Atatürk-iye!

107

Bugün toplumumuzda derin bir çelişkiyle karşı karşıyayız.

Türk müyüz? Yoksa Türkiyeli miyiz?

Kimi aydınlarımız, yazarlarımız ve kanaat önderi diyebileceğimiz kişiler, ısrarla ve kimisi gerçekten inanarak kimisi ise emperyalist dünya tarafından örtülü veya açık dayatılan oyuna katılarak Türk’üm demiyor.

Türk’üm demenin neredeyse ayıplandığı, kafatasçılık olarak nitelendirildiği günleri görmekten çektiğimiz acıları bir kenara bırakacak olursak, Milliyetçiliğin faşistlik olarak algılandığı günümüzün mevcut durumunu çok iyi analiz etmemiz gerekir.

Milliyetçilik, maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını  her şeyin üstünde tutma anlayışı olarak tanımlanabilir.

Milliyetçi olmak insanın ülkesini milletini sevmesidir. Milletin her bir ferdini ayırt etmeden sevmek esastır milliyetçilikte. Münferit olaylar dışında tarihimizde, bilerek isteyerek kasıt unsurları içeren sürekli bir devlet politikası güdülmemiştir gerek kendi milletimiz mensuplarına gerekse farklı milletlerden insanlara. Üzüntü  verici ve tasvip edilmesi mümkün olmayan olayların ortaya konulması  ne milliyetçilik kavramını olumsuzlar ne de milliyetçiyim diyen insanları farklı gösterir.

Esas amacımızın  ortak kültürün, ortak geçmişin ortak yaşanmışlıkların kattıklarını ortak gelecek ülküsüyle üretime, güzelliklere, sağlıklı bir topluma dönüştürmek olması gerektiğini unutmamalıyız.

Ancak ısrarla bizlerin, Türkiye Cumhuriyeti Toprakları dahilinde yaşayan Türk Toplumunun bireylerinin, Anayasal tanımı bir kenara koyacak olursak, etnik kökenleri kaşınarak farklılaştırma-ayrıştırma yoluna gidilmektedir. “Böl, Yönet” politikasının en sık rastlanan yöntemi olan etnik farklılıklara vurguda bulunmak, insanların hislerinin istismarı, hassas algılarının deşilmesinden başka bir şey değildir.

Nasıl ki Laiklik kavramı gereği devletin devamlılığı adına, beşeri kuralların kanunların eşit, adil ve herhangi bir önyargı olmadan uygulanabilirliğini, eşit ve objektif kurallar bütününü doğru kabul ediyorsak, devlet yönetimimizde de etnik köken ayrımı  yapmadan, etnik kökenlerin ayrışmaya sebep olmasına izin vermeden politika üretmeliyiz.

Siyasi hayatımızın pratiğinde gördüklerimiz ilerisi için umutlarımızı kırıcı  nitelikte söylemler oluyor. Siyasetçi, asker, akademisyen gibi fikirleri kamuya mal olan kişilerin bir çoğu, ısrarla içine düştüğümüz-düşürüldüğümüz oyunun piyonları olmaya devam ediyorlar.

“Türk”  – “Türkiye”li ayrışmasını “Türk” lehine veya “Türkiye” lehine geliştirecek değilim. Esas olanın kavramları doğru tanımlayıp, yerli yerine koymaktan geçtiği düşüncesindeyim. Bu çerçevede, “Türkiye” vatandaşı olmaktan duyduğum gurur ile  genlerimizdeki varoluş kültürümüz olan “Türk”lüğümle de duyduğum  gururu ayırt edecek bir cihaz henüz icat edilmedi. Dikkatle ve ısrarla belirtmeliyim ki, burada hissettiğim “Türk” lük, antropolojik veya ırksal bir yaklaşımla anlatılan değil, “Türk Kültürü”nün kendini “Türk” hissetmenin getirdiği kavramın varettiği “Türk”lüktür.

Maalesef günümüzde durum öyle bir hale geldi ki, “Türk” kelimesinin kaldırılıp yerine “Türkiye” kullanılmasının teklifiyle karşı karşıya kalıyoruz. Aşağıda değişmesi muhtemel örnekleri sesli olarak okuyup, kulağınızda bıraktığı tınıya, zihninizde yarattığı  algıya odaklanmanızı rica ediyorum.

