Türk Japon Dostluk Derneği’nin kurucusu ve yirmi yıllık Başkanı sıfatıyla, Türk Japon Vakfı’nın Kurucusu sıfatıyla çok yakından bildiğim bir konuyu aktarmak istiyorum.
Biliyor musunuz, bugün Dünyanın iki numaralı ekonomisi, Japon Devi Nasıl Oluştu, diye on yıllar süren bilimsel araştırmalar yapıldı…
Japonlar çok mu akıllı? Çok çalışkan mı? Çok zeki mi? diye yıllarca araştırıldı.
Sonunda ne akıllı, ne çalışkan, ne de çok zeki olmadıkları tespit edildi. Ve bir şey daha tespit edildi: 1945 yılındaki Atom Bombası hezimetinden sonra yıllarca sersemlemiş kalmışlardı.
Sonunda bir şey belirdi:
Bir tek Japonya vardı. Ve tek bir Japon Milleti Vardı!..
İşte bunlar, onların “tek ve en büyük” değerleri idi.
O ülkeyi, o insanı sevmek gerekiyordu. İşte Japonlar onlardı.
Ve Japonya kendi ülkeleri. Ve Japonya’ya “sadece” Japonlardan hayır gelebilirdi.
Ne zaman ki bunu kavradılar, işte bugünkü Japon Mucizesini bu düşünce yarattı.
Onlarca bilimsel araştırmaya konu olan bu husus üzerinde onlarca bilimsel tebliğ vardır.
Sonuçta bulunmuştur. JAPON MUCİZESİNİN dayanağı: SEVGİ’dir.
Sevgi!.. Ülke ve millet sevgisi!..
Bu ülkeyi ve bu milleti, bu haliyle sevmekten daha güzel bir yol olmadığını artık görmemiz gerekmiyor mu?
………………………………
Türkiye ve Japonya Dünyanın iki uzak köşesinde biri diğerine şaşılacak kadar benzeyen ve şaşılacak kadar da farklılıkları olan İKİ GÜZEL ÜLKEDİR
Coğrafya Olarak Benzerler, Yaşam Tarzı Olarak Benzerler, Düşünce Yapısı, Konuşulan Dilin Yapısı İtibariyle Benzerler
Bu iki ÜLKENİN Siyasi Kaderleri de benzemektedir.
İki Ülke de Komşuları tarafından YALNIZLIĞA itilmek istenmektedir. Komşularla problemler vardır ve olacaktır. Ne var ki Japonya’nın problemleri, komşularından kendilerinden kaynaklanmaktadır. Ama Türkiye’nin komşuları ile problemleri daha çok başkaları tarafından ve uzaktaki başkaları tarafından yaratılmakta ve körüklenmektedir.
Ve iki ÜLKE de Komşularından çok farklı, Tarih, Kültür ve Ekonomik Yapıya Sahiptirler.
Türkiye ve Japonya Devlet ilişkileri 1890 yılında başlamış, bu tarihte, JAPON İmparatoru tarafından Japon PRENSİ KOMATSU Balayı Seyahati bahanesiyle LONDRA’ya ve oradan gizlice İSTANBUL’a gönderilmiştir. Prensin Özel bir Elçilik görevi vardır.
O yıllarda Hindistan’ı aşıp Uzak Doğuda YAĞMALARA Başlayan Fransız, İngiliz, İspanyol ve Portekiz gibi SÖMÜRGECİLER Japonya’yı da taciz etmekte sahillerini top ateşine tutup yağmalamaktadır.
Bunlarla kim başa çıkabilir? Elbette o zamanın En Güçlü DEVLET’i, bir bakıma, bu günün AMERİKASI gibi görünen OSMANLI!…
İşte Japon İmparatoru bunun için ve gizli bir anlaşma ile yardım istemek üzere PRENSİ İSTANBUL’a göndermiştir. Ve anlaşma yapılmıştır.
Anlaşma yapılmış ve GÖVDE GÖSTERİSİ için zamanın en güzel gemisi ERTUĞRUL 650 seçme LEVENT’le yola çıkmıştır.
Yol üzerinde uğradığı ÜLKELERDE de büyük ilgi gören ve tezahüratla karşılanan TÜRK GEMİSİ ERTUGRUL Japonya’ ulaşmış, sevgi gösterileriyle karşılanmış ve bir süre sonra dönüşe geçmişken ne yazık ki JAPONYA’dan ayrılamadan KUSHİMOTO açıklarında batmıştır.
