Halep ordaysa kurşun burada. Yeni bir göç dalgası Suriye dramının bilmem kaçıncı bölümü olarak sahnede. Biriken acılar insanları problemlere bağlıyor ama sebepleri unutturuyor.
“Bir zaman misak ahzetmiştiniz; kanınızı dökmeyecek ve içinizdekileri sürgün etmeyecektiniz. Sonra kararlaştırdınız ve buna tanıksınız.” (B-84)
İlk taşı Suriye’ye kim attı? Kimler hangi hesapla ve neyi kararlaştırmıştı?
“Sonrasında içinizdekileri öldürmeyi sürdürüyor, ötekileştirdiklerinizi ülkenizden sürüyorsunuz; aleyhlerine bir adda ve düşmanlıkta birleşiyorsunuz / destekleşiyorsunuz. Eğer onlar size esirler / mülteciler halinde gelirlerse fidye verip / para harcayıp kurtarmak istiyorsunuz ki onların sürülmeleri size haram kılınmıştı. Kitabın bir bölümüne inanıp diğer bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Böyleleri fiilleriyle ceza, dünya hayatında da rezillik kazanırlar. Ve kıyamet günü en şiddetli azaba çarptırılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir ki!” (85)
Suriye’nin karışması mevzusunda dahli olanlar için yakıcı bir uyarıydı bu.
“O yalanladıkları şeye kendilerini sattılar. Allah’ın indirdiğine asi oldular. Ve Allah’ın kullarına fazlından indirdiği şeylere de.. Gazap üstüne gazabı hak ettiler. Ki o kâfirleredir aşağılayıcı azap.” (90)
“Hep bir ahit yapsalar bir gurup anlaşmayı illâ bozar. Hatta ekserisi iman da etmezler.” (100) Allah’ın yarattıkları üzerindeki rahmetine isyan ve bozgunculuk zemmediliyor.
“Evet, barış içinde Allah’ın yönüne özü muhsinler olarak yönelenlere Rabb katında ödül vardır. Ve korku yok onlara, mahzun da olmayacaklar.” (112)
“Rabbimiz! Bizi sana Müslüman kıl ve neslimizden de Müslüman bir topluluk çıkar. İbadetlerle arındır bizi tövbe üzerine. Muhakkak bağışlayıp rahmet eden Sensin.” (128)
Barış ve esenlik – ki onun adı İslam’dır – için çalışanlardan daha mutlu kim olabilir?
“Allah’ın boyası! Allah’tan gayri güzel boya vuran kim? Ki biz Ona kulluk ederiz.” (138)
İnsanlık boyasında din-mezhep-etnisite ayrımı olmaz. Ve stratejik hesap yapılmaz.
“Ve işte sizi orta bir topluluk kıldık. İnsanlar arasında şahitler olun, Resul de sizin üzerinize şahit olsun. Ve önceki kıbleyi üzerinize yön yapışımız ancak Peygamber’e bağlı olanlarla ileride değişecekleri bilmek için. Tabii ki ağır gelecek, Allah’ın hidayet ettiklerinden başka. Ve işte Allah inananları zayi etmiyor. Ancak Allah insanlara bağışlayıcı ve merhametlidir.” (143)
Ne oldu da böyle birbirinize zulümde bu kadar aşırıya kaçabiliyorsunuz?
“Sizi sınayacağız; korku ve açlık gibi şeylerle, mallar ve sahip olduklarınızdan eksilterek.. Onlar ki başlarına musibet geldiğinde ‘Ancak Allah var ve dönüş Ona’ derler. Sabredenlere müjde!” (155-156) Sınav bugün Suriye’dir, yarın Türkiye’dir.
“Kâfirlerin / Yalanlayanların misali hiç duymaksızın haykırana benzer ki duasız ve nidasız. Körler-sağırlar-dilsizler; akıl da etmezler.” (171)
3 maymunu iyi oynarlar, hep ayı şeyleri gevelerler, kamuoyuna yedirdiklerini zannederler.
“Allah’ın indirdiği kitaptan gizleyip de bununla biraz para kazananlar elbette ki karınlarında ateşten başka şey biriktirmezler. Kıyamet günü Allah ne onlarla konuşur ne de kendilerini arındırır. Onlara acı bir azap!” (174)
Ticareten kazanırken kaybetmek. Kitaptan konuşup hesaptan iş bağlayanlar..
“Fitne kalmayıp din Allah’ın oluncaya dek onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.” (193) Fitne Suriye’de kimin imalâtıysa adres orasıdır.
“Ve Allah uğrunda dağıtın, elleriniz tehlikeye bağlamayın! Ve ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever.” (195)
Paylaşanlar ve para, güç, nefret, günah biriktirenler. Enerji hatları, banka hesapları ve iktidar müsabakaları.. İnsanlığın büyük maçı bu ve iyiler kazanacak!