“İsveç ‘in NATO’ya kabulünün şerefine…”
“Türklerin yüzyıllardır kafası karışık. Kendilerini ne kabul etsinler bir türlü karar verememiş durumdalar! Türkler mi, Araplar mı, Ümmetmiler yoksa karıştıkları mikro etniklere mi mensuplar bir türlü karar veremiyorlar… Bu sadece teorik bir değerlendirme değil. Aynı zamanda saha da gördüğüm bir gerçeklik.
Türklüğün çok önemli hususiyetleri var. Tarihimiz, insanlık tarihine şekil vermiş. Hani diyorlar ya; Türk’ü tarihten çıkartırsan geriye bir şey kalmaz, bu çok doğru bir tespit.
Hep tekrar ettiğim bir gerçek var. Prof. Dr. Orhan Türkdoğan; Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerinin şüphesiz Türk devleti olduklarını ancak hiç bir zaman Türkler tarafından sevk ve idare edilmediklerini yazmıştır. Böyle olunca Türk devletlerine hakim olan gayrı Türkler ancak Türklere ihtiyaç olunca Türkleri ve Türklüğü hatırlamışlardır. Nerede derseniz en basiti ile askerlik işlerinde diye cevap verebiliriz. O da erat düzeyinde! Komutanların Türklüğü de tartışmalıdır…
Konumuz ise ABD ve onun değişmez müttefiki İngiltere’nin Türk coğrafyasına ilişkin politikaları ve Türkiye üzerinden yürütmeye çalıştıkları Türkçülük hareketleridir.
Türkiye, Atatürk’ün ölümünden beri Türk Dünyası ile Türk topluluklarına karşı soğuktur. Ülkesinde bile Türkçülük hareketlerini bastırmış ve günümüze kadar kontrol altında tutmayı başarmıştır.
Türkiye’nin Türklükle ilgili hamlelerinin, ABD ve İngiltere’nin emperyalist planlarına göre şekillendiğini söylersek her halde yanlış yapmış olmayız…
Türkiye’de Türkçüler yıllarca Türk Dünyası ile ilgili uyarılar yapmış fakat devleti idare eden unsurlar bu seslere kulak tıkadıkları gibi aksine bastırma yoluna gitmişlerdir.
Türkiye’nin Türkçülüğü Ülkücülük adı altında hatırladığı dönem 1960’lı yıllardır. O dönem Sovyet tehditinin azdığı bir dönemdir. Türkiye, NATO’nun Güneydoğu Avrupa noktasında ABD’nin sınır bekçiliğini yapan bir konumdadır. Muhtemel bir sıcak savaş için Türkçüler, Ülkücülük adı altında örgütlendirilir. Komünizmle mücadele için kurulmuş dernekleri kuran ve yönetenlere bakın nerede ise tamamı ABD ve İngiltere politikaları kapsamında çalışmış yada kullanılmışlardır. Sonrasında da Türkçüler iktidara yaklaşınca ABD destekli 12 Eylül yönetimince zindanlarda dumura uğratılmışlardır.
ABD bir yandan Türkiye’deki Türkçüleri hedefleri doğrultusunda kullanırken diğer yandan hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de Türkçülerin Türk Dünyası ile ilgilenmesine izin vermemiştir.
Ayni dönemde Irak Türkleri Kerkük ve Musul’la tanınan Türkmeneli topraklarında çok büyük sıkıntılar düçar olmuştur. Suriye Türklerini ise Suriye’de iç savaş çıkana kadar Türkiye’de konuşmak adeta yasaktır. Halbuki 1920’li yılların sonunda Halep’te 30 civarında günlük Türkçe gazete çıkmaktadır. ABD ve ortağı İngiltere bu bölgelere kendi menfaatleri için gelip yerleşince bizde oradaki Türkleri daha fazla duyar olduk…
Buna Balkan topraklarında yaşayan soydaşları, Kırım ve Kıbrıs Türklerini de, eklemek lazım… Şimdi de bizi Libya’ya yönlendiren güç; orada Kuloğlu ve Koloğlu Türklerinin olduğunu bunların nüfusunun da Libya nüfusunun %15’ni oluşturduğunu bize anlatıyor. Adama sormazlar mı; bugüne kadar bu bilgiden niye yoksunduk diye!