ERTUĞRUL’un, Japonya’ya gönderilmesi, hazin sonu, Ertuğrul’dan Kurtulabilenlerin barındırılması, tedavileri ve Türkiye’ye ÖZENLE gönderilmeleri iki devlet arasındaki sevgi ve sempatiyi arttırmıştır.
Bu çok bilinen olaydan biraz başka yönlere bakmak istiyoruz.
OSMANLI, Ertuğrul’dan önce de Japonya’nın dikkatle izlediği, örnek almaya çalıştığı güçlü bir Devlettir.
JAPON BAŞBAKANLARININ, kendi meclislerinde, farklı zamanlarda sarf ettikleri şu sözler tarih sayfalarındaki yerini almış belgeler içindedir.
Japon Başbakanı; 1870’li yıllarda der ki:
“Bu gün dünya üzerinde 200 bin kişilik bir ASKERİ gücü BİR GÜNDE seferber edebilecek TEK BİR DEVLET Vardır; OSMANLI…”
Ve bir başka Konuşmada;
“OSMANLI MÜSLÜMAN’DIR, AMA HIRİSTİYAN BATI DEVLETLERİ İLE ÇOK OLUMLU İLİŞKİLER TESİS EDEBİLMİŞTİR, BİZ DE DİĞERLERİ İLE İLİŞKİLERİMİZDE ONU ÖRNEK ALMALIYIZ.”
Demek ki Osmanlı; Japonya’nın, bazı bakımlardan hayranlık duyduğu, SİYASİ ve ASKERİ BİR GÜÇ olarak VARDIR. Böyle kabul edilmektedir.
Böyle bir JAPONYA ve GÜZEL TÜRKİYE’miz.
Peki ama ilişkilerimiz ne durumda?
Bu gün Türkiye ve Japonya’nın hiç bir çıkar çatışması yoktur.
Siyasi-Askeri hiç bir problemi yoktur. Tek bir problemi vardır. TİCARET DENGESİ!..
Elimizde son (15) yılın rakamları var. Türkiye Japonya’ya (1) satar, (4-5) Satın alır
Oysa Türkiye ve Japonya biri diğerini tamamlayan imkanlara ve Potansiyele Sahip İKİ ÜLKEDİR
Japonya’da olmayanlar Türkiye’de; Türkiye’de olmayanlar JAPONYA’da vardır. Şartlar bizi beraber olmaya zorlamaktadır.
TÜRKİYE ve JAPONYA biri diğeri için büyük bir PAZAR’dır.
Türkiye ve Komşuları; Ortadoğu, Balkanlar, ASYA ve Afrika hatta AVRUPA Japonya için inanılmaz bir CAZİBE Merkezidir.
Türkiye’de Yapılacak Yatırımlar, sadece Türkiye için değil, çevremizdeki bu pazarlar açısından olağanüstü cazip olabilir.
Japonya’nın bu Pazarlara uzaklığı yanında Türkiye’nin GÜMRÜK BİRLİĞİ içinde yer alması ve her şeye rağmen bölgenin en güvenilir Ülkesi olması bunu gerektirmektedir.
Ne var ki, Hatalar Yapılmıştır ve Yapılmaktadır. Türkiye’deki en büyük JAPON Yatırımı olan TOYOTA Anlaşmasında bile hata yapılmıştır. TÜRKİYE’deki TALEBİN Özellikleri, TÜRK Pazarının sırrı başlangıçta görülememiştir.
Bu gün HATA’dan dönülmüştür. Yeni anlaşmaya göre TÜRKİYE’de AVRUPA Pazarına da hitap edebilecek ÜSTÜN Modeller de üretilmektedir.
Ve Türkiye’den AVRUPA’ya SATIŞ Yapılmaktadır. Bu günkü gibi Türkiye’de MAKUL Modeller Üretilip Lüx Modeller AVRUPA’dan gelmeyecektir. Ama bu iş gecikmeyle yapılabilmiştir.
Burada bir anımızı aktarmak istiyorum;
TOYOTA, Türkiye araştırması tam 10 yıl sürmüştür. İLK (6) yılda tamamen gizlilik içindedir.
