Her şey Mustafa Kemal Paşa‘nın 18 silah arkadaşıyla 19 Mayıs 1919‘da Samsun‘a ayak basmasıyla başladı. 1 ay sonra Amasya, 2 ay sonra Erzurum, 3,5 ay sonraki Sivas organizasyonları hep bağımsızlılığı kazanma ve egemenliği yeniden tesis etme adımlarıydı.
“Millî iradeyi hâkim kılmak esas“tı ve “Egemenlik kayıtsız – şartız milletindi. Artık pek öyle değil. Milliyetini inkâr edenler Millî İradeyi milletin 4-5 yılda bir sandıkta verdiği yetkiden ibaret sanıyorlar. Tıpkı Millî Eğitim Bakanlığı‘nın ‘Milli‘liği gibi.
İster misiniz Ermeni Soykırım yalanlarına bile ağlama seansı düzenleme aşamasındaki İktidar‘ımız, 19 Mayıs’ı da Rum Soykırımı olarak kabul ettirmek isteyen Yunanistan‘a saf zeytin yaprağından yapılma süzme yağ sunsun.
Sandıktan çıkan yüzdelerle Tek Devlet – Tek Millet – Tek Bayrak mevzularını Tek Adam‘lığa getirenler o ‘tek‘liğin ortak/şerik kabul etmezlik olduğunu bilmiyorlar mı? Yoksa şirket kurma alışkanlıkları gereği şeriksiz/ortaksız devlet düşünemiyorlar mı?
Millî egemenlik; statüsü belirsiz kayalıklar için bile savaşı göze alabilmektir ve ‘gerek var’ dendiğinde gözünü kırpmadan savaşabilmektir. Kurtuluş Savaşı‘nda denize döktüğümüz Palikaryaların ülkesinin – üstelik ekonomik krizdeyken – Ege Denizi’ndeki adalardan tane tane tespih yapmasına müsaade etmek midir?
Millî irade; Güneydoğu’daki PKK terörünün kurumsallaşmasına zemin hazırlamak ve KCK/BDP gruplarının “özyönetim” adı altında özerklik provalarına göz yummak mıdır? Yoksa sizin oralarda ‘millî irade‘ gazete adı olarak mı biliniyor?
İktidar olmayı; sizinle birlikte oyun oynayan herkesin sonunda zengin olduğu evcilik oyunu mu zannediyorsunuz? Ve size demokratik teamüllerle emanet edilen ‘otorite‘ daha çok oyuncak edinmek için kızılcık sopası mıdır?
Otorite; önce ortadan iki buçuğa bölüp “Var mı bize yan bakan?” dediğiniz dinî işletme bir buçuk olmaya başladığında şeytan olarak ilân edip diğer dinî işletmeleri onun yerine ikame etmek midir? Voleybol maçı mı oynuyorsunuz, devlet mi yönetiyorsunuz; yarın bunları da değiştirmek için nereye dadanacaksınız?
Ne Platon‘un “Devlet“ini okudunuz, ne Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilig“ini gördünüz; ne Farabî‘nin “Medinetü’l-Fâzıla“sından haberiniz var, ne de İlber Ortaylı‘nın “Türkiye İdare Tarihi“nden. Miting meydanlarında halka göstermeyi pek sevdiğiniz Kur’an-ı Kerim‘in de Türkçe anlamını da bilmediğiniz pek aşikâr.
Siz iyisi mi Osmanlıca denilen eski yazılı Türkçe için düşündüğünüzün aynısını Devlet Yönetme Dersi için de ihdasen düşünün. Liselerde seçmeli, İmam-Hatiplerde zorunlu olsun; gençler yarın siyasete girdiğinde “Devlet nasıl yönetilir” diye bir fikir edinsin. “Devlet nasıl yönetilmez” kısmında ise kitaba gerek; 2002-2015 arası icraatlarınızın gösterimi yeter de artar bile.
Hâsıl-ı kelâm kıymetli vatandaşlarım, 96 yıl sonrasında aynı filmi seyretmek istemeyenleri 7 Haziran’da millî iradeyi hâkim kılmaya davet ediyoruz. Gayri bu saatten sonra Bandırma Vapuru seçim sandığıdır.
Milletçe son doğum günümüz kutlu olsun!