Avrupa Türkiyesi ve Anadolu – Rumeli Ayrıştırması Tuzağı

120

Kavramlar, her hangi bir şeyin anlaşılması bakımından çok önem taşımaktadır.
Bu nedenle bir meseleyi konuşmadan önce o meseleye ait kavramları ortaya koymak zorunluluğu vardır.

Türk Dünyası; Cumhuriyet döneminde, aydınlarımız arasında ve eğitim müfredatımızda gereken önemi görmemiştir.

Türk Dünyasına böyle bir bakış olmayınca; Türklerin yaşadığı coğrafyayı ve vatan olarak addedeceğimiz bu toprakların sınırlarını ne aklımızda ne de yazılı kaynaklar da yeterince çizmeyi başaramadık. Bu başarısızlık günümüzde de bizi zorlayan önemli bir etkendir.

Bu açıdan bakınca konuşma konumuz ve ilgi alanımız olan Balkanlara, kimimizin Balkan kimimizin Rumeli, kimimizin de Trakya adını taktığını görüyor ve o topraklardan bizlerde kendimizi  Balkanlı, Rumelili veya Trakyalı olarak adlandırıyoruz.

Böl, parçala ve yönet anlayışı ile Türk Milletine saldıran zihniyet; maalesef vatanımız olan bu toprakları, Balkan, Rumeli ya da Trakya olarak adlandırıp kafamızı karıştırmayı ve sanki bu topraklarda birbirinden farklı insanlar yaşıyormuş gibi bir havayı, ne yazık ki; kavramları doğru olarak kullanamadığımızdan ve yerine oturtamadığımızdan dolayı yaratmayı başarmıştır.

Oysa atalarımız bu topraklara; Konya, Balıkesir, Aydın,  Amasya, Tokat, Trabzon başta olmak üzere Anadolu topraklarından ya da ön göçler sebebiyle binlerce yıl evvel ata vatanımız olan Orta Asya’dan göç ederek gitmiştir.

Batı Dünyası bizim Balkan, Rumeli veya Trakya olarak adlandırdığımız bu topraklardan varlığımızı silmek adına  bu coğrafyaya “Güneydoğu Avrupa” adını vererek son noktayı koymuştur.

Bizler de maalesef bilerek veya bilmeyerek Batı’nın dayattığı bu “Güneydoğu Avrupa” adını günümüzde bir çok yerde sıklıkla kullanmaktayız.

Oysa bu topraklar “Türkiye” olarak adlandırılan coğrafyanın Avrupa kıtasında kalan kısmını oluşturmaktadır .Bu tarihi bir gerçektir .

Bu konuda en doğru tanımlamayı tarihçi Yılmaz Öztuna yaparak Balkan, Rumeli veya Trakya olarak adlandırdığımız bu coğrafyayı “Avrupa Türkiyesi” olarak adlandırmıştır.

Gerçekten Balkan, Rumeli ya da Trakya olarak adlandırdığımız bu coğrafyanın adı “Avrupa Türkiye’si”dir. Çünkü bu topraklar Osmanlı Türklerinin ayak basmasından binlerce yıl önce kuzeyden yapılan ön göçler sayesinde Türkler tarafından vatanlaştırılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’te “Türk Milleti, Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayrılmış, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar Onun adına Türkeli, Türk vatanı derler” diye tarif ettiği işte Avrupası ve Anadolusu ile bu Büyük Türkiye’dir.

Bu sebeple Türkiye’nin Avrupa topraklarında kalan kısmının çeşitli devletlerle işgal edildiğini ve Avrupa Türkiye’sinden Türk Milletinin zulüm ve soykırımla göç etmek zorunda bırakıldığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Şunu bilmeliyiz ve yaşayan insanlarımıza anlatmalıyız ki; Türkiye’nin Avrupası ve Anadolusu tektir ve bu coğrafya üzerinde yaşayan milletin adı da Türk Milletidir.

Türk Milleti; Avrupası ve Anadolusu ile aynı sefayı süren, aynı cefayı çeken, tarih ve kültürü bir, ortak inanç değerlerine sahip, düşmanlarınca bir ve beraber görülen, insan sever, vatansever, iyi niyetli ve yüksek ahlaklı, namuslu, şerefli, onurlu, gururlu insan topluluğumuzu ifade eder.

