Aydın Vatandaş Sorumluluğu

90

Böyle bir yazıyı kaleme almamın sebebi, ilimizde tertiplenen ”milli birlik ve beraberlik” konulu toplantıda ki konuşmacıların bende bıraktığı sorumluluk duygusudur. Butoplantıda yapılan değerlendirmeleri ve bu konudaki düşüncelerimi böyle bir yazı ile paylaşmamın, vatandaşlık sorumluluğu gereği olduğu kanaatine varmamdır. Bu toplantıdaki anlatılanlardan benim anladığımı siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.

Pof. Dr. Hasan Onat kendi alanında(ilahiyat) değerlendirmeler yaptı.15 Temmuz kalkışmasında bir dini gruba bağlı oldukları söylenenlerin önde oldukları bilinmektedir. Bu kalkışmada bunların bir kısmı tarafından gerçekleştirilen akıl olmaz olayların yapılmış olması; daha sonraki duyulan, öğrenilen bilgilerdeki akıl almaz bir duruma nasıl gelindiği üzerine idi. Hoca, Kuran’da 300 yerde aklını doğru kullanmak ve idrak etme üzerine uyarı bulunduğu bilgisini vererek Müslüman’ın fert olarak aklını kullanmak ve bilgili olmak sorumluluğu hakkındaki emirlere, hatırlatmalara dikkat çekti. Bu kadar uyarılara rağmen akıl ve bilgiden uzaklaşılınca bunların yerini cehaletin ve kör inancın dolduracağını, bununda ŞEYTANİ KÖTÜLÜKLERİ çoğaltarak her türlü olumsuz davranışlara insanı sürükleyebileceği vurgusu yaptı. Bu noktada doğru dini anlayış ve yaşayış biçiminin şekillenmesinde bu alanda hizmet veren bilgili din adamlarına sorumluluk düştüğüne parmak bastı.

Emekli general Sn. Ahmet Yavuz ise halkın ülke meselelerine yeterince, mesela spora ve sporcuya gösterdiği ilgi ve alakayı göstermediğinden bahisle özellikle aydınların sorumluluğuna işaret etti. Askerler dâhil makam ve mevki sahiplerinin ‘‘burun büyüklüğü” olarak tarif edilen halkı cahil görme, tepeden bakma hastalığına çabuk kapıldığını, bununda toplumun bilinçlenmesini olumsuz etkilediği, insanlarımızın olayları doğru değerlendirmede zorlandığından bahisle, bilgi ve birikimi fazla, imkânlı insanların daha fazla sosyal sorumluluk alanında gayretli olmaları gerektiği tespitini yapmıştır. 1920’lerdeAnadolu’daki halkın yokluk, yoksulluk ve eğitimsizliği seviyesini gösteren bilgiler vererek Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılları ve sonrasında yapılan çalışmalar sayesinde çok önemli ilerlemeler, gelişmeler yaşandığını hatırlattı. Ayrıca cumhuriyetle birlikte dini hayatta da devletin himayesinde çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Anadolu’daki kasaba ve köylerdeki cami ve din adamı yok denecek kadar az iken bu gün hemde devlet kadrosunda sayının çok, çok olduğu, dini bilgilere ulaşabilmenin çok kolaylaştığı tespitiyle buna rağmen halkın bu konularda yeterince bilgilendirilmemesi sonucu hem cumhuriyete, hemde başta ATATÜRK olmak üzere kurucu kadronun din karşıtı gibi gösterildiği, laikliğin devletin dinler karşısında tarafsız kalması olarak değil de din düşmanı gibi gösterildiği konularına ışık tutan değerlendirmeler yaptı. Bunun için doğru bilgi sahibi olanların birlik ve beraberliğin gelişebilmesinde, sorumluluk duygusu ile, sosyal faaliyetlerde daha fazla katkılı olmak yönünde görev düştüğü konularına dikkat çekmiştir. Yoksa halkın kendisine söylenenlere göre bilgilenme ve değerlendirmelerde bulunacağı malumdur. Bu tespit bana İzmit’te yaşanılan bir olayı hatırlatmıştır.50 li yıllardaki bir siyasi propaganda konuşmasında hatip ‘bu İsmet Paşa var ya, asker kaçağıdır’ sözünün bile alkışlarla karşılandığı söylenir. Bu bilgi vatandaşın açık ve peşin kabullere hazır olduğu bu ve benzeri peşin hükümlerin azalması için insanlarımızın bilgili ve gayretli insanlar tarafından yapılacak kültürel faaliyetler ile doğru bilgi ve kanaate kavuşturulmasını hatırlatır.

Devletin gücü, milletin emniyeti güçlü bir ordu ile olur. Bunu atalarımız ”Hazır ol cenge, ister isen sulhu salah” sözü ile ifade etmişlerdir. Toplantının diğer konuşmacısı Sn.Yavuz Selim Demirağ’ın ninesinden aktarma diğer bir söz de insanımızın ferasetini göstermesi bakımından önemlidir. O yaşlı insan bulunduğu ortamlarda orduya, askerimize ileri-geri suçlamalar yapan konuşmalar olunca, oğlum,”askerin düşmanı, düşmanın askeri olur” dermiş. Ne kadar yerinde ve ifade gücü yüksek bir söz. Anadolu’daki işgal hareketini bilen ve yaşayanların askeri gücün önemini bilmesinin getirdiği bir hassasiyet.  Bu konuşmacı da vatandaşın yurt, okul, dershane, cami, kurs ihtiyacı karşısında devlet kurumlarının yetersizliği yanında kontrol sistem ve şeklininde doğru uygulanmamasının nelere sebep olabileceği tespiti ile bu noktadaki yanlış ve zaafların giderilerek vatandaşların ihtiyaçlarının doğru ve yerinde karşılanması hususlarına ışık tutan değerlendirmeler yaptı.

Milli birlik ve bütünlüğümüzün korunup geliştirilmesi gerekir. Bunun için siyaset kurumları dâhil sivil toplum kuruluşlarımızda bilgi ve tecrübesi çok, mesleğinde başarılı olup günlük sorunlarını çözmüş, sosyal faaliyetlerden çıkar beklemeye ihtiyacı olmayan, buraların daha çok hizmet etme ve itibar kazanma yerleri olduğu bilincindeki insanlarımızın bulunması ve görev alması lazımdır. Böylece bu kurumlarımız çok daha verimli, faydalı, güzel işlerin ortaya çıkmasını sağlar. Ayrıca kötü, yanlış, yetersiz işlerin farkına varılması çabuklaşıp kolaylaşarak bunların zararının da önüne geçilmiş olur. Yazımı önemli toplum önderlerinden Hacı Bayram Veli‘nin bir sözüyle bitiriyorum.”Ey oğul, Beyaz giyin ve cemaatte en ön safta bulun. Beyaz elbise, üzerindeki lekeyi gösterir ve siz de böylece lekelendiğinizi görür ve lekelerinizi temizlersiniz. Böylece de temiz olursunuz. Cemaatte  ön safların cahiller ve ehliyetsiz insanlar tarafından işgal edilmiş olması o toplumun felaketi olur.”

Hoş ve güzel bir gelecek dileğimle…