Aydınlar Ocakları Genel Merkez ve şubelerinin katılımı ile 1-3 Kasım 2013 tarihinde Şehitler Diyarı Çanakkale’de 39. Şura gerçekleştirildi. Çanakkale Şubesi’nin çok güzel ev sahipliğini yaptığı Şura’nın açış ve kapanış konuşmasını yapan Genel Başkan ve günümüz Türkiye’sinin sayılı sosyologlarından Prof. Dr. Mustafa Erkal Bey, ülkemizin ve Türk Milleti’nin bugün içerisine düştüğü/düşürülmek istendiği konuları çok güzel açıkladı. Sayın Genel Başkan’ın özellikle anketlerden yararlanarak verdiği rakamlar, günümüz olayları ile ilgili olarak son derece aydınlatıcı idi. Bu nedenle, Mustafa Erkal Bey, internetten bu anket şirketlerinin takip edilmesi tavsiyesinde bulundu.
İstişare Toplantısını yöneten ülkemizin tanınmış beyin cerrahlarından Prof. Dr. Ahmet Çolak Bey’in, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi ile ilgili olarak ortaya koyduğu tespitler, gerçekten son derece önemli idi. Özellikle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş beyannamesinin son Meclis-i Mebusan’da ilan edildiği ve devletin Türk Milleti üzerine kurulduğu olarak özetleyeceğimiz tespitler, günümüz Türkiye’si için oldukça dikkat çekici idi.
Türkiye’nin önemli araştırmacılarından ve günümüzün dikkat çeken seyyahlarından olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Ahmet YESEV’İ Hazretlerinin bu dönemdeki en önemli takipçilerinden olan Sayın Erdoğan Aslıyüce Bey, Ahmet YESEVÎ samimiyetinde olunması gerektiğini vurguladı.
Adlarını burada maalesef tek tek anamayacağım, kendi şube ve illerinde önemli görevler üstlenmiş olan diğer konuşmacılar, Türk Aydını sorumluluğunun nasıl olması gerektiğini çok güzel göstermiş oldular.
Balkanlar’da gerçekleşen Şura ile birlikte başlayan Türk Dünyası Aydınlar Ocağı hareketi, Çanakkale’de Azerbaycan Aydınlar Ocağı’nın katılımı ile yükselişini sürdürdü. Bu konuda Prof. Dr. İbrahim Öztek Bey’e özel bir teşekkür şarttır.Zaten, bundan sonraki Şura’nın da Azerbaycan’da yapılması kararlaştırıldı. Azerbaycan Şurası’ndan sonra da Adana Aydınlar Ocağı Başkanı’nın önerisi ve talebi üzerine Adana’da yapılması kararlaştırıldı. Daha önce Faruk Maden Başkanlığındaki yönetimin yaptığı Adana Şurası hâlâ konuşulmaktadır. Yeni Başkan Av. Muhsin Özkale ve yöneticilerinin de aynı başarıyı göstereceğine emin olarak şimdiden başarılar diliyorum.
Her Şura sonrasında olduğu gibi, bu Şura sonrasında da seçilen komisyonun önerilerden de yararlanarak hazırladığı Sonuç Bildirgesi aşağıya alınmıştır.
“Şuramız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerek içte, gerekse dışta milli varlığını, milli kimliğini, birlik ve bütünlüğünü tehdit eden birçok tehlikenin gündemde olduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Devletimizin kuruluş felsefesi ve üniter yapıda milli bir devlet olma özelliği yok edilmek istenmektedir. Yüzyıllardır Türk Milletini tarih sahnesinden silmek ve Türk vatanını bölerek çeşitli etnisitelere peşkeş çekmek isteyen devletlerin de desteklediği etnik bölücü terör örgütleri, akil adamların tavsiyesi ile oluşturulan “Demokratikleşme Paketi”nde verilen tavizlerle adeta ödüllendirilmektedir.
“T.C.” ibaresinin resmi kurum ve kuruluşlardan kaldırılmak istenmesi, mahalli dil ve lehçelerde savunma ve siyaset yapma hakkının tanınması, mahalli dillerin seçmeli ders olarak okutulmasından sonra bu dillerin özel eğitim kurumlarında eğitim dili olarak okutulmasına izin verilmesi, yerleşim birimlerinin adlarının eski adlarına dönülmesi, “Andımız’ın” okunmasının yasaklanması, milli alfabemizde bulunmayan bazı harflerin kullanılmasının serbest bırakılması, mili bayramlara gereken önemin verilmemesi, Devletimizin egemenlik haklarını ihlal etmektedir. “Sıfır sorun” söylemi ile başlatılan dış politika, en yakın komşu ve dostumuz olan Irak, Iran, Suriye ve Mısır gibi ülkelerle bile bizi karşı karşıya getirerek uluslar arası alanda yalnızlığa itmiştir. Bu durum bizi ekonomik ve siyasi yönden uzun dönemde olumsuz yönde etkileyecektir.