Keza Türkçüler, İran nüfusunun yarısının Türk olduğunu anlatıp dururdu. Herkes bunu bir hayal olarak niteler ve gülüp geçerdi. Milli eğitim sistemimiz ise “Dünya Türklüğü” açısından dişe dokunur tek bir laf etmezdi. Şimdi ABD ortakları İngiltere ve İsrail ile birlikte İran’ı dağıtmak ve parçalamak istiyor. Bunun içinde Güney Azerbaycan’daki Türkleri dürtüyor. Traktör futbol takımının oynadığı maçlardaki görüntüleri sosyal medya aracılığıyla yayarak Türkiye Türklüğünü de ajite ederek politik hedefleri kapsamında kullanmaya çalışıyor. Biz de duygusal bir ırkız ya hemen zokayı yutuyoruz.
Aynı politika Doğu Türkistan üzerinde oynanıyor. ABD ve küresel ortaklarının Çin’le bir kavgası var. Bu kavga birileri üzerinde diri tutulmaya çalışılıyor. Uygur Türkleri ABD’nin politikaları yüzünden Çin’in katmerlenen insanlık dışı uygulamalarına maruz kalıyor.
Türklük, Türkiye dahil her yerde sıkıntı içindedir. Bu sıkıntıların ortadan kaldırılması için Türkler tarafından özgün politikalar ve stratejiler ortaya konulmalıdır. ABD ve ortaklarından bir medet umulmamalıdır. Eğer Türklerin yaşadığı insan hakları ihlalleri için ABD’den medet umulacaksa biliniz ki, Türklerin akibeti bugünkünden daha feci olacaktır.
Türkiye’de Türkçülüğün kaderini bir CIA Ajanının insiyatifine bırakan, Türk Dünyasına ABD’nin örgütlediği FETÖ’nün okulları ile girmeye çalışan ve işi düştüğü zaman Türklüğü hatırlayan bir devlet anlayışı ile Türk’ü rahata kavuşturmanın imkanı yoktur.
Doğu Türkistanlı, Güney Azerbaycanlı, Kırımlı başta olmak üzere Türk Dünyasına mensup kardeşlerime “niye ABD ile birlikte hareket ederek hakkınızı arıyorsunuz?” diye sorduğumda yapılanın doğru olmasa bile başka çarelerinin olmadığı cevabını alıyorum. Bu da bizim yani Türkiye Türklüğünün kendisini sorgulamasını gerektiren bir durum ortaya çıkarıyor.
Şahsen ABD ve onun ortağı İngiltere ile birlikte Türkçülük yapmam. Onlarla birlikte Türklüğün hakkını aramanın nerede ise imkansız olduğunu bilirim. Günlük avuntuları da, Türklüğe faydaymış gibi değerlendirmem.
Türklerin bilmesi gereken en önemli şey; Türk’ün etrafında dönüp duran kavganın tek nedeninin Türklüğün dünya üzerinden silinmesine dönük bir mücadele olduğudur. Her Türk’ün ABD’nin tuzaklarına düşmeden adımlarını buna göre atması gerekmektedir… ABD’ye diklenenlerin de, samimi olmadıklarını bugüne kadar yaptıklarından dolayı görüyor ve düşünüyorum.”
İsveç’in NATO’ya girişi TBMM’de onaylanınca ve bir dün söylenilenlere bir de bugün yapılana bakınca eskiden bu yazdıklarımı hatırladım! İtalya Başbakanı Meloni’ye verildiği söylenilen Afrikalı sığınmacılar ile ilgili sözlerde, sizin için bilmem ama benim için dehşet verici!