MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Mardin Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ‘İstiklal Marşı’nın okutulmadığına’, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisinin açılışında ise ‘Türk bayrağının kaldırıldığına’ ilişkin haberler üzerine tepki gösterdi.
Bahçeli “Türk bayrağını kabullenemeyen şerefsizlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından derhal çıkarılması, mallarına-mülklerine el konulması, bunun yanında DEM Parti hakkında kapatma davasının açılarak bölücü milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, müfettiş görevlendirilmesiyle oyalanmaktan ve zamana oynamaktan vazgeçilmesi, tarihe, ecdada, vatana ve millete namus borcudur” dedi.
Bahçeli’nin tepkisine yol açan DEM’li Mardin Belediye Başkanı kim? Ahmet Türk.
O zaman DBP’den seçilmiş olan, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 24 Kasım 2016 tarihinde tutuklanmıştı.
2 Ocak 2017 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Ahmet Türk’ün rahatsızlığı nedeniyle tutuksuz yargılanması gerektiğini” söyledi.
Akabinde 3 Şubat 2017 tarihinde sağlık sorunları nedeniyle Ahmet Türk adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
Nasıl olduysa, tahliye edildikten sonra sağlık sorunları aniden çözülmüş olmalı ki, 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçildi. Sonra Mardin Belediyesi kayyuma devredildi. 31 Mart 2024 tarihinde yapılan seçimde de aynı Ahmet Türk yeniden Mardin Belediye Başkanı seçildi. Belediye Meclisinin açılışında da İstiklal Marşı okunmadı.
2016’daki DBP’li Ahmet Türk ile 2024’teki DEM’li Ahmet Türk aynı kişi.
Devlet Bahçeli’nin gerçek olmayan sağlık sorunları bahanesiyle hapishaneden tahliye ettirdiği Ahmet Türk’ten şikayet etmeye hakkı var mı? Bahçeli’nin bu tepkisi size inandırıcı geliyor mu?
**********************
R. T. Erdoğan, Abd’li Diplomat ve Tuğrul Türkeş
Yakın siyasi tarihimizde anlaşılması güç beraberlikler ve siyasi manevralara başka örnekler verilebilir:
Erol Mütercimler’in naklettiği ve yalanlanmayan önemli bir hatırasını daha önce de yazdım.
“1999 yılında bir yayın grubu sahibi olan Av. Münci İnci’nin evinde özel bir toplantı yapıldı.” Recep Tayyip Erdoğan’ın daha siyasi yasaklı olduğu bir dönemde yapılan toplantının amacı “Tayyip Bey’i bu ülkeye başbakan yapmaktı.”
Mütercimlerin kaleminden toplantıya katılan kişilerin arasında en ilginç olanları okuyalım:
“Ardından Tayyip Erdoğan geldi. Onun peşinden ise dönemin ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı (Kate Schertz) hanımefendiyle Tuğrul Türkeş el ele birlikte içeri girdiler. Aynı otomobille geldiler.”
Siyasi yasaklı birinin Başbakan olması için düzenlenen toplantıda ABD’li diplomatın bulunmasına şaşırmamız gerekmez mi?
Dahası bu Amerikalı diplomatın Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ile aynı arabayla gelip, kolkola girdiği toplantıdan sonra da aynı şekilde çıkmaları sizde ne gibi duygular yarattı? Bu olayı öğrendikten sonra Tuğrul Türkeş’in 2015’de AKP’ye geçmesine de sürpriz gözüyle bakabilir misiniz?
**********************
K. Kılıçdaroğlu ve Ekmeleddin İhsanoğlu
2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin üst karar organı MKYK’da “bir aday tespit edin ve bana bildirin” der. Fakat bir sonraki toplantıda “adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu’dur. Tartışma istemiyorum” diye söze başlar ve bu ismi onaylattırır.
Ekmeleddin İhsanoğlu gerçekten nitelikli bir kişi olmasına rağmen asla CHP ile uyuşmayan, daha sonra MHP’de politika yapan ve Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması mümkün olmayan bir adaydı.
2014’te Kemal Kılıçdaroğlu’na bu adayı kabul ettiren ve CHP’de ve MHP’de tartışılmadan ortak aday olarak ilan ettiren sebep ve ilişkiler ne idi?
2024 seçimlerinde de “kazanacak aday olmadığı” bütün anketlerde görüldüğü halde ille de aday olma inadı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi iradesinin eseri miydi?
**********************
Yeni Anayasa Talebinde Birleşenler
23 Nisan 2024 sonrasında AKP kanadı “Yeni Anayasa” çalışmalarına başlayacağını açıkladı.
Yeni Anayasa talebinin arkasında iki temel saik var:
İlki, “Anadolu coğrafyasından Türk kimliğini silmek isteyenlerin” ilk önce Anayasa’dan Türk adını çıkartmak arzusu.
İkincisi, R. Tayyip Erdoğan’ı 2028’de yeniden Cumhurbaşkanı seçtirmek. Bunun için;
a) R. Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olmasını engelleyen Anayasa maddesinin değiştirilmesi gerekiyor.
b) Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli yüzde 50+1 kuralını değiştirmek isteniyor. Çünkü artık Erdoğan seçime girebilse bile yüzde 50 oy almasının imkansız olduğu görülmektedir.
Bu hedeflerin hiçbirinin Türk Milletine bir faydası olmayacağı gibi Türk kimliği açısından bir beka sorunu yaratacaktır.
****
Peki o halde milliyeçiliğin kalesi olduğu iddiasındaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 14 Mayıs seçimlerinden sonra, “Darbe anayasası Türkiye’ye layık değildir. Artık vakit gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümünü yeni bir anayasayla taçlandırmak hem Milliyetçi Hareket Partisi hem de Cumhur İttifakı için ortak hedeftir” demesine şaşırmamız gerekmez mi?
23 Nisan’da İyi Parti adına görüş açıklayan Erhan Usta “ilk dört maddeye dokunulmaması ve parlamenter sisteme dönülmesi kaydıyla Yeni Anayasa çalışmalarını destekleyeceklerini” bildirdi. Çekinceleri doğru olmasına rağmen, “Yeni Anayasa tuzağına” düşme riski taşıyan bir açıklama bu. Erhan Usta böyle bir açıklama için neden 27 Nisan’da yapılacak kurultay sonucunu beklemedi? Böylesine stratejik bir konuda yeni seçilecek Genel Başkan ve Genel İdare Kurulu’nun kararını beklemesi gerekmez miydi?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile CB Erdoğan’ın gelecek hafta yapacağı toplantıda CHP Genel Başkanının tavrını da merakla bekleyeceğiz. Ama Özgür Özel de “yeni anayasa tuzağına” balıklama dalarsa şaşırmayacağız.