1.Devletimizin Kuruluş Felsefesinin temelini ve milli kimliğimizi oluşturan Anayasamızın ilk 3 maddesinde ifade edilen hususların değişmezliğini kabul ediyoruz. Türk Milletine ait olan Egemenlik hakkına ortak aranmasını reddediyoruz.
2. Ülkemizde yıllardır uygulanan parlamenter sistemin yerine sonu totaliter rejime götürecek bir başkanlık sisteminin ikame edilmeye çalışılmasını da doğru bulmuyoruz.
3. Cumhurbaşkanlığınca verilen bazı ödüllerin hiç hak etmeyen kişilere verildiğini düşünüyor ve bu ödüllendirmelerin siyasal ayrımcılığı ödüllendirme olarak algılandığını belirtmek istiyoruz.
4. Vatandaşlarımızı birbirine yabancılaştırıcı, ötekileştirici ve ayrıştırıcı açılım maceraları terk edilmeli ve bunun yerine Türk Milletine mensubiyet şuuru geliştirilmelidir. Etnisitelere dayalı azınlık milliyetçiliğini öne çıkaracak uygulamalar, demokrasi ve demokratikleşme ile bağdaşmaz.
5. Sözde dost ve müttefikimiz olan ülkelerin tam desteğini alan demokratikleşme paketi, bu ülkelere kendi ülkelerinde uygulanmak üzere verilmeli, olumlu sonuçlar alındığı taktirde ülkemizde uygulanmalıdır.
6. Finans sektörü ile reel sektör arasındaki denge halen bozuktur. Bunun neticesinde cari açık ülke ekonomisini tehdit eder özelliğini artarak sürdürmektedir. Bunun için acilen tedbirler alınarak uygulanmalıdır.
7. Aradan geçen yıllar içerisinde ülkemiz aleyhine işleyen Avrupa Birliği ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması yeniden değerlendirilmeli, bunun yerine karşılıklılık esasına uygun serbest ticaret anlaşmaları yapılmalıdır.
8. Yurtdışında Türk olmayan ve yurt içinde kendini Türk hissetmeyenlerin dayatmaları ile 1933 yılından bu yana okullarımızda okutulmakta olan Andımızın yasaklanması, devletimizin kuruluş felsefesinin yok sayılmasıdır. Bu aynı zamanda bu konuda verilen kesinleşmiş yargı kararlarının yürütme eliyle ortadan kaldırılmasıdır. Bu yanlıştır ve bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir.
9. Hiçbir ciddi devletin tanımadığı, bir devletin egemenliğinin göstergesi olan eğitim diline farklı dil ve lehçelerin ortak edilmesi bölünmeye götüren süreci hızlandıracaktır. Onun için bu yanlıştan, uygulanmadan vazgeçilmelidir.
10. Başta Vali, Yargı, Emniyet ve Diyanet mensupları olmak üzere tüm kamu görevlileri devletin görevlisi gibi davranmalı, siyası tutum, davranış ve söylemlerden kaçınmalıdır.
11.Türk Dünyası ile ilişkiler geliştirilmeli, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları ülkelerde siyasi etkinliklerini azaltan ve onları bölen partileştirme gayretlerine son verilmelidir.
12. Türkiye’nin Irak ve Suriye politikaları, öncelikle oralarda yaşayan Türkmen varlığının yaşatılmasını ve haklarının korunmasını esas almalıdır.
13. 100. Yılına yaklaştığımız sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili yalan ve iftiralara karşı gerekli tedbirler, bu günden alınmalıdır. Bu yalanları uluslar arası alanda seslendiren Ermeni Diasporasına karşı, başta Azerbaycan olmak üzere, bütün Türk Dünyası ile ortak Türk Diasporası oluşturularak hareket edilmelidir. Bu konuda ilk adım olarak Ermenilerin yaptığı Hocalı Soykırımı TBMM’nce kabul edilmelidir.”
Bu sonuç bildirgesi ülkemizde her yere gönderilecektir. Herkesin bu bildirgeyi okuması ve başkalarına aktarması günümüz şartlarında oldukça önemlidir.