Artık Bu Kadarı da Olmaz Diyemiyoruz

85

Şaşırma duygumuzu kaybetmek üzereyiz. Hukuka
ve demokratik teamüllere aykırı olaylar hayal edebileceğimizin de ötesine ulaştı.

“Artık bu kadarı da olmaz” dediğimiz bir
olayı tartışamadan peş peşe daha da beterlerini yaşıyoruz. Sanki bu yapılanlar
normalmiş gibi bir şaşırma duygusu, bir demokratik tepki gösteremiyoruz.

Mesela geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan cami
mihrabından
Sezen Aksu’ya yönelik linç kampanyasına katılmıştı. “Hz.
Âdem’e hakaret edenlerin dilini koparmak görevimizdir”
cümlelerini
kullanmıştı.

Tam “bu kadar da olmaz” diyecekken, bu hafta olanlar
öncekileri arattı.

****

Bir Çocuğun Siyasi İstismarı

Olay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Trabzon’daki toplu açılış töreninde yaşandı. Erdoğan izleyiciler arasında yer
alan on yaşında bir çocuğun sahneye çıkarılmasını istedi. Erdoğan’ın uzattığı
mikrofonu alan çocuk, “Arkadaşlar, Bay Kemal Cumhurbaşkanı amcamın
karşısında kim? O adam hain, hain” dedi.

On yaşında bir çocuğun “hain”
kavramının anlamını bilmesi mümkün değil. On yaşındaki çocuk dedesi yaşındaki
adama “Bay Kemal” demez. Ama bu sözleri söylemesi için hazırlanarak
kürsüye çıkarıldığı anlaşılıyor. Böyleyse siyasi ahlakın dip noktasıdır bu.

Çocuğun dedikleri önemli değil. Ama kürsüdeki
CB Erdoğan, Bakanlar ve diğer zevatın bu sözleri büyük bir memnuniyetle ve
gülerek karşılamış olması vahim.

Daha da vahimi İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun
bu olay üzerine twitter’den attığı mesajı.

“Çocuk, Eren Bülbül’ün katillerinin
arkadaşlarına ‘hain’ demiş. Çocuktan al haberi”
demiş İçişleri Bakanı.

Acaba çocuk, “Bay Kemal’in” mitinginde kendisine verilen mikrofondan, “Eren
Bülbül’ün katillerinin dağdaki ve hapisteki liderleriyle müzakere yürüten, bu terörist
başlarından mesajlar okutan, bir katili TRT’ye çıkaranları”
ismen
söyleyerek, “hain” deseydi neler olurdu?

Herhalde İçişleri Bakanı hemen harekete geçer
çocuk ve yakınları tutuklanır, mitingi düzenleyenler linçe tabi tutulurdu.

“Hukukun herkese eşit olarak uygulanmadığı
rejimin adına ne denir?”
siz
karar verin. Ama hukuk devleti ve demokrasi denilemeyeceğinden eminim.

********************************

44 Bin Terörist

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Trabzon’da Toplu Açılış töreninde yaptığı konuşmasında, yine İstanbul Büyükşehir
Belediyesini suçladı:

“44 bin işçiyi belediyeden atıp, onların
yerine maalesef teröristleri doldurdular”
dedi.

Bu iddia gerçekse, “İstanbul Belediyesini
terör örgütü yönetiyor ve devletimiz buna göz yumuyor” anlamı çıkar. Bu iddia
ortaya atıldığından beri epey zaman geçti. İstanbul Belediyesinde bu dönemde
işe alınanlar ve alanlar hakkında terör örgütü üyesi olmaktan soruşturma
açıldığına dair bir haber okumadım.

Daha geçen hafta İçişleri Bakanı Türkiye’deki
terörist sayısının 150’nin altına düştüğünü söyledi. 44 bin işçi yerine
alınanlar terörist ise İçişleri Bakanı neden gereğini yapmıyor?

İstanbul Belediyesi teröristleri işe almış,
devlet bunları da biliyor, fakat İçişleri ve Adalet teşkilatı görevini yapmıyor.
Bütün bunlardan haberi olan devletin başı da görevini yapacağı yerde durumu
halka şikâyet ediyor.

