmesini bile o halde 24 Mayıs 1919‘da İzmit’te protesto mitingi tertipledi.
1 yıl içerisinde Yunan Ordusu‘nun da İzmit’e intikali ve işgal hareketleri süreci daha da hızlandıracaktır. Bu bağlamda ilk iş olarak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kaza ve nahiyelere, Kuva-yı Milliye’nin de köylere kadar teşkilatlanması faaliyetlerine girişilecektir. Teşkilat-ı Mahsusa (İstihbarat Teşkilatı) da Kuşçubaşı Eşref gibi, Hüsamettin (Ertürk) Bey gibi ağır toplarını Kocaeli’de teşkilat kurmak ve milis faaliyetlerinde bulunmak üzere harekete geçirmişti.
Millî Mücadele’nin beyni Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti) ve onun da başkanı olan Mustafa Kemal Paşa idi. Ona bağlı komutanlar ve birlikler ülke genelindeki mücadelenin koordinasyonunu sağlamaya çalışıyorlardı. Bu minvalde Garbî (Batı) Anadolu Umum (Genel) Kuva-yı Milliye Kumandanı ve 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, 2 Mayıs 1920’de Geyve Garbî Kuva-yı Milliye Kumandanı Rauf (Orbay) Bey‘e – 24.Fırka (Tümen) Komutanlığı’nın da bilgisi dâhilinde – yazılı bir emir vererek ‘Sapanca ile Bahçecik arasındaki teşkilata memur edildiğini ve teşkil edeceği müfrezelerin de komutanı kabul edildiğini’ bildirir. Kendisine ilk aşamada verilen görevler ise şudur:
§ Sapanca – Keltepe – Bahçecik civarını tutarak Adapazarı – İzmit Caddesini kesmek
§ Sakarya ile İzmit Körfezi arasında Geyve Boğazı’nın arkasını almak isteyecek çeteleri tard ve tenkil etmek (kovmak, temizlemek)
§ İzmit – Adapazarı – Kandıra telgraflarını kesmek
ULUGÜN, F. Yavuz, Kocaeli Tarihi – Osmanlı ve Ulusal Kurtuluş Döneminde Kocaeli, Sayfa 59, KYÖD Yayınları, İzmit, 2002
ÇAM, Dr. Yusuf, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, Sayfa 222, İzmit Rotary Kulübü Yayınları, İstanbul, 1993.
SOFUOĞLU, Doç. Dr. Adnan, Milli Mücadele Döneminde KOCAELİ, Sayfa 19, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006.
ÇAM, Dr. Yusuf, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, Sayfa 33, İzmit Rotary Kulübü Yayınları, İstanbul, 1993.
SOFUOĞLU, Doç. Dr. Adnan, Milli Mücadele Döneminde KOCAELİ, Sayfa 33, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006.
ÇAM, Dr. Yusuf, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, Sayfa 53, İzmit Rotary Kulübü Yayınları, İstanbul, 1993.