“Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları yer.”
Türkiye 1960’ta kendi Başbakan’ını astı. 40 sene sonra cumhuriyet tarihinin en büyük teröristi’ni ve 30 bin kişinin katili olmaktan yargılanan canibaşı’nı asmamak için idam kaldırıldı; ağırlaştırılmış müebbet oldu. Yıl 2013; Genelkurmay Başkanı müebbet, paşalar da dâhil olmak üzere birçok insan ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı.
İdam kalkmasaydı kaçı infaz olurdu? İnfazlar; Yassıada’daki gibi gizli mi olurdu, yoksa Osmanlı’daki gibi aleni mi olurdu? Menderes‘in ailesinden onyıllar sonra özür dileyen devlet, kaç tanesine iade-i itibar ederdi ve ne zaman?
Tarih bahis gibidir, ya bilinir ya bilinmez. Osmanlı’da sadrazamdan seraskere, şehzadeden şeyhülislama idam bir gelenektir. Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti bu geleneği ileriki tarihlerde de devam ettirecek midir; bahis oyununa konu iddia (iddaa) budur.
Dış politik strateji analizleri ve alternatif eksen egzersizleri yapanlar birkaç yıl içinde Çin Rüyası‘nın Amerikan Rüyası‘nın yerini alacağını görüyor. Şu anda Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla’da ABD’den sonra ikinci, ihracatta ise açık ara birinci Çin.
Nasıl ki Türkiye – Mısır fark etmiyor, Tahrir – Tunus ayırmıyor, Arap Baharı – Türk Sonbaharı demiyor, elin oğlu (Uncle Sam) 10 yılda bir – 30 yılda bir açık alınla ve aççık seççik darbeler kotarıyor; nasıl ki
- dünyada faşizm yükseldiğinde cemahiriyemizde hızlı milliyetçiler,
- komünizm yükseldiğinde sol,
- kapitalizm yükseldiğinde de sağ partiler iktidara geliyor; ve nasıl ki 11 Eylül
sonrası Amerika’nın “Var mı bana yan bakan?” meydan okumasına ona en iyi partnerlik edecek isimleri Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı seçerek “Var mı bize yan bakan“a çeviren ilkeli sistemimiz 2015‘ten itibaren Çin / Asya ekseninde hareket ilkesinde de eski – yeni isimler arıyor olacaktır. Bu fasılda ilk bakılacak yerler Zincirbozan gibi, Hamzakoy gibi, Uzunada gibi Pınarhisar gibi ve Silivri gibi taş medreselerdir. İmralı aklınıza gelmesin diye yazmadım.
Döndük 1921‘e; kuvvetler ayrılığı ‘the end‘. Yargı bağımsızlığı, yasamanın yürütmeden ayrılığı ‘finished‘. Dolayısyla ‘system halted‘ olmuşsa yeni sistem arayışları kaçınılmaz olacaktır; başkanlık ya da yarı başkanlık gibi.
Sonuçta bunca detayı tek akademik cümleye çevirirsek; “Apo paşalar gibi, Paşalar teröristlikten hapis yatıyor” veya “Ne mutlu PeKeKeliyim diyene!“
N’apıyoruz; sulara bakıyoruz.