
Geçtiğimiz hafta üç ziyaret çok tartışıldı. TBMM Komisyonundan (AKP, MHP ve DEM Partili) 3 milletvekili İmralı’ya gidip teröristbaşı Öcalan ile görüştü. Papa ilk ziyaretini Türkiye’ye yaptı, İznik’te ve İstanbul’da ayinler yaptı. Mesud Barzani Cizre’ye geldi. Bir sempozyum bahanesiyle düzenlenen programda Barzani’ye abartılmış övgüler yapıldı. Üniformalı ve uzun namlulu silahlı korumaları ile show yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Barzani ziyareti sebebiyle yaptığı tespit bence her üç ziyaret için de geçerli ve doğrudur: Bu ziyaretlerde yaşananlar REZALETTİR.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hak ve hukuku çiğnenmiştir. Adına ister protokol kuralları deyin ister teamül deyin ne var ne yok ihlal edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin vakarına, saygınlığına, tarihi itibarına ve egemen vasfına taammüden saldırıdır.”
Bizim bu görüşümüzü, Mesud Barzani’nin ofisinden Bahçeli’ye cevap olarak yapılan açıklamada denildiği gibi “şovenist zihniyetin ürünü” olarak nitelendirenler olacaktır. Ben bunlara değil, bunlara bu cesareti ve küstahlığı verenlere kızabilirim.
****
Önce üç ziyarete dair hafızamızı tazeleyelim:
APO ZİYARETİ: AKP’den Hüseyin Yayman, MHP’den Feti Yıldız, DEM Parti’den Gülistan Kılıç Koçyiğit İmralı’ya gitti, teröristbaşını dinledi. AKP ve MHP temsilcileri yaptıklarından o kadar utanmışlardı ki ziyareti ve konuşulanları saklamaya çalıştılar. Fakat DEM temsilcisinin basına açıkladığı görüşme içeriğini ne sahiplenebildiler ne de yalanlayabildiler. Öcalan’ın bu görüşmede “Süreç başarısız olursa darbe mekaniği devreye girer” diye aba altından sopa gösterdiği anlaşıldı.
İlk defa “Gazi Meclisimizin” temsilcileri bir terör elebaşını, bir ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsünü ziyaret edip O’nu müzakereci statüsüne çıkardı. “Türkiye Cumhuriyeti’nin vakarına, saygınlığına, tarihi itibarına ve egemen vasfına” yakışmayan bir iş yaptılar.
****
PAPA ZİYARETİ: Papa 14. Leo, ilk resmi yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Bu ziyaret Türkiye Cumhuriyeti devletinin davetiyle gerçekleşti. Birinci İznik Konsili’nin 1700. yılı vesilesiyle İznik’te ekümenik dua/ayin programı ve İstanbul’da Volkswagen Arena’da 4 bin civarında kişinin katıldığı büyük bir ayin gerçekleştirildi.
“Ekümenik birlik” mesajlarıyla Fener’deki Ortodoks Rum Patriğine de fiilen evrensel patrik statüsü verilmeye çalışıldı. Bu Lozan’ın açık hükümlerine aykırı olup Türkiye’nin dini egemenliğini tartışmaya açan bir adımdır.
Bu tür ayinli ziyaret taleplerine Osmanlı döneminde ve 1925’te Atatürk döneminde izin verilmemişti.
****
MESUD BARZANİ ZİYARETİ: Eski IKBY Başkanı ve KDP lideri Mesud Barzani, Şırnak’ın Cizre ilçesinde bir sempozyuma davet edildi. Ziyaret sırasında Barzani’nin etrafında yabancı üniformalı, uzun namlulu silahlı bir koruma ekibiyle görüntülenmesi tepki topladı. İki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve MHP lideri Bahçeli çok sert demeçler verdiler. Oysaki daveti yapan Vali de İçişleri Bakan Yardımcısı da oradaydı. Barzani’nin Bahçeli’ye verdiği cevap CB Erdoğan tarafından bile incitici bulundu. İçişleri Bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlattı; Dışişleri bu açıklamayı “içerik ve üslup bakımından kabul edilemez” ilan etti.
