Zerre ve atomların hareketlerindeki vazife, görev, hikmet ve gayelerde birçok işaretler vardır. Buna rağmen yine de bazılarının akılları gözlerine inmiştir. Bunlar materyalistlerdir. Her şeyi maddeye bağlamışlardır. Hikmetsiz hikmet sahibidirler. Çünkü bilgileri faydasız ve sırf dünyayla ilgilidir. Bunların faydasızlık ve gayesizlik üzerine kurulmuş felsefeleri vardır. Ve her şeyi ona dayandırırlar.
Bu felsefeye göre, atomların değişim ve hareketleri tesadüfendir. Maddenin en küçük yapı taşları olan atom ve partiküllerin, bir halden başka bir hâle dönüşümleri rastgele ve gelişigüzeldir. İşte Materyalistler “Zerrecik Mezhebi”ne bağlı olanlar ve diğer Materyalist felsefeciler gibi; bütün düstûr, prensip ve kurallarında bunu temel ve esas tutmuşlardır. Allahın san’atla yarattığı varlıklara İlahî san’at eserlerine bunu kaynak göstermişlerdir.
Nitekim bir zamanlar Türkiye’de bile “Varoluşçu Ateizm” felsefesi savunulmuştur. Ki bunlar tüm varlık âlemini “lüzumsuz, anlamsız ve saçma” olarak görüyorlardı. Çünkü onlar için tüm varlık cansız, ruhsuz ve anlamsızdı. Nasılsa var olmuşlardı. Onlar için gaye maye diye bir şey sözkonusu değildi. Oysa zerre ve atomların harekete geçirilmeleriyle meydana getirilmiş; üstelik sayısız hikmet, fayda ve yararlarla süslenmiş varlıklar; hadsiz hikmet ve gayelerle yüklü olup; her biri birer sanat eseridir.
Bu varlıkların ortaya çıkarılışını hikmetsiz, yararsız ve anlamsız olarak, rastgele hareket eden; ettikleri sanılan zerre ve atomlara dayandırmak ne kadar akla aykırıdır. Bunu zerre kadar şuur ve bilinci olan herkes bilir ve anlar. Nitekim Kur’an-ı Hakîmin her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar vardır. Böyle Hakîm olan Kur’an’ın hikmet ve maksadı ve bakış açısıyla bakacak olursak; zerre ve atomların değişim, dönüşüm ve hareketlerinin yani maddenin en küçük yapı taşları olan atom ve partikül denen parçacıkların bir halden başka bir hâle dönüşmesinin pek çok gaye, hikmet, vazîfe ve görevleri vardır.
Çünkü hikmetsiz hikmet
Elbet değil meziyet
Belki de asıl hikmet
Mutlak gerçek meziyet
Bu hususta âyeti kerîme der: “Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tespih etmesin, anmasın. Onu noksan sıfatlardan uzak tutmasın.” (İsra: 44)
Saat, insan yapımıdır. Onu insan kurmuştur. Saat bilmese de vakti gösterir. Bilmemesi vazîfe yapmasına engel değildir. O durumda hâl diliyle her an “insan insan” diyerek nasıl insanı zikredip anarsa,
Zerre ve atomlardan meydana getirilen her varlık; kurulu saat misali, lisanı hâlle “Allah Allah” demekte, O’nu zikredip durmaktadır.
İşte bunun gibi birçok âyetler vardır ki; zerre ve atomların hikmet, vazîfe ve görevlerine işaret eder. Örnek olarak birkaçına işaret edelim.
Allah, Vâcibü’l-Vücûd’dur. Varlığı zorunludur. Olmazsa olmaz. Üstelik var oluşu kendisindendir. Var olmak için hiçbir sebep ve nedene ihtiyaç ve gereksinim duymaz. Yarattığı eserleri, icat ettiği görüntüleri, yaratmasındaki tecellîleri yenilemek ve tazelendirmek ister. Bunun için her bir ruhu model gibi kullanır. Her ruha her sene kudret mucizelerinden taze birer ceset giydirir.
Birer kitap hükmünde olan her bir varlıktan ayrı ayrı, çeşitli binlerce kitap yazar ve çoğaltır. Tabii bunu yaparken her şeyi belirli gayelere yöneltir. Anlamlı, faydalı kılar. Tam yerli yerinde, tam bir hikmetle hareket eder. Nitekim Sn. İsmail Mutlu’nun da belirttiği gibi, her bir şey “meselâ yeryüzü bir kitaptır. Yeryüzündeki her bitki, her bir ağaç, her bir meyve bu ağaçtan çoğaltılır. Su bir başka kitaptır. Suyla binlerce birbirinden farklı kitaplar yazılır. Aynı su, nutfe / döl suyu / meni olarak başta insan olmak üzere birçok canlının yaratılmasına vesiledir. Aynı su yağmur damlası olarak yeryüzüne indiğinde bitkilerin ve yeryüzünün yeşermesine vesile” sebep ve neden olur.
Böylece Yüce Allah bir tek hakikati / gerçeği başka başka suret, şekil ve görüntülerde gösterir. Yaratılmış her şeyi, âlemleri, varlıkları guruplar hâlinde, birbiri arkasından sökün ettirir. Diğerlerinin peşisıra gelmelerine imkân verir. Onlar için yeryüzünü hazırlamak ister.
Bunun için, sonsuz haşmet ve yücelik; kısaca büyüklük sahibi olan ve her şeyi hârika, üstün san’atıyla yaratan Fâtır Allah; kudretiyle en küçük madde parçaları olan zerre ve atomları harekete geçirir. Onları bu işler için görevlendirir.