Türk Dil Kurumu – Türkiye Dil Kurumu

Türk Eczacılar Birliği – Türkiye Eczacılar Birliği

Türk Eğitim Vakfı – Türkiye Eğitim Vakfı

Türk Hava Kurumu – Türkiye Hava Kurumu

Türk Hava Kuvvetleri – Türkiye Hava Kuvvetleri

Türk Hava Yolları – Türkiye Hava Yolları

Türk Kalp Vakfı – Türkiye Kalp Vakfı

Türk Kızılayı  – Türkiye Kızılayı

Türk Patent Enstitüsü – Türkiye Patent Enstitüsü

Türk Silahlı  Kuvvetleri – Türkiye Silahlı Kuvvetleri

Türk Sineması  – Türkiye Sineması

Türk Standartları  Enstitüsü – Türkiye Standartları Enstitüsü

Türk Tabipler Birliği – Türkiye Tabipler Birliği

Türk Tarih Kurumu – Türkiye Tarih Kurumu

Türk Askeri – Türkiye Askeri

Türk Bayrağı  – Türkiye Bayrağı

Türk Dili – Türkiye Dili

Türk Edebiyatı  – Türkiye Edebiyatı

Türk Hukuku – Türkiye Hukuku

Türk İnsanı  – Türkiye İnsanı

Türk Kadını  – Türkiye Kadını

Türk Lirası  – Türkiye Lirası

Türk Sanatı  – Türkiye Sanatı

Türk Sporu – Türkiye Sporu

Türk Toplumu – Türkiye Toplumu

“Saatlerce adı dünya yüzünden kaldırılmaya çalışılan Türklüğün talihini düşünürdüm.” –Ö. Seyfettin.

“Anadolu bugünkü Türklerin vatanı olmadan önce, sayısız topluma beşiklik etmiştir.” –C. Uçuk.

Türk milleti İstiklal Savaşı’nda varlığını dişini tırnağına takarak göstermişti.” –A. Erhat.

“Evin nizamında Türk kadınlarının vakur zarafeti göze çarpar.” –O. S. Orhon.

Türk Ocağında bir de konferans vermiş olduğunu hatırlatırım.” –F. R. Atay.

Türk Cumhuriyeti varlığını, istikbalini safsatalarla tehlikeye maruz bırakamaz.” –Y. K. Karaosmanoğlu.

“Burada başka bir olay anlatacağım ki bu, Türk’ü şuuraltı bir kuvvetle İstiklal Savaşı’na sevk eden amillerin biridir.” –H. E. Adıvar.

“Biz, Türkler, bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz!” –Atatürk.

Her fırsatta mevcut tüm sosyal, ekonomik ve hukuksal sorunlarımızın sebebi gibi gösterilen 1982 Anayasamızı ve öncesinde 1924-1961 Anayasalarını incelediğimizde “Türk” kelimesinin geçtiği yerleri merak ediyorsanız eğer işte size o maddeler: 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ  ANAYASASI 
Kanun No  : 334 
Kabul Tarihi : 9/7/1961 
BAŞLANGIÇ 
Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan; 
Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti; 
Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve; 
«Yurtta Sulh, Cihanda Sulh» ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak; 
İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için; 
Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabûl ve ilân ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fazilete âşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine emanet eder.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ  ANAYASASI (*)

(Kurucu Mecliste Kabul Tarihi : 18.10.1982; Halkoyuna Sunulmak Üzere Tasarının Resmî  Gazetede İlanı: 20.10.1982-17844; Kanunun Halkoyu ile Kabul Tarihi: 7.11.1982; Halkoyu Sonucunun Yayımlandığı  Resmî Gazete Tarihi: 9.11.1982-17863 Mükerrer)

Kanun No. : 2709                  Kabul Tarihi :  7.11.1982 

BAŞLANGIÇ  (Değişik: 23.7.1995-4121/1 md.)

Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

(Değişik: 3.10.2001-4709/1 md.)Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

Topluca Türk  vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

1924 – Madde 4.- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.

1961 – IV. Egemenlik. 
MADDE 4.- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir. 
Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır. 
gemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasadan almıyan bir devlet yetkisi kullanamaz.

