TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu “İmralı görüşmeleri” sonrasındaki süreci değerlendirmek için konuk olduğu televizyon programında “ana dilde eğitim” ile ilgili tavrını net (olarak ortaya) koydu. Kuzu:
“Ana dilde eğitim’e karşıyım. Eğitim dili olmasına ‘evet’ demem. Ana dilde eğitim bu memleketi böleceği için karşıyım. Burada, 18 tane etnik-dinî grup var. Bir tek Kürt’ün, Türk’ün anası yok ki. Diğer 16 anayı ne yapacaksın? Anasını alan gelirse, ‘ben de dilimi istiyorum’ derse ne yapacaksın? 18 adet astronomi, 18 adet matematik, 18 adet coğrafya! Buna memleket dayanır mı?
“Belçika’nın haline bakın. İşte bölündü. Bölünüyor.
“ABD bir eyalette İspanyolcaya izin verdi. 2 yıl sonra vazgeçti.” Dedi. (Yeniçağ, 9 Ocak 2013, s.9)
X
Öyle nazik bir konu ki, ilk nazarda karşı çıkmak; gayri insanî bir davranış gibi algılanıyor! Oysa, bir kimsenin ana dilini konuşması başka şey; ana dilde eğitim istemesi çok çok farklı bir husus. Biri ne kadar insanî ve kişisel bir hak ise, ana dilde eğitim için ısrar etmek; ister istemez ayrılığa çanak tutmaktır. Kaldı ki, resmî dilde eğitim; devlet olmanın olmazsa olmazıdır. Velhasıl, aslında doğru olan bir şey; uygulamada doğru olmayabilir. İşte ana dilde eğitim bu kabîldendir.
Bundan dolayı bu yerinde tespit karşısında; akıl için yol birdir diyor ve şimdilik şu hakikatleri hatırlatmakla yetiniyorum:
“Orta-doğu’nun değişik yörelerine dağılmış olan Kürt adı verilen toplulukların konuştukları dile alışagelindiği üzere Kürtçe denmektedir. Bu tanımlama ile âdeta bütün Kürt adı verilen toplulukların ortak bir kültür unsuru olabilecek bir Kürtçe akla gelmektedir. Ancak gerçek bu değildir.Bölgede ne kadar Kürt adı altında birleştirilmeye çalışılan topluluk varsa bir o kadar Kürtçe vardır dersek konuyu biraz abartmış sayılmayız.
“Meseleyi yakından bilenler, gerçeği görenler değil de ancak Kürtçülük konusunda ısrarlı olanlar bu zaafı örtebilmek için kendilerine göre dialekt tasnifleri yapmaya çalışmışlardır.
“Kürt konusunda en önemli kaynak konumunda olan ŞEREFNAME bile Kürt denilen toplulukları konuştukları dialektlere göre dört ana gruba ayırmıştır: Kurmanç, Lor, Kelhur, Goran. (Şeref Han, Şerefname, s. 22)
“Evliya Çelebi onaltı kadar ayrı dialektlerden söz ettiği gibi, bugün de geçerli olan dialektler arasındaki anlaşamamazlığı ‘birbirlerine elfazları ve lehçe-i mahsusaları mugayirdir, kim nicesi birbirlerinin kelimatların tercüman ile anlarlar.’ İfadesi ile net bir şekilde vurgulamaktadır. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C. IV, Varak: 219 a.)
“Evliya Çelebî’nin üçyüz yıl kadar önceki ortaya koyduğu bu gerçeği, kendisini açıkça Pankürdist olarak ilan eden Mehrdad R. İzady: ‘İran’daki Kirmanşahlı bir Kürd’ün, Irak’taki Erbil’li, Suriye’deki Afrin’li veya Türkiye’deki Diyarbakır’lı bir başka Kürd ile anlaşması için, basit bir selamlaşmadan sonra üçüncü bir dili kullanması gerekmekte…’ (Mehrdad R. İzady. A Concise Handbook, s. 186) şeklinde kabullenmek zorunda kalmıştır.” ( Her Yönüyle KÜRT DOSYASI, Prof. Dr. Abdulhalûk M. Çay, 8. Baskı, İstanbul – Temmuz 2010, s. 168, 170)
Bu gerçekler karşısında elimizi şakağımıza koyup tekrar tekrar düşünmek gerek.
3592