Asırlık Gecikme (4)

95

Millet ve devletçe düze çıkmamız için cehalet / bilgisizlik ve cahillik denen müthiş ve dehşetli bataklığı kurutmamız gerekiyor.

Millet ve devletçe düze çıkmamız için fakr / yoksulluk denen mütevahhiş yani korkutucu, ürkütücü ve yadırgatıcı kıraçları / verimsiz toprakları katetmemiz, geride bırakmamız gerekiyor.

Millet ve devletçe düze çıkmamız, yâni muasır / çağdaş millet ve devletler seviye ve düzeyine yükselmemiz için, husumet / düşmanlık gibi gayet / son derece keyşer / sarp ve yalçın dağları aşmamız gerekiyor. Binaenaleyh, meyus ve ümitsiz olmaya gerek yok.

Daha ne kadar bekleyeceğiz? Demeyi de bir kenara bırakmak lâzım.

Hemen belirtelim ki, “Yeis (ümitsizlik, elem ve keder) acz (yâni güçsüzlük)den gelir. (Kaldı ki) yeis (umutsuzluk), mâni-i her-kemaldir (her türlü gelişme, terakki ve ilerlemenin baş engelidir).” (Münazarat)

Hamiyet / gayret ise, mâni ve engellerin şiddetine karşı; aynı şiddetle karşılarında sağlam durmaktır.

Hemen hatırlatalım ki, “Çabuk yeise (ümitsizliğe) inkılâp eden (dönüşen) hamiyet; hamiyet değildir.” (Münazarat)

Fakat şu zaman; basit, geçersiz imkânsızlıkları mümkün ve olası kılıyor.

Her şeye rağmen imkân dâhilinde olduğunu gösteriyor.

X

Cehaleti, hemen yenmek istiyorsak; yani bir an evvel düze çıkmayı arzuluyorsak; millet ve devletçe kendimize; bilgi, hüner ve ustalık yani Marifet’ten ve değer, meziyet, iman ve irfan itibarıyla olan yüksek dereceden yani Fazilet’ten bir demiryolu yapmalıyız.

Ta ki Meşrutiyet / Cumhuriyet / Demokrasi denen; Millet Meclisi ile idare edilen bir devlet sistemi sayılan Mükemmellik Treni’ne binelim.

Medeniyet / Medenîlik / Uygarlık da denilen Muhteşem Tren’e yerleşelim.

Yanımıza aldığımız Terakkiyat / İlerleme / Gelişme tohumlarını da trene yükleyelim.

Böylece kısa zamanda mâni ve engellerden kurtulup geçelim. İstenen hedefe varalım.

Yolu, ne kadar çabuk açarsak; o nispette istenen maksuda ulaşmak, o derece kolaylaşacak ve çabuklaşacaktır.

X

O hâlde “Efkârı (fikir ve düşünceleri) teşvîş eden (karıştıran) hürriyet ve meşrutiyeti (bugün demokrasiyi) takdir etmeyen kimlerdir?

“Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde (reisliği ve başkanlığı altında), insan milletinden; menba-ı saadetimiz (mutluluk kaynağımız) olan meşvereti (işlerin görüşme yoluyla çözümlenmesini, yani meclisi) inciten bir cemiyettir, (bir topluluktur).” (Münazarat)

Demokrasi, medeniyet, ve ilerleme yolunda; şimdiye kadar gecikmemizin bir diğer sebebi de:

Kendi cehaletimizin silâhıyla, asıl bizi mahv ve perişan eden husus; içimizdeki garip / tuhaf ve şaşılacak ad ve namlarla hükmünü icra etmekte ber-devam olan, sürdüren parça parça, çeşitli istibdatlardır ki, kanun ve nizama tabi olmıyan keyfî, baskıcı yönetim, zulüm ve tahakkümlerle hayatımızı zehirleyip duruyor.

Fakat kabahat; o küçük istibdatların babası hükmünde olan resmiyetteki kanun boşluklarında, mevcut kanunları hafife alanların hafifliğinde, vurdumduymazlık içinde olup da, milleti hiçe sayanlardadır.

Demek ki: “Bizim düşmanımız ve bizi mahveden; Cehalet ağa, oğlu Zaruret (çaresizlik, yoksulluk ve sıkıntı) efendi ve hafidi (torunu) Husumet beydir.” (Münazarat)

Evet “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihat (etmeye devam) edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Örfî)

 

 

Önceki İçerikProf. Dr. İskender Öksüz yazdı: İngiliz silahlı kuvvetleri memleketin idaresine el koydu!
Sonraki İçerikOrta Asya, Orta Çağ ve Genel Türk Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl ile ‘Oğuzlar’ı ‘Hunlar’ı ve Sonrasını Konuştuk.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.