15 Ağustos 1920’de 16.Yunan Alayı’nın bir taburu Kullar’daki Çuha Fabrikası’na, takviyeli bir taburu da Bahçecik’e yerleşmişti. Seymen açıklarında Kılkış Zırhlısı vardı ve Seymen İskelesi’nden sürekli cephane ve malzeme takviyesi yapılıyordu. Akabinde Yunan işgali 3 tali bölgeye ayrılmıştı: Birincisi; Sapanca Bölgesi ki Bahçecik’e kadar olan güney hattında 1 dağ topçu gurubu ve 1’i takviyeli toplam 3 piyade taburu mevcuttu. İkinci bölge Akmeşe, üçüncü bölge ise İzmit’ti. Üç bölgenin ortak özelliği azınlık çetelerinin güçlü milis desteğine sahip olmasıydı.
Yunanlılar, 5 Eylül’de hem Yeniköy’e karargâh kurmuşlar hem de Türklerin elindeki silahları toplamışlardı. Bir yandan da işgal ettikleri bölgelere dışarıdan Rum nüfusu getirerek yerleştirmeye başladılar. Birçok tekneci – küfeci gibi işlerle uğraşan Rum, zorla alınan Türk evlerine ve camilere yerleştirildi. Ve Türk halkından toplanan silahlar Hıristiyan ahaliye dağıtıldı. Böylece bölgede yeni Rum ve Ermeni çeteleri teşkil edildi, onlar da Müslüman halkı sindirmek ve bölgeden kaçırtmak gayesiyle savunmasız Türk köylerine saldırmaya, katliam yapmaya, aynı zamanda yağmacılığa başladılar.
Müslüman Türkler de kendi başlarının çaresine bakma yoluna giderek bölgede yeni milis birlikleri oluşturmaya başladılar. Bunlar bilahare eski milis birliklerinin yanında mücadeleye katıldılar. Milli kuvvetlerin desteklediği milis birlikleri azınlık çetelerinin haricinde Yunanlılara karşı da yıpratma savaşı veriyordu. Bunların en etkililerinden biri olan Servetiye Milli Müfrezesi’nin kuruluşu Ali Üzmez’in kitaplarında savaşı birebir yaşayan gazilerin anlatım kayıtlarına dayanılarak şöyle tasvir edilir:
“1920 yılının Ağustos ortalarında Bahçecik Merkez Mahallesi’nin Ermeni muhtarı Hamparsum, Servetiye’ye çıkarak köyün ileri gelenleriyle görüşür. Bu görüşmede Hamparsum; Yunan askeri birliklerinin Bahçecik’te bulunduğunu, Yunanlıların Bahçecik’te 1200 askeri olduğunu, kendisinin işgal komutanı tarafından elçi olarak gönderildiğini, Yunan Komutanının herkesin silahtan arındırılmasını istediğini, köylünün elinde bulunan silahların tamamının teslimini şart koştuğunu, halkın malına – canına – ırzına dokunulmayacağını, aksi halde bir kişi bile karşı koysa tüm köyü yakıp yıkacaklarını, taş üstünde taş bırakmayacaklarını bildirir. İşgal kuvvetlerinin bu tehditleri karşısında köy ihtiyar heyeti ve kalabalık köylü gurubu Servetiye Merkez Camii’nin önündeki meydanda konuyu uzun uzadıya tartışırlar.
Köyün bazı yaşlıları; bir köyün tek başına bir devletle başa çıkmasının mümkün olamayacağını, Yunan askerinin arkasında İngiliz ve Fransız devletleriyle Rum ve Ermeni gibi azınlıkların olduğunu, kendilerinin arkasında devlet olmadığını, güçlü silah ve mühimmatlarının bulunmadığını, karşı çıkıldığı takdirde çoluk çocuğun da düşman tarafından öldürüleceğini, dolayısıyla halkın elindeki silahların tesliminin daha uygun düşeceğini öne sürerler. Özellikle köyün gençleri bu teslimiyet fikrine şiddetle karşı çıkarlar.
Evvela Halit’in Ahmet (Candaner) atılarak; ‘Ben İngilizlere esir kaldım, esareti bilirim. Bu gâvur bize her türlü kötülüğü yapar. Bir tek kişi kalsam bile silaha başvurarak namusumu koruyacağım. Direnmeliyiz’ der. Arkasından Hoca Halil Efendi söz alır: ‘Düşman vatanımızı işgal etmiştir. Dinimiz, namusumuz, bayrağımız tehlikededir. Cihattan başka yol yoktur. Kim bu savaştan kaçarsa vurun onu, günahı benim olsun.’
Bunun üzerine Soytarı Mustafa Efendi (Tarı) elindeki tüfekle işaret vererek; ‘Cihada karar verenler benim tarafa, karşı olanlar karşı tarafa geçsin’ der.