Devlet Bahçeli haklı: Devlet kurumlarının tamamen işin içinde olduğu bu ziyaret ile de “Türkiye Cumhuriyeti’nin vakarına, saygınlığına, tarihi itibarına ve egemen vasfına” yakışmayan olaylar yaşandı.
************************************
Üç Ziyaretin Ortak Noktası
Apo, Papa ve Barzani Türkiye’nin Lozan ve Montrö antlaşmalarıyla kazandığı statüden uzaklaştırıp, Sevr şartlarına dönmesini isteyen emperyalist güçlerin kullandığı aparatlar.
Bu güçlerin ortak hedefi Lozan ve Montrö’yü delmek ve Türkiye’ye Sevr şartlarını dayatmak. Bu sebeple üç ziyaretin aynı zaman diliminde olması tesadüf olmasa gerek.
Apo ve Barzani’yi anladık ama “Papa’da mı bir aparat?” diye sorabilirsiniz. Bunun için önceki Papa’nın Irak ziyareti anısına bastırılan sözde “Kürdistan haritalı pula” bakmak yeter.
Papa Fransis’in 2021 Irak ziyareti sırasında, IKBY yönetimi Papa’ya bir “ziyaret hatırası pulu” hediye etti. Bu pulda: Türkiye’nin Güneydoğusu, Suriye’nin kuzeyi, Irak’ın kuzeyi, İran’ın batısı birlikte tek bir “Kürdistan” haritası şeklinde tasvir edildi.
Bu haritada Türkiye’den 26 şehir gölgeli/renkli alan içinde yer alıyordu. Yani Türkiye’den 26 ilin koparılması projesi ilan ediliyordu. Pulun Papa’ya verilmesi, mesajın ‘küresel dini otorite’ üzerinden dünyaya taşınması anlamına gelir. Yani, sembolik bir “hediye” değil, bir uluslararasılaştırma girişimidir. Bu pul mutlaka Papalığın bilgisi ve onayı ile basılmıştır. Aksi diplomatik teamüllere aykırıdır.
Haritanın Türkiye’nin içlerine bu kadar geniş yayılması, Lozan’ın reddidir. Çünkü Lozan’ın temel sütunu “Misak-ı Millî’nin kabulü”dür. Pulda buna açık bir itiraz vardır. Bu nedenle, puldaki Papa’nın Kürdistan haritalı resmi, “dini diplomasi” görünümlü bir politik meydan okumadır.
****
Apo’nun nihai hedefinin de bu pulda resmedildiği gibi Türkiye’den koparılacak vilayetlerin de dahil olduğu bir Büyük Kürdistan kurmak olduğu zaten biliniyor.
Barzani’nin Cizre’ye gelip “devlet başkanı” gibi törenle karşılanması, yanında yabancı üniformalı silahlı korumalarla Türkiye’de dolaşması bir mesajdır. Bu ziyaretin Türkiye’nin güney sınırlarında “fiili harita” yaratmaya çalışan güçlere moral desteği olmasını sağlama çabasıdır.
Barzani’nin temsil ettiği yapı, 4 parçalı Büyük Kürdistan haritasının saha ayağını oluşturuyor. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin himayesinde oluşturulan koridor, bugün Türkiye’nin güneyine doğru genişletilmek isteniyor.
Barzani’nin Türkiye’deki görüntüsü bölücülere verilen siyasi cesaret desteği gibidir.
Bu üç ziyaret, o pulda çizilen haritanın gerçekleşmesi için diplomatik, kültürel ve siyasi ayaklarını eş zamanlı harekete geçirme girişimi gibi duruyor. Üç ziyaret aynı amaca, yani Lozan ve Montrö’nün sınırlarını delerek, Türkiye’yi Sevr şartlarına sürükleme hedefine bağlanıyor.
Türkiye’nin Lozan ve Montrö ile kazandığı statüye karşı, farklı cephelerden aynı anda yürütülen bu çok katmanlı oldu-bittilerde devlet yetkililerinin aktif rol alması inanılmaz.
Tarih bilinci yetersizliği, devlet adamı kıtlığı, kurumların ehil ellerde olmaması gibi sebepler olduğunu düşünebiliriz. Ama binlerce yıllık kökleri bulunan bir devletin aklı böyle olmamalıydı.
Umarım bu üç ziyarete halkımızın gösterdiği tepki devletin aklını başına getirir.