Sekizinci yılda araştırmacıları bize geldiler.
Bizden istedikleri neydi? İki Japon araştırmacı TÜRK İnsanlarının evlerini görmek istiyorlardı. GÖRDÜLER Odacı, Şoför, Gecekondu, Lüks Konut, Orta Sınıf Hepsini ve en son benim evime geldiler.
Sordum: NE GÖRDÜNÜZ?
Gördüklerini anlattılar,
– Gelir seviyesine bakılmaksızın Her evde Tüm Elektronik Cihazlar ve Beyaz Eşya vardı.
– Peki, dedim. Bu neyi gösterir?
– Bu dediler, şunu gösterir; TÜRK İNSANI, GELİR DÜZEYİ İLE ORANTILI OLMAKSIZIN TEKNOLOJİNİN TÜM İMKANLARINI KULLANIYOR. Senin Şoförünün evindeki Çamaşır Makinası seninkinden bir üst MODEL’dir
– Peki, dedim bunun anlamı nedir?
– Bunun anlamı şudur dediler; Türk OTOMOBİL Sektörü önümüzdeki yıllar için 200 bin adetlik bir kapasite gösteriyor. Oysa Halkınızın bu temayülü bu tahminleri YIKAR ve siz BİR MİLYON Otomobile ulaşırsınız.
-Yani?
– YANİ TOYOTA TÜRKİYE’de yatırım YAPACAKTIR!..
Bu görüşmeden İKİ YIL sonra SABANCI GRUBU ile anlaşma imzalandı. Fakat ne yazık ki, MAKUL Modellerle üretime başlanıldı ve LÜX MODELLER ToyataDAHİL dışarıdan ithal edildi ve bu hata ancak YEDİ SENE SONRA DÜZELTİLEBİLDİ.
Evet; 7-8 yıl KAYBETTİK. EVET Kaybettik!.. OYSA Uzmanlar bunu O ZAMAN Görmüşlerdi.
Zararın neresinden dönülse kârdır. Aslında bu kayıplar Sadece TOYOTA’da değil, Fiyat’ta Reno’daFORD’da da oldu.. Televizyonda, telefonda da oldu.
Ve yanlış kararlar hep başkalarının işine yaradı; çirkin Avrupalı’nın..
……………………………….
Evet, biz konumuza dönelim.
JAPONYA ile Ticari DENGE sorunumuz bu gün çok net bir şekilde vardır. (1) satıyor, (5) alıyoruz.
Ama onlar da aslında almak istiyorlar. Hatta o kadar enteresan ki, sadece bizden değil, Dünyanın her tarafından ve her şeyi satın almak istiyorlar.
Neden? Çünkü, EKONOMİLERİNİN Dengesi Ancak Satın ALMA ile düzelebiliyor! Bizimkinin Aksine, Ticaret açıkları değil Ticaret Fazlaları Var. 1960’larda JAPON İhracatını arttırmakla görevli olarak kurdukları JETRO’ya bu defa İTHALATI Artırma görevi vermişler’
Ayrıca JAIDO, biraz sonra açıklayacağım. ONU KOPYE ederek AIDO’yu kurduk. JAIDO’nun görevi de GELİŞMEKTE olan Ülkelerde yeni yatırımlar oluşturmak suretiyle JAPONYA’nın doğrudan ihraç yerine bu Ülkelerden yapılacak İHRACAT ile Ticari Dengesini düzeltmek.
Onlar Satın almak istiyor, Biz satmak istiyoruz. AMA olmuyor, Neden olmuyor? Nasıl Olabilir? İşte işin PÜF noktası burada. JAPONYA bu gün (400) Milyar Dolarlık İTHALAT yapıyor. Ve bunun YARISI Gıda için Oysa GIDA DEPOSU TÜRKİYE Ne Satabiliyor. Dometes SALÇASI dışında SIFIR!..
JAPONYA Bu gün (16) Milyar Dolarlık Tekstil İTHAL ediyor.. Oysa TÜRKİYE Ne satabiliyor?
Denilebilir ki SIFIR. İşte problem burada!. Peki, ne yapacağız ve NASIL Yapacağız.
Bir kere JAPONYA’ya mal satmak ZOR, Deveye Hendek Atlatmak gibi bir şey..
Aslında BİZİ BİZE de bırakmıyorlar.