Ezici çoğunluk Yunan askerine direnmeye karar verir ve Oluşturulan savaş komitesinin başına da gözüpek Soytarı Mustafa Efendi’yi getirirler. Ardından olan biteni Yunanlılara anlatmak için Bahçecik’e doğru yola çıkan Ermeni muhtar Hamparsum’u yoldan çevirerek Servetiye’de gözaltına alırlar. Muhtar, ertesi gün endişe içinde atla köye gelen annesine teslim edilir. Böylelikle az da olsa zaman kazanılmış olur.”
Düşmanın yerel unsurları aracı olarak kullanarak Bahçecik havalisindeki diğer köylere de gözdağı vermeye çalıştığı ifade edilebilir. Bu meyanda önce Nüzhetiye’de Döşeme Milli Müfrezesi kurulur, arkasından Zobuoğlu Hasan Bey direkt silahlı mücadele safhasına geçerek müfreze kurar. Menekşe Yaylası’nda konuşlanan ve İznik – Bahçecik Yolu’nu kontrol altında tutan Cemal Bey’in Gökbayrak Taburu ile onun gibi daha önce kurulmuş olup da mücadeleyi sürdüren diğer Millî müfrezeleri de tekrar hatırlatalım: Mevlüt Efendi Müfrezesi, Değirmendere Müfrezesi, Karamürsel Taburu, Çepni (Müslüman Osman) Müfrezesi, Halit Molla Müfrezesi, Katırözü Müfrezesi, Kırıntı Müfrezesi ve Kara Fatma Müfrezesi.
Bu birliklerden en ilginci ve en bereketlisi Kara Fatma Müfrezesidir. Aslen Erzurum’lu, asıl adı Fatma Seher olan ve ‘Kara’ lakabı bizzat Atatürk’çe konulan bu yiğit kadın, hem I.Dünya Savaşı’nda hem de Kurtuluş Savaşı’nda durmaksızın mücadele etmiştir. İzmit’in Yunanlılarca işgali üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla Topkapılı Pire Mehmet ve Lâz Tahsin’le birlikte 15 kişilik bir çete kurarak Haydarpaşa’dan muhacir kıyafetiyle gizlice İzmit’e gelir. İzmit’in Kurtuluşu olan 28 Haziran 1921’e kadar Bahçecik, Değirmendere, Servetiye, Kaynarca ve Fındık Tepe civarında düşmanla savaşmıtır.
Bahçecik – Servetiye yoluyla Paşaköyü’ne giden Kara Fatma ve adamları burada karargâh kurmuşlardır. Bir defasında Bahçecik üzerinden İznik’e geçerken Servetiye’ye uğramış ve 30 kişilik çetesiyle bir gün dinlendikten sonra Menekşe Yaylası üzerinden Elmalı’ya geçmiş, hatta Elmalı Köyü’nde düşman tarafından idam edilmek üzere olan köylüleri kurtarmış, oradan da Avdan’a geçmiştir. Emrinde bulunanların sayısı kimi zaman 480’i bulan Kara Fatma, I. ve II.İnönü Savaşlarına da katılmıştır.
ÜZMEZ, Ali, Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 45, KBB Kültür Yayınları, 3.Baskı, İzmit, 2008.
Kılkış Zırhlısı: 1905 model, 13 bin ton, 17 mil sürat, 4 adet 305 mm.’lik top, 8 adet 203 mm.’lik top, 8 adet 177 mm.’lik top, 12 adet 76 mm.’lik top, 2 adet 530 mm.’lik sualtı kovanı (A.g.e., Sayfa 92)
ŞENEL, Volkan, Geçmişte ve Günümüzde YENİKÖY, Sayfa 60, Yeniköy Belediyesi Kültür Yayınları, İzmit, 2009.
SOFUOĞLU, Doç. Dr. Adnan, Milli Mücadele Döneminde KOCAELİ, Sayfa 135, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006.
Yunanlıların Bahçecik’e çıkışına göre 15 veya 16 Ağustos olabilir.
Karaaslan’ların (Karahasanoğulları) dedesi
Ali ÜZMEZ (Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 51 ila 57 – Her Yönüyle Başiskele İlçesi, Sayfa 302)
Bu müfrezeler yalnızca İzmit’in güneyinde ve Bahçecik’le ilgili olan müfrezelerdir.
ŞENEL, Volkan, Geçmişte ve Günümüzde YENİKÖY, Sayfa 110, Yeniköy Belediyesi Kültür Yayınları, İzmit, 2009.
ORAL, Atilla, “Kocaeli’de Kahramanlık”, Ö.Kocaeli Gazetesi – Özgür Pazar İlavesi, Sayfa 6, 4 Haziran 2006.
ŞENEL, Volkan, Fatma Seher Hanım’ın (Kara Fatma) İşgal Döneminde İzmit’teki Faaliyetleri, Kocaeli Gazetesi, Sayfa 7, 28 Haziran 2006.
ÜZMEZ, Ali, Her Yönüyle BAŞİSKELE İlçesi, Sayfa 312, Kocaeli İl Özel İdaresi Yayınları, İzmit, 2009.
ORAL, Atilla, “Kocaeli’de Kahramanlık”, Ö.Kocaeli Gazetesi – Özgür Pazar İlavesi, Sayfa 6, 4 Haziran 2006.