Balyoz, Ergenekon, Paketteki Terörist Vesayetinin İzleri

86

 

BALYOZ VE ERGENEKON’UN SİYASİ SONUCU: Balyoz Davasının Yargıtay safhası da sona erdi. 53’ü general, 32’si amiral olan 237 sanığa verilen çok ağır cezalar onandı. Davayı hukuken yorumlamaya çalışmak yerine, bence önce şu soruya cevap bulmamız lazım:

Ergenekon ve Balyoz Davaları olmasaydı, “PKK’yla müzakere” ve “demokratikleşme paketleri” ile PKK’nın taleplerinin adım adım yerine getirilmesi gerçekleştirilebilir miydi?

Başka bir ifadeyle, Ege Cansen’e 2 Ekim tarihli Hürriyet’te yayımlanan “Ulus-devlet bitti” başlıklı yazısında “Demokratikleşme paketinin açılmasıyla birlikte bir ‘ulus-devlet’ olan Türkiye Cumhuriyeti resmen olmasa da fiilen yani “de facto” sona ermiştir. … ‘Cumhuriyet’i’ çok sevmiştim. Kısmet buraya kadarmış” dedirten gelişmeler olabilir miydi?

Benim kanaatimce sorunun doğru cevabı, kesinlikle “hayır” olur.

*****

Ergenekon Davasında, özel yetiştirilmiş bir ajan olduğundan şüphe olmayan, Tuncay Güney’in çuval dolusu evrakı ve bu evrakın içinde yer aldığı iddia edilen organizasyon şeması temel alınmıştı.

Balyoz Davası ise Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu’ya gönderilen bir bavul dolusu, bir kısmı sahte ve türetilmiş “gizli belgeye” dayanarak başlamıştı.

Tuncay Güney Milliyet, Sabah, Akşam Gazeteleri ile Samanyolu TV’de çalışmış, eşcinsel olduğu için askerlik yapmamış bir genç adam. Halen Kanada’da Hahamlık yaptığını söyleyen bu karanlık adamın kimin ajanı olduğu ve bu belgeleri nasıl elde ettiği ortaya çıkmadan (bunu devlet yetkilileri biliyor olabilir) Ergenekon Davası’nı kimin, hangi niyetle başlattığını bilemeyiz.

Mehmet Baransu‘ya gelen bavul dolusu gizli belge ve türetilmiş belgeleri kimin hazırlayıp, gönderdiğini ve Taraf Gazetesinin (20 Ocak 2010’da manşetten ‘Fatih Camii bombalanacaktı’ başlığıyla verdiği haberi) ne maksatla yayımladığını öğrenemeden de, Balyoz Davası’nın kimin hangi niyetinin eseri olduğunu bilmemiz mümkün olamayabilir.

Bu davaları yürüten ekibin nerede ve nasıl yetiştirildiği de bize ipucu verebilir.

Sade bir akıl yürütme ile bu davaların, Türkiye’nin ulus- devlet yapısının yerine çok milletli, çok dilli (ileride de gerekirse ayrıştırması kolay) federatif bir devlet kurulmasını planlayan, profesyonel bir operasyonun parçaları olduğunu anlayabilmekteyiz.

Operasyonların yürütülmesinde kullanılan teknikler ve yöntemlerin kâh Soros finansmanıyla yürütülen Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna’daki operasyonlara, kâh “Arap Baharı” denilen kalkışmalarda uygulananlara benzemesi, aynı profesyonellerin Türkiye’ye özel bir çalışması olduğu kanaatini vermekte.

Hukuki süreci yürütenlerin “büyük oyun planı” yerine “dosyadaki delillere göre” karar verdiğini varsaysak bile, bu davanın siyasi yönünü görmezden gelmemize kâfi değildir. Kaldı ki hukuki süreçte de sanık avukatlarının ortaya koyduğu çok ciddi yargılama hatalarına karşı ve yapılan hâkim değişikliklerinin ikna edici açıklamaları yapılamamıştır.

Bu işler daha bu kerteye gelmemişken zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer (13 Nisan 2007 de) “rejim hiçbir dönemde bu kadar büyük tehdit altında olmadı. TSK iç ve dış odakların hedefi haline geldi. TSK’ya karşı zaman ayarlı oyun oynanıyor” dediğinde acaba bu olacakları biliyor muydu? Yoksa soyadının açıkladığı gibi sezer’ek mi söylemişti?

