‘’BABATÜRK’’ DENKTAŞ

99

”Milli davalar uzun soluklu mücadeleler sonucunda, milli menfaatlerimizi koruyarak, dik durarak kazanılır. Hiçbir neden, bağımsızlığın ve özgürlüğün teslimiyeti için geçerli olamaz…”

(KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş)

Hep bu gerçeği savundun, böyle seslendin halkına.

Hep Kıbrıs dedin.

Ama hayat bu! Yaşamak kadar ölüm de gerçek…

Ne de çabuk geçiyor zaman!

Takvimin yaprakları birer birer dökülüyor…

Biliyorum ki, siz de dönmeyeceksiniz o ebedi yolculuktan.

Siz yoksunuz ama hala duyulur sesiniz o gazi topraklardan:

Baf’tan, Lefkoşa’dan, Girne’den, Beşparmaklardan,

Kıbrıs’ta özgülük mücadelesini anlatan yıllardan,

Uğruna hayatınızı adadığınız davanızdan.

Bu gerçekleri kimleri görmezden gelse de, unutturmak istese de!

Kıbrıs’ın taşı, toprağı; tarihe yazılı Kıbrıs gerçekleri bunu söyler.

Siz yaşamınız boyunca;

”Bu topraklar bizim vatanımız, ata yadigârımız. Kıbrıs Türk’ünün insan gibi yaşama hakkının, kazanılmış anayasal haklarımızın elimizden alınması, tarihi gerçeklerin görmezden gelinmesi asla kabul edilemez…” Diye haykırırken:

Bilirim, yüreğinizdeki sevdanın da sesiydi ay yıldızlı ikizimiz.

Son yolculuğuna uğurlarken halkı ona;

”BABATÜRK DENKTAŞ” adını verdi

O da son kez halkına şu cümleleriyle vasiyet etti:

”Devletsiz yaşayan insan olabilir ama devletsiz yaşayan millet yoktur. ‘Kıbrıs Türk Halkı, Türk Milletinin’ ayrılmaz, kopmaz bir parçasıdır. Devlet demek hürriyet demektir, dimdik ayakta durup, kimsenin boyunduruğu altına girmemek demektir. KKTC bir evlat gibidir, ona zarar vermeye çalışan herkese ‘dur’ demek, tüm Kıbrıslı Türklerin görevidir…” dedi.

” Burası bizim vatanımız, biz Türk Milletinin ayrılmaz, kopmaz bir parçasıyız” diyerek yola çıkan;

Son nefesine kadar Kıbrıs’taki hakkımızı, hukukumuzu savunan bir dava adamının sözleridir o haykırışlar.

Uluslararası toplumun, Yunan’ın, Rum’un adayı ele geçirmekle ilgili türlü tuzaklarını bozan,

Kurucusu olduğu KKTC devletinin yaşaması için mücadele eden,  Atatürk ilke ve devrimlerine sadakatle bağlı, Türk Milletine mensup olmanın gururunu taşıyan bir devlet adamının kendisinden sonra gelenlere mirası niteliğindedir o sözler.

”O kan çanağından bir devlet çıkarmıştır.” Kıbrıs Türk Halkının adadaki varoluş tarihi incelendiğinde;

Kıbrıs Türk’ünün;

İngilizlerin, Rumların yıllarca yapmış olduğu baskılara boyun eğmeden vermiş oldukları o muhteşem direnişi,  bu uğurda verdikleri binlerce şehidi, binlerce gaziyi, Türk Ulusunun bu uğurda günümüze kadar yapmış olduğu maddi ve manevi fedakârlıkları anlatır o cümleler.  Kıbrıs Türk’ü tarihin hiçbir döneminde ne İngiliz’e, ne de Rum’a diz çökmemiştir.

Onun en büyük eseri; bedeli binlerce yiğidin kanıyla, canıyla ödenerek kurulan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletidir.

Bu gerçeklerin tümünde Kıbrıs milli davamızın liderleri; Sn. Dr. Küçük’ün, Sn. Denktaş’ın ve dava arkadaşlarının önderlikleri, Türkiye’nin o dönemini başarıyla yöneten devlet adamlarının imzası, Türk Milletinin desteği vardır.

Sn. Denktaş ölümünden kısa bir süre önce vermiş olduğu mesajda:

”Devletsiz yaşayan millet yoktur” derken; aslında Kıbrıs Türk’ünün adadaki varoluş mücadelesi unutulmadan, günümüzde dikkat edilmesi gereken en önemli kavramın bu olması gerektiğini de işaret etmiştir. Yıllardır yürütülen taraflar arası görüşmelerde; Rumların adadaki ”Tek Devlet”, ”Tek Egemenlik”, ”Tek Millet” dayatmalarına direnen, bu mücadeleyi kazanan liderdir Sn. Denktaş.

Kıbrıs Türk Halkı; 20 Temmuz 1974’te kazanmış olduğu özgürlüğünü, kurulan K.K.T.C ile taçlandırmıştır.

2019’de hiç gündemde yokmuş gibi duran Kıbrıs konusu, yeniden gündeme gelecek.  ABD’nin, Yunanistan’ın, Rum kesimin, AB’nin bilinen ayak oyunları yine devam edecektir.

Ancak, yarım asırdan beri adada çözüm adına hiçbir şey yapmayan, her müzakere sürecinde türlü oyunlar oynayan Yunan-Rum ikilisine gereken nihai sözün söylenmesi zamanı gelmiştir. Adada yaşanan de-facto durum dikkate alınmalı. KKTC devletinin uluslararası zeminde tanınması için tüm diplomatik ataklar vakit geçirmeden başlatılmalıdır.

Böylesi bir açıklama geç kalmış da olsa!

Yarım asırdan bugüne ayağı yere basmayan, adayı ele geçirmekten vazgeçmeyen iki yüz yüzlülere Kıbrıs’taki gerçeği anlatan iyi bir cevap da bu olacaktır.

Sevgili Cumhurbaşkanım, ‘Baba Türk Denktaş’;

Ebediyete intikalinizin yedinci yıl dönümünde sizi sevgi, saygı ve minnet duyguları ile anıyorum.  Mekânınız cennet, ruhunuz şad olsun efendim.

Vatan size minnettardır.

 

 

Önceki İçerikYapay Devlete Onay (2)
Sonraki İçerikÇarşıda Bir Kapımız Daha Kapandı
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.