Aydın Menderes ile aynı yaşta olduğumuzu ölümünün ardından öğrendim.
Aydın Menderes’in babası Adnan Menderes Türkiye de başbakanlık yapmış ve 10 sene sonra seçim yoluyla indirilemeyeceğini anlayan güçler, darbe yoluyla indirerek rahmetli Menderes’i idam etmişlerdir. Geride Yüksel Menderes, Mutlu Menderes ve Aydın Menderes isminde üç evlat bırakmıştır. Yüksel Menderes intihar ederek, hayatına son verdiği söylenir. Mutlu Menderes’in de bir trafik kazasında öldüğü iddia edilir. Aydın Menderes de bir trafik kazası geçirmiş ve felç olmuştur. Uzun bir süre böyle yaşadıktan sonra acıların insanı 23 Aralık 2011’de vefat etmiştir.
Aydın Menderes’i daha yakından tanımak için Tercüman Gazetesinde 14.02.2007 tarihinde yazdığı MİLLİYETÇİLİK yazısını aynen yayınlıyorum.
MİLİYETÇİLİK Türkiye’de yükselen değerdir. Kimisi buna çok kızıyor, kimisi ise memnun oluyor. Ama herkes milliyetçiliğin yükseldiği hususunda ittifak halindedir. Bu yazımızda milliyetçiliğin özünün ne olduğu, niçin ve kime karşı yükseldiğini anlatmaya çalışacağım. Ancak bundan önce Başbakan Erdoğan’ın milliyetçilikle ilgili sözleri üzerinde durmak istiyorum.
Başbakanın yakışıksız sözleri
Başbakan milliyetçilik konusunda önce şunu bilmelidir. Türkiye’de milliyetçilik sadece bir tek siyasi partiyle sınırlı değildir. Milliyetçilikle ilgili yakışıksız sözlerden etkilenecek çok büyük bir nüfus ve seçmen kesimi mevcuttur. Ayrıca bu tabir Atatürk Milliyetçiliği olarak Anayasaya girmiştir. Çıkarılana kadar oradadır. Gereğini yerine getirmek zorunludur. Hele hele Cumhurbaşkanlığı’na aday olan bir kişinin bu hususları çok iyi bilmesi ve gereken duyarlılığı göstermesi icap eder.
Milliyetçilere “kafatasçı” demek yakışıksız bir beyandır. Türkiye’de ırkçılık tabanlı bir milliyetçilik yoktur; hiç olmamıştır. Hiç kimse bu yıllardır çiğnenip bayatlamış sakızı yeniden piyasaya sürmemelidir. Bu tür yakışıksız tabirler Başbakan’ın lügatine acaba nasıl giriyor? Acaba eşi, dostu danışmanları bunları söylemesine niçin engel olmaya çalışmıyor? Başbakan’ın “milliyetçilik demek, millet için çalışmaktır” tanımlaması ise bırakın bir Başbakanı, sıradan bir siyasetçiyle bile uymayacak kadar sığ ve içeriksiz bir tanımlamadır.
Milliyetçiliğin Özü
HAZAR denizinin kuzeyindeki Oğuz Yabgu Devleti’nin Subaşı Selçuk Bey burayı bırakıp ildaşlarıyla birlikte Horasan’a gitmeye karar verdiği vakit bu yürüyüşün dünya tarihini ne kadar muazzam bir şekilde etkileyeceğini bilmesi mümkün değildi. Önce Selçuklu Devleti kuruldu, bu devlet Horasan’dan akın, akın gelmekte olan yeni Oğuz Boylarını Anadolu’ya sevk etti. Malazgirt bunun önünü açmıştı. Arkasından Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. Bu devletin ve Türklerle birlikte Anadolu’da var olan bütün Müslümanların ilk misyonları Haçlı Seferlerini durdurmak oldu.
İslam Dünyasının kalkanı artık Anadolu’daydı. Osmanlılar bir dönem bu kalkanı Viyana kapılarına kadar taşıdılar. Bugün için Anadolu’nun Müslümanların elinde olmuş olması son bin yıllık dünya tarihinin millet haline getiren temel öge de işte bu tarihi misyondur. Anadolu’da bugün Müslümanlar olmasaydı, İslam Dünyasının durumu ne olurdu sorusu bile son derece ürperticidir.
Yükselen Milliyetçilik dışa karşı
TÜRKİYE’DEKİ bütün topluluklar bu misyonu iliklerine kadar benimsemişlerdir. Osmanlı’nın oluşturduğu bu dünyadan kopan ya da kopartılan topluluklar ise helak olmuşlardır.
Batı bize “Ege’ye balıkçı teknelerimizi bile çıkaramayacaksınız. Kıbrıs’ı ve D. Akdeniz’i bize bırakacaksınız, Güney Doğu Irak’ın kuzeyinde kurulacak devletin olacak, D.Anadolu’nun bir bölümü Ermenistan’a bırakmaya hazır olun, Trabzon’daysa Rum – Pontus Devleti yeniden kurulacak ” diyor. Askerimizin başına çuval bile geçirebiliyor. Şu günlerde Dışişleri Bakan’ı Gül, Amerika’da kapı kapı gezip görüşecek adam arıyor, bulamıyor. İstiskale uğruyor. Bu şartlarda hangi ülkede milliyetçilik yükselmezse o toplum rahatsız ve özürlüdür demektir.
Milletimiz yıllardır Filistin’de ve Lübnan’da yaşananları ve dört yıldır Irak’ın hangi kesimden olursa olsun dökülen masum insanların kanları, kanlarını bir türlü içine sindiremezken bir de AB ve Amerika’nın Türkiye’yi horlayan, yok sayan ve onu yeniden parça parça etmek isteyen davranışları milletinizi çok haklı ve büyük bir infiale sevk etmektedir. Türkiye’de yükselen Milliyetçiliğin herhangi bir etnik topluluğun diğeri üzerinde baskı kurmak istemesiyle hiç ilgisi yoktur. Zira böyle bir istek mevcut değildir. Kimse bu gerçeği çarpıtmamalıdır.
Bugün milliyetçilik yükseliyor sözünü bir tehlikeye işaret etmek için söyleyenler aslında böyle bir dalganın Batı’nın Türkiye ile ilgili kötü emellerine mani olacağı için karşı çıkmakta olduklarının farkına varmalıdırlar.