Yıllardan beri benim gibi daha birçok insan anlatmaya gayret gösterdi, gösteriyor ve göstermeye devam edecek.
Bunu neden söylüyorum.
Bazı sohbetlerde, insanların şunu söylediklerini duyuyorum. Yahu, Tayyip ERDOĞAN, bu kadar büyük hatalar yapıyor, ama neden, bazı insanlar bunu görmüyor?
Bazı insanların hâlâ ERDOĞAN’a inanmaya devam etmesi, bilinsin ki, anlatılmadığından değil, Algı Mühendisliğinin ülkemizde çok iyi uygulanmasındandır.
Akp’yi kuran ve iktidara getiren güç, bir takım temel dinamik unsurları bloke etti ve bir takım dinamik unsurları da tamamen ele geçirdi. İşte, tamamen ele geçirilen dinamik güçlerden en önemlisi, basındır. Basının önemli sayıda bir kısmı ele geçirilerek Algı Mühendisliği uygulandı ve olmayan iyi özellikler varmış gibi gösterilip, olan kötü özellikler örtülerek topluma, insanımıza sunuldu.
Şimdi de aynı Algı Mühendisliği basın kanalıyla devam ettirilmektedir. Bu kadar ağır basın saldırısı karşısında, bu kadar insan gerçekleri görebilmiş, ERDOĞAN’ın sürekli hata yapan birisi olduğunu görebiliyorsa, bu durumu takdir etmek gerektir. Demek ki, anlatılıyor ki, hem de bu kadar ağır basın etkisine rağmen anlatılıyor ki, anlatılmış ki, ERDOĞAN’ın gerçek yüzü toplumun önemli bir kesimine gösterilebilmiş.
Yeterli mi derseniz, bu tartışılabilir. Hâlâ gerçekleri görmeyen, göremeyen var, onlara da anlatmak gerek, ya da onlara da ulaşmak gerekir diye düşünülebilir. Doğrudur, bunu değerlendirmek gerektir.
Şimdi bakın, Çin’de Uygur Türkleri katlediliyor, hem de yıllardan beri. Uygur Türklerinin en önemli liderlerinden biri olan Rabia KADİR hanımefendi Türkiye’ye gelemiyor ve Anadolu Türklüğüne kendi dertlerini anlatması Türkiye tarafından engelleniyor. Bu gerçekler ortada iken, Mısır’daki Rabia’ya ağlayanları ve her yerde sembol haline getirilen Rabia işaretinin gülünçlüğünü anlatamadığımız insanlara ne yapalım?
Ukrayna’da yaşayan en büyük Türk liderlerinden olan Mustafa Cemil KIRIMOĞLU beyefendi, Kırımda evine gidemezken ve yurduna varması engellenirken, bu konuyu Anadolu Türklüğüne göstermeyen ve gizleyen, unutturan güçleri daha nasıl anlatalım? Bu gerçeği anlamayanlara, görmeyenlere daha nasıl gösterelim, anlatalım?
Irak’ta Türkmenler yok edilirken, katledilirken, aç susuz çocuklar ölürken, onların peşmergeler ve hele Türkiye tarafından kabul edilmemesini ve bunlar yaşanırken aynı anda, başka ağıtlar peşinde olunmasını anlamayanlara, görmeyenlere daha nasıl anlatalım gösterelim?
Suriye Türkmenleri – ki, sayıları 3-4 milyondur – yok edilirken, tamamen yok sayılırken, ülkenin bütün dikkatlerinin Filistin’e çevrilmesinin tesadüf olmadığını anlamayanlara daha ne diyelim?
Barzani ile Suriye Pkk’sı arasını bulmak için uğraşan bir Türkiye olduğunu ve bunun yeni bir ülke kurulması ve sonunda Türkiye’nin bu yeni ülkeye toprak vereceğini ve bunun için bizim hükümetimizin adeta canla, başla uğraştığını daha nasıl anlatalım, gösterelim?
Şehit edilen askerlerimizin, Genelkurmay tarafından Pkk şehit etti açıklaması yapılırken, hatta bu işi pkk’nın kendisi üstlenirken, ERDOĞAN’ın hayır pkk yapmadı demesini anlamayanlara nasıl anlatalım?
Biz 17-25 Aralık yolsuzluk ve hırsızlık gerçeğini anlatamadığımız, hem de bütün açıklığı ile gerçekler ortada iken anlatamadığımız insanlara, bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ERDOĞAN’a asla oy vermeyin ve Ekmelettin İHSANOĞLU’na oy verin dersek, anlamak istemeyen, görmek istemeyen insanlar üzerinde ne kadar başarılı oluruz?
Bu anlatıp anlatamama konusunu ben biraz ironi olsun, biraz çarpıcı olsun diye bu şekilde aktardım. Yoksa bugüne kadar yaptığımız gibi insanımızın en kıyıda, köşede kalmış olanlarına bile ulaşmak ve anlatmak, gerçekleri aktarmak her Türk aydınının olduğu gibi bizim de görevimizdir. Bu görevden kaçmak, bu görevden yılmak, bu görev için bir saniye bile tereddüt etmek asla mümkün değildir.
Çünkü Anadolu Türklüğünün önünde hiçbir milletin eline geçmeyecek bir örnek var:
MİLLÎ MÜCADELE.
Bir avuç insan olarak ortaya çıkan o zamanın Müslüman Türk Aydını, bütün zorluklara, bütün sıkıntılara göğüs gererek, hatta ölümle dalga geçerek, bütün Anadolu’yu karış, karış gezerek, herkese ulaşarak anlata, anlata başarılı olduklarına göre, bu örnekten hepimizin ders alması gerektir.
Bu yüzden, yılmak, geri çekilmek, karamsar olmak yok.
Mustafa Kemal ATATÜRK, Kâzım KARABEKİR, Fevzi ÇAKMAK ve arkadaşları yılsa, geri çekilse, karamsarlığa, kötümserliğe, yeise düşse idiler, bugün bu ülkede bu şartlarda yaşıyor olabilir mi idik?
Onlara olan borcumuzu olsun ödemek için, ülkemiz ve Türk Milleti üzerine oyun oynayan dünya egemen güçlerine ve onların yerli işbirlikçilerine karşı çok uyanık bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz.
Uyanık bir şekilde, çünkü kimin ne zaman ne tarafta olabileceğini de kestirerek mücadelemizi yapacağız.