1982 – Egemenlik

MADDE 6. – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.

Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.

Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

1982 – Devletin temel amaç ve görevleri

MADDE 5. – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

1924 – Madde 10.- Milletvekili seçmek, yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türkün hakkıdır.

1924 – Madde 11.- Otuz yaşını  bitiren kadın, erkek her Türk milletvekili seçilebilir.

1961 – Yargı yetkisi. 
MADDE 7.- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

1982 – Yasama yetkisiMADDE 7. – Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

1982 – Yargı yetkisi

MADDE  9. – Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.

1924 – Madde 38.- Cumhurbaşkanı, seçiminden hemen sonra Meclis önünde şöyle andiçer: 
 
<< Namusum üzerine söz veririm ki: Cumhurbaşkanı olarak, Cumhuriyet kanunlarını, milletin egemenlik esaslarını sayacağım; Ve bunları müdafaa edeceğim; Türk milletinin mutluluğuna bütün bağlılığımla, bütün kuvvetimle çalışacağım; Türk Devletine yönelecek her tehlikeyi en son şiddetle önliyeceğim; Türkiye’nin şanını, şerefini koruyup yükseltmek, üstüme aldığım görevin isterlerini yerine getirmek için olanca varlığımla çalışmaktan asla ayrılmıyacağım. >>

1961 – Temel hak ve hürriyetlerin özü, sınırlanması ve kötüye kullanılamaması. 
MADDE 11.- (Değişik : 20/9/1971 – 1488 S. Kanun/md. 1 ) 
Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak kanunla sınırlanabilir. 
Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz. 
Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz. 
Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası kanunda gösterilir

1924 – Türklerin kamu hakları 
 
1924 – Madde 68.- Her Türk hür doğar, hür yaşar. Hürriyet başkasına zarar vermiyecek her şeyi yapabilmektir. 
 
Tabi haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer. 
 
1924 – Madde 69.- Türkler kanun karşısında eşittirler ve ayrıksız kanuna uymak ödevindedirler. Her türlü grup, sınıf, aile ve kişi ayrıcalıkları kaldırılmıştır ve yasaktır. 
 
1924 – Madde 70.- Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayım, yolculuk, bağıt, çalışma, mülkedinme, malını ve hakkını kullanma, toplanma, dernek kurma, ortaklık kurma hakları ve hürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır.

1961 – MADDE 18.- Herkes, seyahat hürriyetine sahiptir; bu hürriyet, ancak millî güvenliği sağlama ve salgın hastalıkları önleme amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. 
Herkes, dilediği yerde yerleşme hürriyetine sahiptir; bu hürriyet, ancak millî güvenliği sağlama, salgın hastalıkları önleme, kamu mallarını koruma, sosyal, iktisadî ve tarımsal gelişmeyi gerçekleştirme zorunluğuyla ve kanunla sınırlanabilir. 
Türkler, yurda girme ve yurt dışına çıkma hürriyetine sahiptir. Yurt dışına çıkma hürriyeti kanunla düzenlenir.

1961 – Ailenin korunması. 
 
MADDE 35.- Aile Türk toplumunun temelidir. 
Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri, ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli tedbirleri alır ve teşkilâtı kurar.

Ailenin korunması

MADDE 41. – (Değişik: 3.10.2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı  ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının  öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. 

1924 – Madde 82.- Türkler gerek kendileri, gerek kamu ile ilgili olarak kanunlara ve tüzüklere aykırı gördükleri hallerde yetkili makamlara ve 
 
Türkiye Büyük Millet Meclisine tek başlarına veya toplu olarak haber verebilir ve şikâyette bulunabilirler. Haber veya şikâyeti alan makam kişi ile ilgili başvurmaların sonucunu dilekçiye yazılı olarak bildirmek ödevindedir.

1924 – Madde 87.- Kadın, erkek bütün Türkler ilk öğretimden geçmek ödevindedirler. İlk öğretim Devlet okullarında parasızdır.

1982 – Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

MADDE 42. – Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.

İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları  yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı  olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.

1924 – Madde 88.- Türkiye’de din ve ırk ayırd edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese <<Türk>> denir. 
 
Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmî olarak Türk vatandaşlığını istiyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. 
 
Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur.

1961 – Vatandaşlık. 
 
MADDE 54.- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. 
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlık durumu kanunla düzenlenir. 
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şarlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. 
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmıyan bir eylemde bulunmadıkça, vatandaşlıktan çıkarılamaz. 
Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

1982 – Türk vatandaşlığı

MADDE 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.)

Vatandaşlık, kanunun gösterdiği  şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.

Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. 

1982 – Sporun geliştirilmesi

MADDE 59. – Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.

Devlet başarılı sporcuyu korur.

1924 – Madde 92.- Siyasi hakları olan her Türkün, yeterliğine ve hakedişine göre, Devlet memuru olmak hakkıdır.

1961 – Kamu hizmetlerine girme hakkı. 
a) Hizmete girme. – MADDE 58.- Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. 
Hizmete alınmada, ödevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.

1982 – Hizmete girme

MADDE 70. – Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.

Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.

1961 – Vatan hizmeti. – MADDE 60.- (Değişik : 20/9/1971 – 1488 S. Kanun/md. 1 ) 
Vatan hizmeti, her Türk‘ün hakkı ve ödevidir. Bu ödevin, Silâhlı Kuvvetlerde veya kamu hizmetlerinde ne şekilde yerine getirileceği kanunla düzenlenir.

1982 – Vatan hizmeti

MADDE 72. – Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.

1982 – Yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşları – MADDE 62. – Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır. 

1982 – Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları

MADDE 67. – Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.

(Değişik: 23.7.1995-4121/5 md.)Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.

(Değişik: 17.5.1987-3361/1 md.; 23.7.1995-4121/5 md.)Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir.

Bu hakların kullanılması  kanunla düzenlenir.

(Değişik: 23.7.1995-4121/5 md.; 3.10.2001-4709/24 md.)Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askerî öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hâkimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.

(Ek: 23.7.1995-4121/5 md.) Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.

(Ek: 3.10.2001-4709/24 md.)Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.

1961 – Silâhlı kuvvet kullanılmasına izin verme. 
 
MADDE 66.- Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hâli ilânına ve Türkiye’nin Taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında Türk Silâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silâhlı kuvvetlerin Türkiye de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. 
Bu izin için, Meclisler, birlikte toplanarak karar verirler.

1961 – MADDE 68.- (Son Değişiklik : 16/4/1974 – 1801 S. Kanun/md. 1 ) 
Otuz yaşını dolduran her Türk, milletvekili seçilebilir. 
Türkçe okuyup yazma bilmiyenler, kısıtlılar, yükümlü olmasına ve muaf bulunmamasına rağmen muvazzaf askerlik hizmetini yapmıyanlar veya yapmış sayılmıyanlar ve kamu hizmetlerinden yasaklılar ile ağır hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı kesin olarak hüküm giymiş olanlar ve -taksirli suçlar hariç olmak üzere- beş yıldan fazla hapis cezasiyle veya zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlardan biriyle kesin olarak hüküm giymiş olanlar, milletvekili seçilemezler. 
Aday olmak, memurluktan çekilme şartına bağlanamaz. Seçim güvenliği bakımından hangi memurların ne gibi şartlarla aday olabilecekleri kanunla düzenlenir. 
Hâkimler ile subay, askerî memur ve astsubaylar, mesleklerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve seçilemezler

1961 – MADDE 71.- Millet Meclisi seçimlerinde seçmen olan her Türk, Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde de aynı şartlarla oy kullanır. 
c) Cumhuriyet Senatosu üyeliğine seçilme yeterliği. 
 
1961 – MADDE 72.- Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış bulunan ve milletvekili seçilmeye engel bir durumu olmıyan her Türk, Cumhuriyet Senatosuna üye seçilebilir. 
Cumhurbaşkanınca seçilecek üyeler, çeşitli alanlarda seçkin hizmetleriyle tanınmış ve kırk yaşını bitirmiş kimselerden olur. Bunlardan en az onu bağımsızlar arasından seçilir.

1961 – MADDE 75.- Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını kabûl etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. 
Yüksek Seçim Kurulunun ve diğer seçim kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. 
Yüksek Seçim Kurulu, yedi asıl ve d&ouml