*****

PAKETTE PKK/BDP VESAYETİNİN İZLERİ: Paket çıkmadan önceki bir ayda PKK yöneticilerinin beyanatlarını okuyan herkes farkında ki “Demokratikleşme Paketi” PKK’nın talepleri ve baskısıyla hazırlandı.

Seçimler öncesi daha fazla taviz koparmak isteyen örgüt ile seçimlere çatışmasızlık ortamında girmek isteyen AKP Hükümeti, meselenin esasında değil, zamanlama konusunda anlaşmazlığa düşmüştü. Hükümet orta yol olarak bu paketi çıkardı.

  • Paketteki maddelerden 1. Partilere devlet yardımını yüzde 7’den 3’e indiren, 2. Siyasi Partilerin ilçede teşkilatlanması için, beldelerde teşkilat kurma şartını kaldıran, 3. Partilerde, eş genel başkan sistemi meşrulaştıran, 4. Ön seçimlerde ve siyasi propagandalarda farklı dil ve lehçelerin kullanılmasına imkân veren, 5. X, W, Q harflerinin kullanılmasını serbest bırakan 6. Özel okullarda, farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünü açan, 7. Köy isimlerinin değiştirilmesinin önündeki yasal engeli kaldıran maddelerin açıkça PKK/BDP için çıkarıldığı hemen anlaşılmaktadır.

Şifreli maddeleri ise Sadi Somuncuoğlu’nun yardımıyla yorumlayalım:

  • “Siyasi partilere üyeliğin engelleri kaldırılacak.” Böylece vatan haini, devlet düşmanı bölücüler ve teröristler kamu kuruluşu sayılan partilere üye olabilecekler. Herhalde bundan sonraki ilk paketle de, bu suçluların milletvekili, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı olmalarının önü açılacaktır.
  • İlkokullardaki öğrenci andı kaldırıldı: AKP’nin İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu ve benzerleri “AKP iktidarından önce Hepimiz Türk’tük. AKP ile hepimiz Türk olmaktan kurtulduk!” diye sevinmekte. BDP/PKK‘lılar Sırrı Sakık‘ın ifadesiyle “Her sabah zehiri enjekte eder gibi” okutulmasından şikâyetçi olduğu “andımız”dan kurtuldular.

Öğrenci andı pek çok ülkede de var. Ayrıca, insanlar kendini ne sayarsa saysın bu ülkenin egemenliğine ve yasalarına saygılı olmak zorundadır. Dünya sistemi de böyledir.

Nihayet, Andımız “ırkçı” yapıldığı iddiasıyla açılan davayı Danıştay, 8. Dairesi 18 Şubat 2011’de reddetti. Gerekçesinde, Türk ve Türk Milleti belli bir ırkın değil, kökeni ne olursa olsun herkesi kapsayan ve kuşatan bir milletin adıdır. “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk Milleti denir” ilkesi ile Anayasanın 66. Maddesindeki “Türk Devletine vatandaş olan herkese Türk denir”, hükmüne dayandı.

  • Bu pakette yer alan, “farklı dillerde propaganda, yayın ve eğitim, alfabe harflerinin ve yer adlarının değiştirilmesi ve etnik amaçlı bütün düzenlemeler” AİHS, AİHM, AK, AB ve BM kural ve kararlarına tamamen aykırıdır. Zira hiçbir hükümet, kendi milletini ve devletini ırk ve mezhep esasına göre ayrıştırmaz, egemenliği dağıtmaya kalkışmaz.

Askeri vesayetten kurtulduk derken, Türkiye Cumhuriyetinin terör örgütünün vesayetine yelken açması ne kadar acı.

Bu mübarek Kurban Bayramı günlerinde duamız, Müslüman Türk milletini bölmeye çalışanların niyetlerini kursaklarında bırakmasıdır.

 

 

Önceki İçerikUtansın
Sonraki İçerikİstanbul’un Fethinden Sonra Edirne Başhahamı Isac Tzatafi’nin Güney Almanya’daki Yahudilere Mektubu
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.