Asıl Mes’ele (1)

92

Okyanus’ta seyreden / giden onlarca kamarası, yüzlerce yolcusu olan bir yolcu vapuru düşünelim.

Yolculardan bazıları kamaralarında değişiklik yapmak için, dipte bir gedik açmak istese.

Ve başlasalar gemiyi delmeye.

Durumu fark eden komşu kamara sakinlerinin şaşkın bakışları arasında buna devam etseler.

Bazı yolcuların işin vahâmet ve tehlikesini anlayarak:

“Durun yahu, yapmayın. Bizi batırmak mı istiyorsunuz?” şeklindeki haklı tenkitlerine de aldırış etmeyerek, üstelik yüksek perdeden:

“Ne demek, kamara bizim değil mi? İstediğimizi yaparız! Size ne oluyor? İşimize karışmayın. Bu bizi ilgilendirir!” diyerek, biraz da tehdit vâri bir cevap verseler.

Çevre kamaradakilerin huzursuzluğu, nihayet kaptana kadar ulaşsa.

Tabii ki kaptan, duruma müdahale eder:

“Ne yapıyorsunuz? Bu yaptığınız yanlış!” falan derse de onlar, yine de bigâne ve kayıtsız kalarak:

“Efendim size de ne oluyor? Biz kendi kamaramızda, kendimize göre, kendi isteğimiz doğrultusunda değişiklik yapmak, özel kamaramızda şahsî bir tasarrufta bulunmak istiyoruz. Çekil git başımızdan, bizi rahat bırak!” gibi ilk bakışta sofiyane ve doğru gibi görünen, fakat aslında bütün gemiyi batıracak ve sulara gark edecek haksız, yersiz bir tasarrufta bulunan bu şaşkınlara karşı kaptan -ister istemez- hâkimâne bir tavır takınarak kükreyen bir sesle:

“Sizi gidi budalalar siziii! Sadece kendiniz -ona da rızamız yok ya- helâk olsanız neyse. Yahu bütün gemiyi batıracaksınız! Behey sersemler! Çekilin oradan, bırakın elinizdekileri! Sizi böyle bir tasarruftan men’ ediyorum. Oturun oturduğunuz yerde ve sadece kendinizin değil; başkalarının da hayatını tehlikeye atmaktan vazgeçin. Aksi takdirde, şimdiki rahatınızdan da yoksun kalacaksınız.” diyeceği ve derhal duruma el koyacağı muhakkaktır.

Bir misâl daha:

On katlı yirmi daireli bir apartman düşünelim.

Dâire sakinlerinden biri, dairesinden geçen ana direklerden birini, lüzumsuz görerek veya genişlik için yıkmaya kalksa, bütün apartman sâkinlerinin ayağa kalkacağı yine izahtan vârestedir.

Onun şahsî tasarruf masarruf diyerek itirazı kaale alınmaz.

Hemen bu sevdadan vazgeçmesi veya daireyi terk etmesi istenir.

Çünkü direği ortadan kaldırdığı takdirde tavan başına çökecek.

Diğer daireler de bundan nasiplerini alacak. Yâni topyekûn apartman, bir enkaz yığını hâlini alarak; sadece o daire sakinlerine değil, bütün apartman halkına mezar olacak.

Gelelim sadede:

Efendiler!

“Bugün Avrupalılar için ortada bir Kürt mes’elesinden ziyade (yâni Kürtçülüğe destek perdesi ardına sığınarak faaliyet gösteren ve Türk milletinin yücelmesinden, Türk devletinin yükselmesinden ve Türk istiklâl ve cumhuriyetinin varlığından ve parlak istikbalinden yersiz endişe içinde kıvranan Batı’nın mevhum ve vehmî) bir ‘Türk meselesi’ var.

“Daha doğrusu her zaman (aslında bu toprakları vatan edindiğimiz ve Hakk’ın kılıcı olduğumuzdan beri hep) bir ‘Türk Meselesi’ olagelmiş!”

(Altemur Kılıç, Türkiye, 13 Temmuz 1999, 12)

Evet, Türkiye’de Kürt mes’elesi yok. Türk Devleti ve Türkiye’nin beka mes’elesi var. İşte asıl mes’ele bu.

Nitekim:

“Dünya globalleşmeye doğru giderken Türkiye’nin gelecekte lider ve güçlü devlet olma ihtimalini hesap edenlerin (de bütün korkusu bu ya).”

(Dr. Seyfi Şahin, Ortadoğu, 29 Temmuz 1999, 6)

 

 

Önceki İçerik“ Ne Zulüm Ne Merhamet; Yalnızca Adalet ”
Sonraki İçerikPolis ve Askerlerimize Gönderilen Mektuplar
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.