Cenab-ı Allah bizleri bir Kurban Bayramı‘na daha kavuşturuyor. Bu sene, dini bayramın ardından milli bayramların en büyüğünü, Türk Devleti’nin yeni bir vizyonla kuruluşunun 89. Yılını yani “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı”nı kutlayacağız.
Her iki bayram, Büyük Türk Milleti’ne ve İslam Alemi’ne kutlu olsun…
Bayram kutluyoruz ama bu bayramlar aslında bizler için yaslı bayramlar. Çünkü ne ülkemizde ne de İslam Dünyası’nda bayram kutlanacak, tat tuz var.Haçlı Dünyası, işbirlikçileri ile Türk ve İslam Dünyası’na hakim olmuş durumda.
Kan, gözyaşı, acı ve sömürü, sanki kaderimiz olmuş. Bizi, manen ve madden sömüren batı dünyasının ve haçlı zihniyetinin oyuncağı ve tutsağı haline gelmişiz.
Günümüzde daha da ağırlaşan bu esaret, yüzyılların sorunu olarak önümüzde duruyor.
Belgelere yansıdığı ilk günlerden beri en önemli sorunumuz, milletin ve devletin “beka”sını temin etmek… İç politika da milli birliğin korunması ve sürdürülmesi diğer önemli meselemiz.
Hükümet programları, çocuklarımıza dini ve milli bir eğitim verileceği, amacın gençleri yaşamda başarılı kılacak tedbirlerin alınacağı ile dolu…
Sağlık, yargı, imar, ekonomi ve maliye gibi konuların halledilmesi, halen ümitsiz bir beklentiden ibaret…
90 yıl önce; alınan iç ve dış borçların halka büyük yük getirdiğine işaret edilmiş. Ya bu günü görselerdi? Halk üzerindeki vergi yükünü ise hiç konuşmayalım.
Milli Mücadele dönemindeki ilk hükümetin, dış politikadaki ana hedefi; Türkiye’yi işgal altında bulunduran devletlere Türkiye’nin bağımsızlığı’nın kabul ettirilmesiydi, hala bir kısmımız bunu tahakkuk ettirmeye çalışıyor… Ancak önemli bir kısmımızda yağlı kemikler nedeniyle pes etmiş durumda.
Bütün saydıklarımda bir adım ileri gidememeyi kabul ediyorum da kendi memleketimde hain kurşunlarla yitirdiğimiz kardeşlerimin yokluğunu kabullenemiyorum.
Bağımsızlığını kaybetmiş demek istemediğim bu ülkede, çağdaş bir ülkeye yakışmayacak onca sorunun varlığına bir de insan kayıplarını eklemek beni kahrediyor. Ve mahkeme hain katillerin elebaşısı Öcalan’a “lider” denilebileceğini ve “lider” olarak görülebileceğini kabul ediyor. Onca fidanımız bayram arefesinde toprağa birer birer düşerken… Ben böyle hukukun içine tüküreyim.
Türk Milleti’nin ve İslam Alemi’nin üzerine çöreklenmiş olan küresel haçlı zihniyeti ve onların yerli işbirlikçileri; bana idrak ettiğimiz bu iki bayram öncesinde, yüzyıllardır sorunları yerinde sayan Türk ve İslam Alemi’nin içinde bulunduğu durumu düşündürtüyor.
Her geçen gün iç ve dış borçlarla köşeye sıkışan ekonomi, ağırlaşan vergiler, bozulan sağlığımız, çarpık şehirleşme, hukuksuzlaşan yargı ve nihayet psikolojik savaşla akıl ve ruhu teslim alınan müslümanlar ve Türkler… Bayrama bu durumda giriyoruz.
İşbirlikçilerin çabaları ile ölümleri her geçen gün daha da anlamsızlaştırılan yiğit çocuklarımız, şehitler ve hatıraları bizler için bayramda kahredici bir durum oluşturuyor.
İnşallah gelecek bayramlar; bizler için mutluluk, huzur ve güven çağrıştıran bayramlar olur. Ancak bunun için yüzyıllardır müzminleşen sorunları anlamak ve çözmek şarttır. Yoksa hamam aynı hamam, tas’ta aynı tas olarak kalacak. Kaderiniz kendi elinizde, tercih sizin…