Avrupa Türkiye’sinde olduğu gibi bu havayı soluyan kişi, kendini hangi etnik aidiyete mensup hissederse hissetsin Büyük Türk Milleti ailesinin aziz ve vazgeçilmez bir ferdidir.

Tarihçi Yılmaz Öztuna “Avrupa Türkiye’sinin Kaybı” adlı eserinde, Avrupa Türkiye’sinin kaybını anlatırken, günümüz Türkiye’sinin yaşadığı sorunların geçmişte büyük benzerliklerle Avrupa Türkiye’sinde de yaşandığını ve sonucun Avrupa Türkiye’sinin kaybı ile neticelendiğini belirtmektedir.

Öztuna’nın “Avrupa Türkiye’sinde Türk ve Türkiye düşmanlarının ağlarını nasıl uzun vadede fakat planla, sabırla ve kararlılıkla ördüğüne,  Osmanlı – Türk Devletinin kendisini bu ağlardan niçin ve nasıl kurtaramadığının mutlaka elde kalan Türkiye Türkleri tarafından iyi anlaşılmalıdır” uyarısına çok dikkat edilmelidir.

Avrupa Türkiye’sini ve kaybını ortaya koyduktan sonra vurgulamak istediğimiz diğer önemli bir nokta ise; Türk Milleti arasında suni olarak yaratılmaya çalışılan Anadolu – Rumeli ayrıştırması ve bunun bir tuzak olarak Türk Milletine karşı kullanılmasıdır.

Burada  kullanılan en önemli argüman Türkiye’nin yaşadığı sorunların ve bazı kesimlerce milli – manevi yapımıza uygun olmadığı düşünülen yenilik hareketlerinin, altında, Rumeli – Balkan topraklarından yani Avrupa Türkiye’sinden göç edenlerin bulunduğu düşüncesidir.

Avrupa Türkiye’sinin kaybı ile milyonlarca Türk ve kendini Türk hisseden  insanımız  Anadolumuzun dört bir yanına göç etmiş ve bu göçlere maruz kalan insanlarımız Anadolu insanı tarafından büyük bir muhabbetle kucaklanmıştır.          Günümüzde bir ve bütün olarak her türlü saldırıya karşı koyabiliyorsak millet olarak yaptığımız bu kucaklaşma sayesindedir.

Bu gün milyonlarca insan, Anadolu’nun dört bir köşesinde atalarının kaybedilen Türk topraklarından Anadoluya göç ettiğini bilerek yaşamaktadır.

Halkın arasında 93 Harbi olarak adlandırılan Osmanlı – Rus Savaşı ile 1912 – 1913 Balkan Savaşları neticesinde, evlerinden ve yurtlarından olarak Anadolu’ya sığınmak zorunda kalan insanlarımız; elde kalan son topraklarımızın yani Anadolu Türkiyesi de elden çıkmasın diye Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen Kurtuluş Mücadelesine canı yürekten katılmış ve nihayetinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletine büyük bir iştiyakla sahip çıkmıştır.

Avrupa Türkiye’sinden, Anadolu Türkiye’sine sadece canlarını kurtararak sığınabilenler, bağımsız ve güçlü bir milli devletin kurulmasını, belki yaşadıkları tecrübelerden dolayı herkesten fazla istemiş olabilirler.

Ancak bunun Balkan – Rumeli Türklerine herhangi bir ayrıcalık sağlar tarafı yoktur ve olmamıştır da.

Bu durum yani Cumhuriyete ve Atatürk’ün ortaya koyduğu değerlere sımsıkı sarılmak; bazı mihraklar tarafından Anadolu – Rumeli ayrışması yapılmak sureti ile zaman zaman Türk Milletinin önüne yeni bir tuzak olarak getirilmek istenmektedir.

