Aziz arkadaşlarım:

99

Bilimin Yıldızları
başlıklı bir konferans hazırladığımı daha öce sizlere belirtmiştim… Bu
hazırlık sırasında karşılaştığım (Prof. Dr. Mümtaz Turhan) bazı bilgileri
sizlerle paylaşarak gönüllü olarak üstlendiğimiz sorumluluğun gerekleri
üzerinde birlikte düşünelim istiyorum. Batı tarafından “aklı ermeyen çocuk
muamelesi”  görmekten fevkalade
rahatsızlık duyuyoruz.  Saygılarımla.11
Mayıs 2020

Durmadan İlerlemek Prensibi

Mümtaz Turhan, Niçin Milliyetçiyiz? Başlıklı makalesinde
“Türk milletinin en ileri medeniyetli ve tam bir millet haline gelmesini
milliyetçiliğin hedefi olarak gösterir. Bilimin ilerletici imkânlarını kullanma
gereğini vurgular. Ona göre milliyetçilik, toplum kurumlarını modern
ihtiyaçlara göre yapılandırma bilinci ve o yolda gösterilen çabadır. S.43

Bugün Batılı milletler öyle bir teşkilat geliştirmiş
bulunuyorlar ki dünya siyasetiyle temasa gelen hiçbir millet, o tür bir teşkilat
kurmadan ayakta kalamaz ve ileri denilen milletlerle eşit konuma gelemez.
Batılı milletlerin gücünü oluşturan, endüstri, ticaret, tarım, bankacılık,
sağlık, ordu, kültür siyaset

kurumları bilimsel araştırmalara dayanarak ilerleme yolunda
müthiş bir dinamizm kazanmıştır. 

İçeride müreffeh,
dışarıda güçlü olmak

Bilimin imkân verdiği en verimli teşkilatı ve teknolojiyi
kullanma, bu kurumları sürekli gelişmeye ayarlamıştır. Durmadan ilerlemek adeta
prensip olmuştur. Bilimsel araştırmalara dayanma ve böylece toplumun kendi
amaçlarına göre sürekli artan bir verimlilikle çalışmasını sağlama, bu
prensibin gereğidir. Toplumun kurumları dıştan ve keyfi müdahalelerle
değiştirilmiyor. Bilimsel araştırma verilerine ve toplumun temayüllerine göre
değişiyor. Deneme yanılma yoluyla, düşe kalka yürümeye çalışılmıyor. Bilimsel
araştırmaların ortaya koyduğu gerçeklere değer veriliyor. Ve toplumun
temayülleri büyük bir duyarlılıkla takip ediliyor. Sonuçta toplum kurumları
kendi iç dinamizmiyle sürekli gelişiyor. Bu durum batılı milletleri içeride
müreffeh, dışarıda güçlü yapmıştır.(*)s.46

Mümtaz Turhan bunları
60 yıl önce yazdı. Slogancıların, ateşli nutukçuların, sözde şairlerin peşinde
koşanlar,  acaba Mümtaz hocaya niçin
kulak vermediler. Niçin söylediklerini bayraklaştırmadılar. Nutuklarla, boş
sözlerle milleti oyalayan, geleceğini karartan, kurumlarını bırakın
güçlendirmeyi, adeta körelten yönetimlere ne demeli?

Barajlar kıralı mı
görmedik, devrimci-halkçı umut tacirleri mi, nutuk milliyetçileri mi, İslâm
İslâm deyip boş atanlar mı kimleri görmedi ki bu ülke…

Sonuç ortada…

Durmadan ilerleme
prensibinden şaşmayanlar…  ve milletin
yıllarını heba eden şark kurnazları. Çelik çomak oynayan sözde aydınlar, yahut
bizim köyün Molla Bekirleri…(**)

Yazımızı
bilimin-teknolojinin ehemmiyetini en güzel ifade eden büyük düşünür Mümtaz
Turhan’ın sözleri ile bitirelim:

“Bilim, bu milletin en
çok muhtaç olduğu faaliyettir.”

“Bu ülkede bir bilim
hayatı kurmaya çalışın.”

 

Bilimi kavramak

Bilimi kavramak, bilimsel araştırmaları her alanda gelenek
haline getirmek, bilimin milletçe benimsenen sosyal bir kurum olmasına
çalışmak, yerli bilimin yerli ihtiyaçlara göre yapacağı araştırmalarla toplumu
bütün kurumlarıyla verimliliğe ve etkin bir teşkilata kavuşturmak, dünya
şartlarının talep ettiği sürekli ilerlemeyi bir iç dinamizm halinde toplum
yapısına kazandırmak, işte bütün bunlar, ileri milletlerin ortaya çıkışıyla
“geri kalmış” duruma düşen bütün milletlerin baş davası olmuştur.

Tarihteki başarıları, inançları ne olursa olsun, bu
milletler, bilimi toplumsal bir kurum haline getirip onun nimetlerini toplumun
bütün hayatına yaymadıkça ve böylece toplumu güçlendirmedikçe, Batı karşısında
aciz kalmaya mahkûmdur. S.48

Geçmişte bilim olmadan da güçlü bir devlet olmak ve yüksek
seviyeli müreffeh bir hayat meydana getirmek mümkündü ama bugün farklı bir
dünyada yaşıyoruz. Sadece geçmişte sahip olduğumuz nitelikleri yeniden
kazanmaya çalışarak emelimize erişemeyiz. Çünkü bugünün problemleri başkadır.
En azından eskiden karşımızda bilim ve teknolojiyle donanmış bir Batı ve Kuzey
yoktu. Onun için eskiye dönmek isteyen gelenekçiler de, eskiden bizde ne var
idiyse onların hepsinin bizi bu hale düşürdüğünü sanan inkılapçılar da dünya
gerçeğine sırt dönüyorlar.

Gücü temsil eden
bilim ve teknolojidir

Ne Osmanlı imparatorluğu din ve gelenekleri yüzünden battı,
ne de Türkiye sırf din ve geleneklerle bugün ihtiyaç duyduğu güce erişebilir.
Osmanlı İmparatorluğu bilimi kavrayamadığı ve ondan yararlanamadığı için gücünü
koruyamadı. Bütün mesele bu yeni bilim faktörünün önemini ve etkilerini
kavrayabilmek noktasında düğümlenir. 
Topluma, devlete verimlilik ve etkinlik kazandırmak ancak bilme ve
yapabilme gücü ile sağlanır. Bu gücü zamanımızda en yüksek başarıyla temsil
eden, bilim ve teknolojidir.

Aklı ermeyen çocuk
muamelesi…

Bugün Türkiye ve
İslâm ülkeleri, manevi değerler ile bilim ve teknoloji kombinasyonunun ortaya
koyamadığı için Batılı ülkeler tarafından, bilmeyen ve beceremeyen, hatta aklı
ermeyen bir çocuk muamelesi görmektedir.

Bilim ve teknolojiye, manevi değerlerimizin de hakkını
vererek dört elle sarılmamız ve milletimizi onur kırıcı muamelelerden kurtarırken
İslamiyet’in üzerine düşen gölgeyi de kaldırmamız lâzım. S.48-49

(*) Batılılaşma Meselesi ve Mümtaz Turhan . Yılmaz
Özakpınar. Kubbealtı  Neşriyatı. 2. Baskı
1997  İstanbul

(**) “Bizim köyün en akıllısı Molla Bekir. O da değirmene
yoğurt öğütmeye gider…”