Mehmet Altan’a ve Şahin Alpay’a karşı herhangi bir sempatim yoktur. Benimle dünya görüşü çok farklı olan gazetecilerdir.
Ancak ifade özgürlüğü kavramını en güçlü bir şekilde anlatan şu cümleyi değerli buluyorum: “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum; fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım.”
Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin tutuklu gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın tahliyelerine karar verdi. Bireysel başvuruları değerlendiren mahkeme hak ihlali olduğuna hükmetti.
Ben AYM’nin bu kararını ve yerel mahkemelerin bu karara uymamasını düşünce ve ifade özgürlüğü ve hukuk güvenliği açısından değerlendireceğim.
***
“DARBEYİ TEŞVİK VE TERÖR ÖRGÜTÜNÜ ÖVME SUÇU” NASIL OLUR?
Mehmet Altan, Şahin Alpay ve diğer gazeteciler “darbeyi teşvik, örgütü övmek” suçlarından yargılanıyorlar.
Anayasa Mahkemesi (AYM) tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi darbe suçu için “suçlamaya konu olan yazılarda hükümetin zorla uzaklaştırılması gerektiği yönünde ifadelerin yer alması gerektiğini” kabul ediyor.
“Terör örgütü üyesi” olmak veya “övmek” suçu için, “örgütün yasal olmayan yönünü, hükümeti zorla uzaklaştırma hedefinin bilerek övülmesi gerektiği” ölçüsünü kullanıyor.
Dosyayı inceleyen AYM üyeleri dosyada bu tür yazıların veya başka delillerin bulunmadığını değerlendirdi. “Dosyadaki delillerin yeterli olmadığına” ve mahkûmiyete yeterli somut deliller olmadığı halde verilen tutuklama kararlarının “insan hakkı ihlali” olduğuna karar verdi.
İhlal kararlarını alan 11 hâkimin içinde de, karara muhalefet eden 6 hâkimin içinde de Ahmet Necdet Sezer’in, Abdullah Gül’ün ve Tayyip Erdoğan’ın atadığı hâkimler var.
Bu da bana AYM’ nin dosyayı siyasi değil, hukuki açıdan incelediğini düşündürüyor.
***********************************
AYM KARARI UYGULANMAK ZORUNDA…
Bireysel başvurularda AYM “ihlal” kararı verebilir, “tahliye” kararı veremez, yerel mahkemeler de bunun gereği olarak “tahliye” kararı verir.
Bir hukukçu olarak, Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verdiği “hak ihlali” kararı üzerine yerel mahkemelerin tahliye kararı vermemesini son derece yanlış ve tehlikeli buluyorum.
Yerel mahkemeler AYM’nin bu tür kararlarını uygulamamak yetkisine sahip değildir.
Somut bir örnekle açıklarsak, AYM adam öldürmek suçundan tutuklu yargılanan sanığın adam öldürmediğini tespit etse ve hak ihlali kararı verse, yerel mahkeme “siz görev gaspı yaptınız, hak ihlali kararı veremezsiniz” deyip direnebilecek midir?
AYM kararları kesin ve bağlayıcıdır. AYM kararlarını yanlış da bulsanız, görev gaspı yaptığını da düşünseniz itiraz edilecek başka bir merci yoktur.
AYM’ye bireysel başvuru hakkı 2010 referandumu ile AKP tarafından getirildi. Anayasaya göre artık “AYM, AİHM’nin sahip olduğu bütün yetkilere sahiptir, tıpkı AİHM gibi insan hakları denetimi yapar.”
AYM kararları AİHM içtihatlarına uygun olmazsa saygınlığı azalır. AİHM kararlarına aykırı AYM kararları bu defa bu uluslararası mahkemede bozulur.
AYM kararları uygulanmazsa, AİHM kendisine müracaat için “iç hukuk yollarının tüketilmesi” gerekliğine dair kuraldan vazgeçecektir. Çünkü “AYM kararları mademki uygulanmıyor, AYM’ye başvurmadan AİHM’e başvurulabilir” diyecektir.
Böylece AYM’ye bireysel başvuru hakkı fiilen kalkmış olur.
***********************************
YSK KARARI GİBİ, AYM KARARI DA BAĞLAYICIDIR
Hatırlayınız 16 Nisan 2017 Referandumunda Yüksek Seçim Kurulu (YSK) daha seçim devam ederken mühürsüz oyları geçerli sayan bir karar aldı. Bu karar seçimin kaderini değiştiren bir hukuksuz müdahale olarak nitelendirildi.
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler sözü geçen YSK’nın kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu gerekçeleriyle açıklamıştı. Buna rağmen Gözler bir hukukçu olarak,
“YSK’nın kararı kesin ve bağlayıcıdır.
Hukuk sistemimizde YSK’nın kararları, kanuna ne kadar apaçık bir şekilde aykırı olursa olsun geçerlidir ve bağlayıcıdır. YSK’nın kararının yanlış olması başka şey, bu kararın geçerliliği ve bağlayıcılığı başka şeydir.
Kararın hukuken doğruluğunu tartışabiliriz; ama kararın bağlayıcılığını tartışmamamız gerekir. Aksi takdirde hukuk güvenliği sarsılır.
Anayasamız seçimlerin yönetimi ve denetimi konusunda son sözü söyleme yetkisini YSK’ya vermiştir. YSK’nın kararları, biz beğensek de beğenmesek de, kanuna uygun da olsa, aykırı da olsa, Anayasamıza göre geçerli ve bağlayıcıdır” demişti.
Ak Parti kanadı da bu süreçte hep YSK’nın son merci ve YSK kararının geçerli ve bağlayıcı olduğunu iddia etti.
Nitekim bütün hukuksuzluğuna rağmen YSK kararları geçerli ve bağlayıcı oldu. Bu hukuksuz kararla Türkiye’nin yönetim sistemi değişti.
Prof. Dr. Kemal Gözler‘in bu sözlerinde geçen YSK yerine AYM koyunuz cümleler aynen yine doğrudur.
Anayasamız bireysel başvurularda “hak ihlali tespiti” konusunda son sözü söyleme yetkisini AYM’ye vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı uluslararası hukuka uygundur.
Fakat karar, hukuksuz dahi olsa, kesin ve bağlayıcıdır.
İktidarın aksini iddia etmesi ve yerel mahkemelerin AYM kararını uygulamaması hukuk güvenliğini derinden sarsmıştır.
18.01.2018
Ruhittin SÖNMEZ