Altaylardan Hira’ya Türk – İslam Dostluğu

105

 

 

Değerli araştırmacı yazar, mütefekkir azîz ve muhterem dostum Oğuz Çetinoğlu’nun çok çeşitli, zengin kaynak eserler ve titizlikle seçilen kıymetli fikir adamlarının görüşlerini ihtiva eden röportajlar ile mücehhez olarak yeni yayınladığı ve Altaylardan Hira’ya TÜRK İSLÂM DOSTLUĞU adını verdiği eserini dikkatle ve zevkle okudum. Dil ve üslup güzelliğini de ihtiva eden eserin, yayın dünyâmıza kazandırılması aynı zamanda, Kitap, Müslüman Türk Milletinin hayatında oluşan büyük bir boşluğu doldurması ve fikir karmaşasının giderilebilmesi bakımından dikkat çekicidir.

Türkiye üzerinde oynanan oyunların doruk noktasına ulaştığı, alt kimlik-üst kimlik, din, inanç ve kültür tartışmalarının, ötekileştirme gibi bizlere uymayan düşünce ve davranışların ayyuka çıktığı, etnik çatışmaların büyük savaşlara yol açtığı günümüzde, milletimizin ihtiyaç duyduğu birlik ve beraberliği sağlamada önemli katkıları olacağına inandığım bu eserin, anlaşılır, kısa öz ve net bilgiler ihtiva etmesi de fevkalâde önemlidir.

“Bilgeoğuz Yayınevi”nden çıkan eserin özünde; biri diğerini tamamlayan, biri diğerinin ayrılamazı olan Türk Milliyetçiliği ve İslâm vardır. İnsan, toplum ve millet kavramı çerçevesinde Türk târihi ve sosyal yapısı ile toplumlar arası ilişkiler, İslâm dîni ve milliyetçilik tahlil edilmiş, Türk Milleti’nin, İslâm anlayışı ile zenginleşen kültürü içinde nasıl yaşadığı ve nasıl yaşaması gerektiği yumuşak üslupla çok güzel anlatılmıştır.

Türkiye’de 1960’lara kadar Türk milliyetçileri, ilgilerini daha çok İslam Öncesi Türk tarih ve kültürü üzerinde yoğunlaştırıyorlardı. Bu akımın en önemli temsilcileri Ziya Gökalp ve Hüseyin Nihal Atsız idi. 1970’li yıllardan itibaren Prof. Dr. Osman Turan, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, emekli Albay Dündar Taşer, Prof. Dr. Nurettin Topçu, Prof. Dr. Erol Güngör ve Sosyolog-Eğitimci Yazar Seyit Ahmet Arvasi yazılarında Türkçülüğün İslamiyet’le kaynaşmış bir bütün olduğu gerçeğini vurguladılar.

Belirtilen isimlerin Rahmet-i Rahman’a kavuşmasından sonra İslamî hassasiyeti ağır basan yazarlar ve fikir adamları, kendilerine göre haklı gerekçelerle Türk milliyetçiliği ve hatta Türkçülüğü, Türk kimliğini ve kültürünü unutturmaya çalışıyorlardı. Bir kısmı da bu düşüncelerin yakıcı-yıkıcı ve tehlikeli, hatta çok tehlikeli olduğunu iddia ediyorlardı. 1934 yılında vefat eden Ahmet Naim Babanzâde’nin günümüzdeki temsilcileri, bu iddialarını makale ve kitaplarında ileri sürmeye devam etmektedirler.

Böyle bir ortamda Oğuz Çetinoğlu, iddiasız ve fakat düşüncelerinin, yazdıklarının doğru olduğuna inanmış insanların sâkin ve inandırıcı üslubu ile gerçeklere kapı açıyor. İslamiyet ile Türkçülüğün birbirinin karşıtı veya alternatifi olmadığını, birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu ortaya koyuyor. Çetinoğlu’na göre İslamiyet bizim vazgeçilmezimizdir. Türkçülük, Türk milletini; dini, dili ve kültürü ile birlikte sevmektir.  Türkçülük ve İslamiyet’in bir arada bulunması; milletimize huzur, güven ve güç kazandıracaktır.

Yazar; bir sosyolog değildir. İdeolog da değildir. Ancak tahlilleri derin ve millî-manevî değerlere bağlılığı ideolog katılığında.

Kitapta yeni bir düşünce akımı ortaya konulmuyor. Olması gereken, daha doğrusu mevcut iken dış etkenlerle ve dış etkenlerin içerideki temsilcileri marifetiyle bozulmaya çalışılan düzen, yalın bir dille, kötü niyetlilere anlatılıyor. Millî ve manevî yaklaşımlarından biri diğerinden ayırt edilmeksizin ikisi bir arada merkeze yerleştiriliyor.

Devlet adı verilen siyasî yapı, bir milletin topyekün değerlerini ayakta tutmak, geliştirmek maksadıyla inşa edilir. Bu değerlerden biri ihmal edilirse, sıkıntılar doğar. Devlet kurulduktan yıllar sonra değerler arasında tercihler yapmak mümkün olsa bile, gereksiz ve hatta tehlikelidir. Değerlerin tamamı ihmal edilirse devlet, kuruluş felsefesinden uzaklaşır, meşruiyetini kaybeder.

Modernizmi ve batılılaşmayı, ideoloji olarak benimseyenler, tehlikeli yolda olduklarını, Türk-İslam Dostluğu isimli eseri okumakla anlayabilirler. 

Anlayışların, zevklerin, alışkanlıkların… her şeyin değiştiği bir çağda yaşıyoruz. Çetinoğlu iddia ediyor ki değişmezlerimiz de bulunmalı: Onlar; inancımız ve kültürümüzdür.

Özetle kitap; kendimiz kalarak gelişmeyi öneriyor.

Kitabın en önemli özelliği de; dinle kavgalı olan milliyetçileri, Türkçülükle barışık olmayan dinî hassasiyet sahiplerini… her iki gruba da saygıda kusur etmeksizin, kimseyi aşağılamaksızın, dil hüneri, kalem efendisi inceliği ile ve sevecen fiskelerle uyarmasıdır.

Yazar; İslamî hassasiyet sahipleri ile millî değerlerine bağlı insanlarımıza tek bir hedef belirliyor:

En az 4.000, kimilerine göre de 10.000 yıllık kültürümüzü, 1.400 yıllık Müslümanlığımızı kaynaştırmak, pekiştirmek, geliştirmek.

Sözünü şöyle bağlıyor:

Huzur bundadır. Güç bundadır. Güven içerisinde olmak bundadır. Fert olarak, millet olarak, devlet olarak itibarlı olmak bundadır.

Esere takdim yazıları yazan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Dr. Turan Yazgan gibi ben de Oğuz Çetinoğlu’nun kitabının okunmasını hararetle tavsiye ediyorum.

———————————————-

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi, Molla Fenari Sokağı Nu: 41/A Cağaloğlu, İSTANBUL. Telefon: 0.212-527 33 65

 e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr  /  oguzhancengiz@gmail.com
İnternet adresi: www.bilgeoguz.com.tr         

 

Altaylardan Hira’ya Türk – İslam Dostluğu

Altaylardan Hira’ya Türk – İslam Dostluğu