“Bakıyorsunuz…..Peki, Görebiliyormusunuz da?”

90

Türkiyemizde okur – yazar oranı yüksek. Bununla yeri gelince övünüyoruz. Fakat kitabı yüzünden okumak; gerçekten okumaktan beklenen gayenin tamamını kapsıyor mu acaba?

Okur – yazar biri, fizik kitabını da okuyabilir, kimya kitabını da. Ya da sosyal sahayla ilgili bir başka kitabı da.

Bu okuyuşlar, okumadır şüphesiz. Ama gerçekten okuyanın fikir dokumasında bulunmasını da sağlıyor mu acaba?

İşte işin püf noktası burada yatıyor.

Birinin, fizikçi olmadığı halde, fizik kitabını okuması istenen sonucu tam olarak verebilir mi?

Veya branş dışı bir okuma, o konuda tam bir fayda sağlayabilir mi okuyana?

Demek ki dururken denmemiş:

Okuyanların ancak yüzde yirmisi yâni beşte biri tahkik ehli /araştırıcı olabilir.

Araştırıcı ruha sahip bulunabilir. Bildiğini anlama külfetine katlanabilir. Ne anladığının künhüne / iç yüzüne vâkıf olabilir. Çünkü bu zordur.

Ama herkes, bu beş kişiden biri olmaya can atmalı ki, çevresine can olabilsin. Onlara maddî – mânevî katkıda bulunabilsin

Ancak, bunun için önce kendini, sonra çevresini aydınlatır hâle gelmeli.

Bunun yolu ise, ikinci okuyuştan geçer. Yâni okumayı okumaktan geçer.

Ancak böylelerinden, insanlığa ilminden fayda dokunur.

X

“Bakıyorsunuz…Peki, görebiliyor musunuz da?” diye soruyor Sn. Mary E. Potter.

Bir bakıma bu cümleyi, bu dikkat çeken tümceyi şöyle de düşünebiliriz:

Sayfalardaki harflere bakıyor, okuyor; ama onları görebiliyor musunuz? Yâni anlayabiliyor musunuz? İçinize sindirebiliyor. Anladığınızı derk ve idrak edebiliyor, algılıyabiliyor musunuz?

Bu Hanım, her zaman geçtiği güzergâhta, yolda; bakıp da görmediği bir şeyin farkına varıyor ve bu farkı, bu ayırdı; bizlerle paylaşmak istiyor.

Bakın, uzunca anlattığı hâlinin bir yerinde şunları söylüyor:

“Güneş küçük bir mezarlığın ardındaydı ve ışık yaydığı her noktayı pırıl pırıl parlatıyordu, mezar taşlarının gölgeleri birer dikdörtgeni andırıyordu. Nemli çimenlerin üzerinden sabah sisi yükseliyordu. Her şey öylesine dingindi ki…Çimler ve çalılar kusursuzca biçilmişti, siyah renkteki demir kapısı daha yeni boyanmış olmalıydı.

“Buradan defalarca geçmiş olmama karşın, bu mezarlığı daha önce hiç böylesine bir ışık altında görmemiştim. Arabayı durdurdum. Burada yatanların, hâlâ birileri tarafından seviliyor olduklarını düşündüm.

“Uzun süre baktığımız ama gerçekten göremediğimiz şeyleri görmemiz için bazen bir yazar, bazen bir şair, bir ressam, bir sanatçı olmamız gerekir, bazen de yalnızca yoldan geçen bir yabancı, çoğu zaman farklı bir ışık gerekir.

“Seyrettiklerinizi, bir kez bile içinizden gelen ışığın altında görmeyi başarırsanız, bir daha onları başka bir biçimde görmenize olanak yoktur. Umarım daha uzun yıllar boyunca, bu topraklarda gezme fırsatım olur.” (Mary E. Potter – Reader’s Digest, Çeviri: Aylin Yengin’den Bütün Dünya Mart 2005, s.124)

2020

X

Demek istiyor ki Sn. Bayan: Gezip tozmalarınızda rastgele bir geziş, gâfilce bir bakışla yetinmeyin. Böylesi bir dolaşma, yürüyüş ve gezintiye; aslında gezinti denmez. Bilakis, görerek farkına ve ayırdına vararak, yani mânen okuyarak, manzaranın yaydığı sessiz, sözsüz mesajları alarak gezmeye bakın. Avare bir şekilde dolaşmayın.

 Böylece:

 “O mâhiler (o balıklar) ki derya içredir, deryayı bilmezler!”

Hükmünden uzak durmaya çalışıyor.
Bizlere de uzak kalmamızı salık veriyor.

 

2021

Önceki İçerikTürkiye’nin Milli Bütünlüğü ve Güvenliği
Sonraki İçerikHak Edenler
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.