A’mâk – ı Hayâl (2)

87

     A’mâk-ı Hayâl’de
geçen sorular; eserin çeşitli yerlerinde aşağıdaki şekilde cevaplandırılıyor:

 

Bu fena mülküne (yokluk ülkesine) ibretle nazar kıl (bak) ey
can – Gafleti eyle hebâ (kaldır ortadan), hâlî (boş) değildir meydan

Kanı (hani) Sultan Süleyman, kanı (hani) İskender Han – Sad
hezâr (yüz bin) ömrü sürûr (sevinç) ile geçirsen bir ân

Ne güle, bülbüle bâkî a gözüm bâğ-ı cihân – Kime yâr oldu
muradınca felek, devr-i zamân?

x

Tama’ u (tamah ve) hırsa uyup nefs ile makhûr (kahr) olma –
Rahatın zâil olur (kaçar), nâm-ı meşhûr (çok ünlü) olma

Sohbet-i ârif-i billâha eriş (Allah ârifinin sohbetine
katıl), dûr (uzak) olma – Saltanat-ı mesned-i dünya (dünya makamının saltanatı)
ile mağrûr olma (gururlanma)

x

Zevk-i dünyâya (dünya zevkine) firîb olmadılar (aldanmadılar)
ehl-i kemâl (olgun insanlar) 

Bildiler hâsılı (sonuçta) hep zıll u hevâ, lu’b u hayâl (her
şey gölge, arzu, oyun ve hayâl)

Zevke teşbîhi cihânın (dünyanın zevke benzetilmesi) hele
rü’yaya misâl (benzer)

Dâmen-i aşkı (aşkın eteğini) tutup buldu kurb-i visâl
(vuslata yaklaştı ve vuslata erdi)

x

Yürü ey sâyih-i âvâre (seyahat eden avare) yürü, durma
yürü 

Koymasın râh-ı visâlden (vuslat yolundan) seni ezvâk-ı misâl
(dünya zevkleri)

Bu bedâyi (güzellikler) bu letâif (lâtiflikler) heme rü’ya ve
hayâl 

Yürü ey zâir-i bîçâre (zavallı ziyaretçi), yürü, durma yürü

Yürü ki nüzhet-i vuslatta (vuslatın nezihliğinde) teâli
(yüceliş) göresin 

Yürü aslında fenâ (yokluğu) bul, budur etvâr-ı kemâl
(olgunluk tavırları)

Yürü âlâyişi (gösterişi) terk et içesin ke’s-i visâl (vuslat
kadehinden) 

Yürü ki sâha-yı hîçîde (hiçlik alanında) tecelli göresin

  x

Bu şu’ûn (olaylar), âlem – Bîsebât u (kararsız ve)  bîkıdem (kıdemsiz) 

Nerde Havva, Âdem – Varsa aklın ey dedem

Dem bu demdir, dem bu dem! 
Dem bu demdir, dem bu dem!

Yâd-ı mâzî (geçmişi hatırlamak) bahşeder – Hayf u âlâm u
(hayıf, elemler ve) keder 

Olma meşgûl-i kader (kaderle meşgûl olma) – Kimse kalmaz, hep
gider

Dem bu demdir, dem bu dem! 
Dem bu demdir, dem bu dem!

Sen gibi bir sâile (dilenciye) – Hayf (yazık) değil mi
gâile  Olma meşgûl hâl ile – Derd-i
istikbâl ile

Dem bu demdir, dem bu dem! 
Dem bu demdir, dem bu dem!

Bu hayatta yok vefa – Her günü derd ü cefa – Ey müştak-ı safa
(sefayı özleyen) – Ömrünü etme heba

Dem bu demdir, dem bu dem! 
Dem bu demdir, dem bu dem!

Kim bilir Edhem imiş – Bilmeyen sersem imiş – Gâyeti (sonu)
bir dem imiş 

Mâadâsı (gerisi) hemm (keder) imiş

Dem bu demdir, dem bu dem! 
Dem bu demdir, dem bu dem!

x

Ey zayf-ı bezm-i vücud (varlık meclisinin misafiri) – Anla
nedir, sırr-ı şuûn (olan bitenin sırrı) 

….. Yok dem-i vahdette hudûd (Vahdet ânının sınırı)

Her ne desen nâmı ânın (onun ismi) – Cümlede o nokta nihân
(gizli)

Gâhî (bazen) esîr gâhî (bazen) cihân – Mevt ü hayât (ölüm ve
hayat) câmı ânın (onun kadehi)

Gâhî (bazen) güneş, gâhî (bazen) kamer (ay) – Gâhî (bazen)
matar (yağmur), gâhî (bazen) sehâb 
(bulut) 

 Kendi ateş, kendi şihâb
(akan yıldız) – Kendi gece, kendi seher – Gâhî (bazen) hacer (taş), gâhî
(bazen) nebat (bitki) – Gâhî (bazen) neml (karınca), gâhî (bazen) esed (aslan)
– Kendisi ruh, kendi cesed – Kendi hayat, kendi memat (ölüm)

Devr ile Âdem olacak (zamanla Âdem var olunca) – Kendini
kendinde bulur – Mutlak iken nokta olur – Âdem imiş mazhar-ı Hak (Hakkın
mazharı)

x

Allahuekber! Allahuekber! – Ey sırr-ı vücûd-i bîvücûd (ey
varlıksız varlığın sırrı) 

Marufsun (tanınırsın) ama bilinmezsin – Zahirsin (aşikârsın)
ama görünmezsin

Önceki İçerikYeni Çözüm Süreci: Göçürme
Sonraki İçerikAnnelerin Kıymeti
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.