Bu kadar mantıksız ve devlet üslubuna aykırı
beyanların doğru olması felaket olurdu. Yanlış veya yalan olması ise
ayrı bir talihsizlik
sayılmalıdır.

********************************

“Reis Sizi İzliyor” Mesajı

Bugün teknoloji insanların izlenmesi,
gözetlenmesi ve takibi
için büyük imkanlar sunuyor. Bu imkanların en çoğu
devletlerin elindedir. Demokratik ülkelerde bu araçların yasa dışı ve siyasi
amaçlarla kullanımı yasaklanmıştır.
Bu imkanların kullanılması, kamu
yararına olarak, suç ve suçluların tespiti gibi belli amaçlarla
sınırlandırılmıştır.

Günümüzde George Orwell’in 1984
romanındaki durum
teknik olarak fazlasıyla gerçekleşti. İnsanların telefon
konuşmaları, internet görüşmeleri, e-posta ve mesajları
kayıt altına
alınabiliyor. Gittikleri mekanlar HTS kayıtları, Mobese ve özel kameralarla
tespit edilip, kayıt altına alınıyor.

1984 Romanında devleti yöneten sistemin başındaki Big
Brother (Ağabey)
her ev ve işyerinde bulunan tele-ekran denilen bir
araç ile bütün vatandaşları izleyebiliyor. Sistem, Ağabey’in koyduğu kurallara
uymayanları tespit ediyor ve cezalandırıyordu.

Zaten sistem bu izlemeyi yaptığını saklamıyordu.
Tele-ekranlarda “izlemeden kaçmanın mümkün olmadığı” anlatılıyor, her yerde
karşınıza çıkıveren Ağabey’in resimlerinin altına yazılmış “Ağabey sizi
izliyor”
mesajı ile beyinlere kazılıyordu.

Hukuk devleti olma iddiasında olan Türkiye’de
de bu izleme araçlarının, siyasi rakiplerine karşı avantaj elde etmek için
kullanılması suçtur. Özellikle tamamen devletin kontrolü altındaki Mobese
kayıtlarının
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı veya muhalefete karşı siyasi
rekabette avantaj sağlamak için kullanılması suçtur.

Bu suçun işlendiği cihazlardan Emniyet
teşkilatı
, daha geniş bakışla İçişleri Bakanlığı sorumludur.
İçişleri Bakanı burada sorumluları bulup adalete teslim etmezse, sorumlunun
bizzat kendisi olduğu anlamının çıkacağını bilir. Bilir de bu Mobese
kayıtları neden medyaya servis edildi?

Acaba birileri “Reis sizi izliyor”
mesajı mı vermek istiyor?

********************************

Ekonomi Yönetilemeyince

Bu hafta içinde devletin önemli bazı
makamlarında oturanlar değişti. Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçildikten sonra en
önemli bakanlıklar ve bağımsız olması gereken kurumlarda hızlanan bir değişim
var.

Adalet Bakanı olarak 9. Değişim gerçekleşti. Adalete güven algısı
hala yerlerde. Çünkü adalet sisteminin en fazla siyasallaştığı dönem bu. Bu
dönemde Bekir Bozdağ 3. defa Bakan oldu. Bekir Bozdağ’ın neden bulunmaz
bir Adalet Bakanı olduğunu, geçmişte söylediği sözlerden anlayabilirsiniz.

AKP iktidarı enflasyonu düşüremiyor, ekonomik
parametrelerin
hepsi kötü. Bu verileri TÜİK’in manipülasyonu ile düzeltiyor
göründüğü genel bir kanaat haline geldi. AKP döneminde TÜİK’e 10. Başkan
atandı.

Son üç yılda TÜİK’in 6. Başkan değişimi bu.

AKP döneminde 6 Maliye Bakanı ve 8 Merkez
Bankası
değişimi ile rekor kırıldı.

Son TÜİK Başkanının İstatistik alanında bir
çalışması ve tecrübesi yok.

Son Maliye ve Hazine Bakanının ekonomi
tahsili ve tecrübesi yok.

Son Merkez Bankası Başkanının Merkez Bankası
tecrübesi yok.

Olmasa da olur… Nasıl olsa “ekonomist” bir
devlet başkanımız var!

Önceki İçerikTekin Yeken
Sonraki İçerikİyilikspor & Kötülükspor ve İnsanlık ligi
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.