Dünya ne ki
Asıl içindeki
Mânadır dünya
Cennet ne ki
Asıl içindeki
Anlamdır cennet
Dünyadan cennet
Çok güzel elbet
Mânası ise cennetin
Dünyadakinden a’lâ
Daha büyük cennet
Cennet cennet dedikleri
Gelmez hiç söze
Cennetteki mânanın ise
Olmaz karşılığı
Cennette bile
Demek ki
Asıl lezzet
Değil cennet
Asıl cennet
Mânadır elbet
X
Hz. Peygamber’e sorarlar: “Cennet lezzetlerinin bir örneği dünyada var mıdır?”
Cevap verir: “Siz hiç ilim meclislerinde bulunmadınız mı? Oradaki lezzet, cennet lezzetlerinin bir nümûnesi (örneği)dir.” meâl ve anlamındaki hadisi hatırlayalım önce.
Gerçekten ilim meclislerinde konuşulan İlâhî mâna ve konular, İlâhî sohbetler cennet lezzetlerinin örneklerindendir. Ve cennetteki cismanî lezzetlerden de üstündür.
Demek ister ki, o sevgili Peygamber; ilim meclislerinde konuşulan gerçekler, ortaya çıkan hakikatler, açıklanan Allah’ın esmaü’l-hüsnâsı yani güzel isimleri…Kısaca Ma’rifetullah / Allah’ı bilme, bulma, tanıma ve onda mânen gark olmadan alınan lezzet; cennet lezzetlerinden bir lezzetttir. Hattâ ondan da üstün, ondan da öte bir lezzettir.
Keza bunları tefekkürde / düşünmekte, tezekkürde / zikredip anmakda; öyle mânevî lezzet, öyle mânevî zevk, öyle mânevî haz ve öyle mânevî bir tad vardır ki, cennet lezzetlerinin birer örneği oldukları gibi, onlardan da yüksek bir lezzettir.
“(Çünkü) cennet, bütün lezaiz-i mâneviyeye medar(dır. Tüm mânevî lezzetlerin bulunduğu bir yerdir.)”
Demek ki cennet; evvelemirde özellikle mânevî lezzetlerin bulunduğu bir yerdir. Cennet her şeyden önce mâna, anlam, fehim ve idrâkin kendisini gösterdiği mekândır.
Cennet işte ancak, asıl rızık olan bu mânevî rızıklar için kurulmuş ve kurulacak olan alandır. Dünyada olduğu gibi, fakat daha üstün nitelikleriyle…Cennet’in en güzel tarafı ise, orada da mâna rızkına mazhar olmaktır.
Cennet ancak bu mânevî rızıktan yâni anlamak, mâna vermek rızkından, rızıklanmak için yaratılmış bir çiçekistandır. Çünkü anlamak, mânalandırmak lezzeti; cennet lezzetlerinden daha lezîzdir.
Rayiha ve kokusu olmayan çiçek bir şeye yaramadığı gibi, mânaya işaret etmeyen, mânası olmayan, madde de bir şeye yaramaz. Çünkü kendisi için değil, onu oraya koyan için vardır. Bu mâna için oluşturulmuştur. Bu anlam okunsun diye varlık sahnesine çıkarılmıştır.
İşte bu mânayı okumak ilimdir. Görülen maddede, işaret edilen mâna okunmuyorsa; bu cehildir. Zaten “Allah’ın adıyla oku!” emrinde de; bu hikmet, bu sır gizlidir.