Ancak bu düşüncede olanlar veya kasden bu fikri seslendirenler milyonlarca Rumeli – Balkan Türk’ünü Selanik Dönmeleri yani Sabetayistlerle karıştırmakta, Masonlarla olan hesaplarını da Rumeli – Balkan Türkleri üzerinden görmeye çalışmaktadırlar.

Bu tartışmanın yaratacağı sonuçlardan kendi lehlerine bir pay çıkarmaya kalkanlar da, tartışmaları değişik araçlarla körüklemektedir.         

Bunu yapanların Türk Milletine karşı bir kasdı vardır. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu topyekün Türk Milleti tarafından gerçekleştirilmiştir.

Öyleyse Rumeli – Balkan Türkü – Anadolu Türkü diye bir ayırım yoktur ve böyle bir ayırımda kimse tarafından yapılamaz. Varolan tek gerçek Türk Milleti ve onun başardıklarıdır.

Tekrar ediyorum ve bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum, Anadolu – Rumeli ayrıştırmasını bilinçli olarak yapanların esas amacı; Rumeli – Balkan Türklerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki rolünü sulandırmak için araya Selanik Dönmelerini yani Sabetayistleri ve Mason Localarını katmak istemeleridir.

Böylelikle bir taşla birbirinden çok farklı iki hedef vurulmuş olmakta ve akıllar karıştırılmaktadır.

Selanik Dönmeleri yani Sabetayistler ve Mason Locaları o dönemin ve hatta günümüzün dikkate alınması gereken önemli unsurları olabilir.

Ancak bunlarla Rumeli – Balkan Türkleri asla bir tutulmamalı ve Avrupa Türkiye’sinden Anadoluya göç etmek zorunda kalan Rumeli – Balkan Türklerinin Cumhuriyet döneminde milletleşme sürecine, kültür ve edebiyata, akademik hayata, sanata, siyasete ve ekonomiye yaptığı katkılar unutulmamalıdır.

Türk Milletini böylesine bir Anadolu – Rumeli ayrıştırması ile birbirine karşı ötekileştirmek ve ayrıştırmak bu kadar ucuz ve kolay olmamalı; yaşamakta olduğumuz olaylar gözönüne alındığında buna gerçek Türk Aydınları asla fırsat ve izin vermemelidir.

KAYNAKÇA :

ACAROĞLU M. Türker                  Bulgaristan Türkleri Üzerine Araştırmalar I-II

                                               İstanbul, IQ Yayınları, 2007

AGHATABAY Z. Cahide                Mübadelenin Mazlum Misafirleri

                                               İstanbul, Bengi Yayınları, 2007

AKÇINAR Ezgi Nihan                   Göçmen

                                              Denizli, Bilal Ofset, 2005

AYAŞLI Münevver                      Rumeli ve Muhteşem İstanbul

                                              İstanbul, Timaş Yayınları, 2003

CEYHAN Nesime                        Balkan Savaşı Hikayeleri

                                              İstanbul, Selis Kitapları, 2007

DUMAN H.Harun                        Balkanlara Veda

                                              İstanbul, Duyap Yayıncılık, 2005

HABLEMİTOĞLU Necip                Yüzbinlerin Sürgünü, Kırım’da Türk Soykırımı

                                              İstanbul, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 2004

HALAÇOĞLU Ahmet                   Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri

                                              Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1995

HANÇERLİ M. Yüksel                  Girit Mübadillerinin son durağı: Çukurova

                                              Adana, Hançerli Fotoğrafçılık Yayınları, 2007

KOBAKİZADE İsmail Hakkı         Bir Mübadilin Hatıraları

                                             İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2008

KILIÇ Osman                           Kader Kurbanı

                                             Ankara, Bisav, 2007

Mc CARTHY Justin                    Ölüm ve Sürgün

                                             İstanbul, İnkilap Yayınları, 1998

ÖZSOY İskender                      Mübadelenin Öksüz Çocukları

                                             İstanbul, Bağlam Yayınları, 2007

ÖZTUNA Yılmaz                       Avrupa Türkiyesini Kaybımız

                                             İstanbul, Babıali Kültür Yayıncılığı, 2006

PARLAR Suat                           Bayraksız İstila

                                             İstanbul, Bağdat Yayınları, 2007