Başbakan Menderes’le Bir Hatıra…

105

(Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca efdendi anlatıyor;)

Amcam Baha Akşit Bey, Menderes hükumetinde grup
başkan vekili idi. Menderes’in sağ koluydu. O kadar yakındı ki, bakanları
Menderes ile beraber o tayin ederdi. Kendisi bakan olmazdı ama bakanları
düşürürdü, indirirdi. Öyle bir forsu vardı, devamlı grup başkan vekili idi.

İmam Hatip okullarının yüksek kısmının açılması için
Türkiye genelinde bir istek doğmuştu. İmam Hatip dernekleri birleşti ve
Menderes’e gitme kararı aldılar.

Beni 17 yaşında olmama rağmen, Amcam vesile ile
Menderes’ten randevu alayım diye beni de aralarına aldılar. Hepsi de zengin,
dernek adamları..

O heyetle Ankara’ya gittim, durumu amcama söyledim.
Menderes o sıralar kimse ile görüşmüyordu, heyetleri kabul etmiyordu. İhtilalin
ayak sesleri duyulmaya başlamıştı. Amcam “durum böyle, ama yine de bir
söyleyeyim. İmam Hatipleri çok sever” dedi.

Menderes demiş ki; “Yahu Baha, kimseyi kabul
etmiyorum, ama İmam Hatiplere de hayır diyemem ki. Gece saat 10’da
başbakanlığa, değişik kapılardan birer ikişer gelsinler, ben polislere tembih
edeceğim.”

Biz o zaman kadar Cumhurbaşkanı Bayar’ın köşküne
çıktık. “Celal Bayar, İran şahını ziyarete gitti. Ama sizden haberdarız. Burada
size yemek vereceğiz” dediler. Bende o sıra gençlik var, sağımı solumu hesap
edemiyorum. Orada çayırlıkta akşam ezanı okumaya başladım. Hemen görevliler
koştular; “Aman ne yapıyorsun” diye. “Ne var?” dedim “Akşam namazını kılacağım”
dedim. Onlar da “tabii, tabii” dediler. Bir şeyler serdiler. Orada bir akşam
namazı kıldık.

Saat 10’a doğru başbakanla görüşeceğimiz odaya
girdik. Uzun bir masa var. Ben Menderes’in koltuğunun tam karşısına oturdum.
Çünkü o sıralar biz de Menderes’e hayranız, sülalemiz Menderesçi..

Saat 10’da başbakan geldi, koruma polisi ile içeri
girdi. “Oğlum sen çık” diye koruma polisini çıkardı ve kapıyı kilitledi. “kimse
buraya girmeyecek” diye de tembihledi.

Bekir Elam sözcümüz. Kendisi Konya İmam Hatip Lisesi
müdürü idi. Halk partili ama güzel konuşuyor. O kalktı, üç cümle kurdu.
Menderes “lütfen oturun beyefendi” dedi. Bir başladı konuşmaya.. Türkiye’deki
komünist faaliyetleri, bölücü faaliyetleri, masonik faaliyetleri bir bir
anlattı. Dedi ki; “Benim müsteşarım Masonların reisi. Beni bu kadar
bunalttılar, etrafımı çevrelediler. Ben Müslümanım. Türkiye’nin de ayakta
kalmasının teminatı İslam’dır, imandır. Eğer bugün biz ayaktaysak, beyaz örtülü
bir ninenin kucağında veya aksakallı bir dedenin kucağında büyümüş bir nesil
olarak ayaktayız” dedi. Ama nasıl ağlıyor? Hüngür hüngür ağlıyor.

“İmansız, İslamsız yaşanmaz. Hayatım pahasına da
olsa, İmam Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım. Arkadaşlarım beni
desteklemiyor, laikliğe aykırı görüyorlar, yalnızım arkadaşlar” dedi.

Böyle iki saat konuştu. Ağladı, ağlattı herkesi.
Halk partililer dahi onun samimiyetine inandılar. Çok şeyler anlattı daha.. Üniversitedeki
profesörlerin faaliyetlerini falan, hepsini biliyor..

Görüşme bitti, çıkacağız. Kimseye elini öptürmedi.
Ben en son kaldım. Kafaya koydum, elini öpeceğim. 17 yaşındayım, acı kuvvetim
var o zaman. Menderes sportmen bir adamdı. Koca koca elleri vardı. Tam ben
öpecekken elini çekmek istedi. Şuradan tuttum, nereye çekecek? Delikanlıyım,
tuttum, çevirdim, elini öptüm. Sırtımı okşadı; “Aferin, aferin” dedi. Hiç
unutamayacağım, yanaklarımdan öptü.

O sene Celal Yardımcı Milli Eğitim bakanıydı. Celal
Bayar ile ikisi “hayır” dediler, açmadılar. Ertesi sene Celal Yardımcı’yı terfi
ettirdi, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı yaptı. Milli Eğitim bakanlığı
boşaldı.

Nafia Vekili Tevfik İleri’yi vekâleten Milli Eğitim
Bakanlığına getirerek İmam Hatip okulunun yüksek kısmını açtı. Okul
Fatih-Çarşamba’da açıldı. 59 kişilik kontenjan tanıdılar.

Bir gün orada, Avukat merhum Yusuf Türel(İlim Yayma
Cemiyeti Başkanı) Tevfik İleri’yi bir toplantıya davet etmişti. Yusuf Türel söz
aldı: “Neden kontenjan 59 kişi? Bizden bina isteyin, para isteyin. Neden 590
kişi değil” diye bayağı hükümete çattı.

Tevfik İleri kürsüye çıktı; “Üstümüze gelmeyin”
dedi, ağladı. “Bunu biz nasıl açtığımızı siz bilemezsiniz..Dua edin, çoğalsın”
dedi. Ama adam ağladı, hiç unutamıyorum. Hakikaten sonra İslam enstitüleri çoğaldı.
Bunda Menderes’in büyük hizmeti var. Gerçekten de hayatıyla ödedi. Hakkını yememek
lazım. Ben onun dış ülkelere gidip gelirken Eyüp Sultan’ı ziyaret ettiğini
biliyorum. Böyle inançlı bir insandı. Mazlumen asıldığına inanıyorum.

Yassıada Duruşmalarına Katılmam

İslam enstitüsünde okurken Yassıada Mahkemeleri
oldu. Ben de amcam Baha Akşit’in Yassıada’da mahkûm olması hasebiyle bir
duruşmaya dinleyici olarak katılmıştım. O gün Rahmetli Menderes’i de yakından
gördüm, önümden geçmişti. Elbise dökülüyordu adamın üstünde, o kadar
zayıflamış. Amcam anlattı da, Menderes çok işkence görmüş “Nasıl dayandı
bilemiyorum” derdi amcam.

Bizans’tan kalma, içinde böceklerin dolu olduğu,
çamurlu bir yere her gün Menderes’i kapatırlarmış. Aynı zamanda kimseyle
konuşturmuyorlarmış ki, psikolojisi bozulsun da mahkemede konuşamasın. Yoksa
biliyorsunuz o konuşmasıyla, hitabetiyle mahkemedeki hâkimleri sustururdu.