Balkanları Kaybedişimizin 100. Yılında Yabancılara Toprak Satışı

96

Balkan Savaşlarının 100. Yılında Türk Milleti olarak yaşadığımız çok ağır travmayı ve utancı hatırlamak, günümüz ve geleceğimiz açısından çok önemli.

Vatan kaybetmenin ne demek olduğunu, yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalan (Balkanlı ve Kafkasyalı muhacirler) ve Onlara (Mekkeli muhacirlere bağrını açan Medineli Ensar gibi) bağrını açmış, ekmeğini paylaşmış Anadolulu Türkler daha iyi biliyor olmalıydı.

100 sene önce yaşanan Balkan Savaşlarına kadar Türkiye toprakları içinde kalan, 550 yıllık vatanımız olan, Avrupa’daki topraklarımızın yüzde 83’ünü, nüfusumuzun yüzde 69’unu, 33 vilayet ve 158 ilçemizi savaş sonunda kaybettik. Bugünkü vatan coğrafyamızın dörtte biri kadar bir vatan toprağını kaybetmiştik ve 1,5 milyon Türk ve Müslüman Sırp, Bulgar ve Rumlar tarafından korkunç bir soykırıma uğratılarak katledilmiş ve yine 1,5 milyon soydaşımız göçe zorlanarak Trakya ve Anadolu’ya sığınmak zorunda kalmıştı.

İstiklal Harbimiz sonrası Lozan Antlaşması ve Yunanistan’la yapılan antlaşmalarla mübadele edilen Türkler doğup büyüdükleri memleketlerini terk ederken, benzer acıyı Anadolu ve İstanbul’dan mübadele edilen Rumlar da yaşamıştı. Bu gruplar da “vatan ne demek?” sorusuna dilleriyle değil, ta yüreklerinden cevap verecek durumdalar.

Anadolu, savaşlarla bütün insan kaynaklarını ve ekonomik varlıklarını tüketmiş haliyle bile, göç eden bu insanlarımızın sığındığı Anavatan olmuştu. Öyle ki, araştırmacılar Cumhuriyetimizin ilk yıllarında 11 milyon olan nüfusumuzun 7 milyonunun Balkanlardan ve Kafkaslardan göç eden soydaşlarımızdan oluştuğunu ifade etmektedir.

********

Şimdi o 11 milyondan türeyen nesiller yaşanan Balkan acısını unutmuş durumda. Vatanın sıradan toprak parçası olmadığını idrak etmekten aciz.

Yabancılara toprak ve mülk satışında mütekabiliyeti (karşılıklılığı) kaldıran ve satılabilir toprak miktarını kat be kat artıran bir kanun kabul edildi. Yeni kanunla iki Konya büyüklüğünde arazi yabancılar tarafından satın alınabilecek.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, kanunu çıkarma sebebini şöyle açıkladı: “Biz Avrupa ve dünya ile bütünleşmek istiyoruz. Bu kanunun çıkacağının duyulmasından sonra sadece daire alımı amacıyla bine yakın daire için kapora verilmiştir. Yabancılar gelsin, hem yatırım yapsın hem ülkemizde ikamet etsin hem de ülkemize daha çok turist gelsin diye biz bu tasarıyı hazırladık.”

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, İsrail’in, Filistinlilerin Yahudilere sattığı topraklar üzerinde kurulduğunu hatırlattı: ”Devlete ve özel şahıslara ait tüm toprakların yabancılara satılabileceğine dair kanun çıkarıyoruz. Türkiye’ye gelecek yabancılara vatandaşın alamayacağı mülkleri mi satmak istiyorsunuz? Egemenlik, mülkiyetin siyasi sonucudur. İsrail’in kuruluşunu hatırlatırım size. Türkiye’nin yüzde 10’unu satmayı kanun haline getiriyorsunuz” diye konuştu.

Hani bizim İslamcı veya Milli Görüş geleneğinden gelen, Üstad Necip Fazıl‘ın manevi çeşmesinden su içenlerin Ulu Hakan Abdülhamid Han olarak vasıflandırdığı Padişahımız vardı ya, O ne yapmıştı? Yahudilerin Filistin’de iskân edilmesi karşılığı iki ilginç teklif yapılmıştı da Ulu Hakan kabul etmemişti.

Yahudi heyetinin başkanı Theodor Herzl, Osmanlı Devletinin borçlarının yüzde 80’ini ödeyeceğini vaat ediyor. Ayrıca Avrupa’daki büyük gazetelerin Osmanlı hakkında olumlu haberler yapmasını sağlayabileceğini söylüyor ve Avrupa’da bulunan Jön Türklerin lideri Ahmed Rıza Bey’in suikastla ortadan kaldırılabileceğini vaat ediyordu.

Sultan Abdülhamit’in cevabı: “Ben bir karış bile olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmış ve yine kanları ile mahsuldar kılmıştır… Yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade etmem.”

Sonraki süreçte Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve İttihatçıların iktidara gelmesiyle Herzl’in hayali, ölümünden 44 sene sonra gerçekleşiyordu.

Başka ne yapmıştı Ulu Hakan? “Sarıçam’dan Gavur dağlarına kadar 650 bin dönüm arazi Ermeniler tarafından alınmıştı. Abdülhamit onları devletleştirdi.”

Bugünün şartlarında uluslararası hukuk güvencesiyle alınmış arazileri, ileride istesek de devletleştiremeyeceğimizi sadece Bakan Bayraktar görmüyor.

Türk Tarih Kurumu eski Başkanı, Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun kanun görüşülürken yaptığı konuşmanın tam metnini lütfen Meclis zabıtlarından okuyunuz. “Bakın, ülkenin yüzde 10’unu satmaya kalkışıyorsunuz, yüzde 10’unu. Yani 78 bin kilometrekare yani 78 bin hektar araziyi satıyorsunuz yani 2 tane Konya arazisi. Düşünün, Türkiye’de tarım arazilerini satacaksınız, yarın organik tarım yapacak dünyada yer kalmayınca Yahudilerin geleceği yer de burasıdır. Niye satıyorsunuz? Hiç olmazsa, verecekseniz kullanım hakkını verin. Herkes kullanım hakkını verirken, siz niye toprağı satıyorsunuz? Yarın çocuklarınıza torunlarınıza bunun hesabını vermek zorundasınız.”

Şimdi akla gelen şu can yakıcı sorulara kim cevap verecek?

  • Türkiye bugün ekonomik ve siyasi açıdan, Osmanlı Devletinin çöküş döneminden daha mı kötü durumda?
  • Dış borçların ödenmesinden daha büyük bir menfaat mi vaat edildi?
  • Acaba Mehmet Şevket Eygi, “İslamî kesimde, yeşil postlara bürünmüş casuslar, ajanlar, İbn Sebe’ler, Lawrence’lar, Hempher’ler, istihbaratçılar, CIA’cılar, MOSSAD’çılar cirit atmaktadır” derken teşhisi doğru mu?
  • Vatan toprağını bile muhafaza etmeyene “muhafazakâr” denir mi?
  • Yabancıların aldığı toprakların savunmasını Türk Silahlı Kuvvetleri mi, yabancıların özel koruma birimleri mi yapacak?
  • Yabancıların sahibi olduğu Türkiye topraklarını savunmak cihat, bu uğurda ölmek şehitlik sayılabilecek mi?
  • Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır,” “Vatan sevgisi imandandır” diye biliyorduk. Toprak sattıkça mı vatansever ve mümin olunuyor?
Önceki İçerikHızır – İlyas
Sonraki İçerikTanıdık Kitaplar – I
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.