Bana Bir Masal Anlat Baba, İçinde Bol Yalan Olsun!

68

Siz herkesi kör, milleti sersem mi sanırsınız? Ermenilerin yüz yıllık geçmişte yaşadığı acıları samimiyetle paylaşıyorsunuz’ da yakın tarihte Karabağ’da yapılan Soykırımı TBMM’de niçin tanıyamıyorsunuz?

24 yıl önce bir gecede yok edilen Hocalı Köyünü ve 189’u kadın – çocuk olmak üzere büyük bir vahşetle katledilen 613 kişinin acılarını resmî olarak anmanızı Ermenistan mı, Diaspora mı yoksa AB mi, ABD mi engelliyor?

İçinde geçen ‘ulusal Egemenlik’ kavramından mıdır nedir yaşadığınız 23 Nisan körlüğü, 24 Nisan Sözde Ermeni Soykırım Masalı’na karşı bula bula 25 Nisan’da yani Anzak Günü’nde Çanakkale Zaferi kutlamayı mı akıl ettirdi?

100 Yıllık Yalan’a karşı hep 18 Mart’ta kutlamaya alıştığımız Çanakkale Zaferimizin 100.Yıldönümünü peşkeş çekeceğinize I.Dünya Savaşı’nda uğradığımız ihaneti ve tehcir dediğimiz zorunlu yer değiştirmenin tarihin her döneminde olduğu gibi gelecek onyıllarda da uygulanabilir olduğunu ifade etseydiniz ya. Hesapta devlet yönetiyorsunuz ya.

Selçukludan Osmanlı’ya 8 asırlık beraber yaşama tecrübesi olan ve her iki devletin üst kademelerini bile ortak yönetime açtığınız “Sadık Tebaa”nız acaba sizi hangi şartlarda neye zorladı da böyle bir karar aldınız? “Bin yıllık kardeşliğimizi bozdurmayacağız” diyoruz da acaba aynı film tekrar vizyona girse hangi kararları almak zorunda kalacağız, kestirebiliyor muyuz?

– Allah korusun – Türkiye Cumhuriyeti bu Suriye mevzuları yüzünden bir bölgesel savaşa girse, hatta III. Dünya Savaşı diyelim; bir yandan Balkanlarda Bosna ve Kosova için Sırplarla ve Yunanlılarla savaşa girelim. Kıbrıs’ın kuzeyi saldırıya uğrasın, bir yandan Rusya Ermenistan’la beraber Azerbaycan’a ve Doğu Anadolu’muza girsin, İran ve İsrail işbirliği halinde Suriye ve Irak cephelerimizde karşımıza çıksın. ABD ve AB uçak gemileri tüm sahillerimizi ve Boğazları işgale başlasın, diğer yandan da PKK-KCK-BDP hareketi organizasyonuyla ülke içinde askeri birliklere sabotajlar, büyük kentlerde bombalı eylemler, ulaşım araçlarının yakılarak hatların tahrip edilmesi ve 6-7 Ekim Olayları’nda olduğu gibi devlet otoritesinin zayıfladığı mahallelerde savunmasız sivillerin vahşice işkencelerle öldürüldüğünü ve bunun da aylarca sürdüğünü varsayalım. Ne yaparız, ne yapardınız?

Evet, ‘Sürgün’ yani zorunlu yer değiştirme en basit cezadır. Etnik şehvet nedeniyle gözleri kararan örgütlü çetelerin katliamları, kırımları ve kendi halkından bile destek olmayanlara yaptığı infazlarla ortaya çıkan o büyük toplumsal aymazlık, ve sonuç alma adına ‘kopardık, koparıyoruz’ havasıyla zulmü arttırmaları er yada geç misliyle mukabele bulur. Belki de her zaman İttihat ve Terakki gibi merhametli bir idare bulamayabilirsiniz; düşünsenize tüm bunları “Paralelciler” yapmış olsun ve başta da Adalet – Kalkınma Partisi olsun; neler olurdu?

Zaten Tehcir’i soykırım olarak görselerdi 24 Nisan tarihini değil 27 Mayıs tarihini göndere çıkarırlardı; asıl maksat Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından duyulan rahatsızlıktır. Madem Osmanlı zamanında olmuş öyleyse 23 Nisan’ın ertesine niçin saklanılıyor? 19 Mayıs’tan bir gün sonra da (20 Mayıs) Sözde Rum Soykırımı gündeme getirilmeyecek mi?

Papa, AB Parlamentosu, Rusya, Fransa ve I.Dünya Savaşlarındaki eski müttefiklerimiz olan Almanya ve Avusturya bile böyle bir “Yalan’dan Soykırım” kararı çıkarabiliyorsa bunlara bu cesareti dedem mi veriyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Başbakan Davutoğlu da Osmanlı Ermenilerin büyük (!) acısını paylaşmadı mı, yoksa hakikaten oradan kör ve sersem gibi mi gözüküyoruz acaba?

Bir; biraz sosyalizm ve biraz da İslamizm sosuna büründürülen Siyasal Kürtçülük geç bir Ermenicilik hareketi midir?

İki; yüz yıl önce Ermenistan veremedik, şimdilerde Kürdistan versek yerini keser mi?

Üç; bölücülük hareketinin önderlerinin etnik kimliği acaba gösterdikleri mi?

Dört; HDP’nin seçim taahhütleri niye Tehcir / Soykırım miti dolaylarında geziniyor?

Beş; Çözüm Süreci bu yüzden mi vazgeçilmez, bu yüzden mi kutsal?

Altı; bizim Anadolu’ya misket oynayarak mı girdiğimizi zannediyorsunuz?

Yedi; bu coğrafyadan dışarı çıkarken sırtında çakıl taşı kadar toprak çıkarabilen olmuş mu?