Almanya’ya Göçün 50.Yılı

116

Türk milleti, ruhundaki bilinmez nedenlerden dolayı göç etmeye devam ediyor. Bu göçlerin en önemlilerinden biri son yüzyılda çalışmak üzere Almanya’ya gönderdiğimiz insanlarımızdır. 2011 yılı bu insanların yaptığı göçün ellinci yılıdır.

Ne yazık k;i her zaman olduğu gibi merkez coğrafyadan etrafa dağılan diğer Türklere gösteremediğimiz ilgi gibi bu kardeşlerimize de gereken ilgiyi gösteremedik. Türkleri yalnız bırakma anlayışımız Almanya’ya gönderdiklerimiz içinde aynen zuhur etti.

Bu sebeple üçüncü ve dördüncü nesiller için “Türkalman” tabiri kullanılıyor. Her halde beşinci ve altıncı nesillerde “Almanya’da Türk’ü arada bulasın” olacak.

Tarihin her döneminde gösterdiğimiz “ihanet yönlendirmeli gafleti” Almanya’nın insafına terk ettiğimiz Türklere de gösteriyoruz.

Almanya’da bazı Türkler, Almanya’nın en güzel ve en etkili 50 kadınından biri olarak gösterilen Nazan Eckes örneğinde olduğu gibi uyum sağlama adına isim, soy isim değişikliğine gidiyor. Ve Türklerin yaşadığı bir çok ülkede olduğu gibi Türkçe ile yaşamayı terk ediyor. Ben bunu Amerika’da yaşayan Türklerde görmüştüm. Coşkun çok milliyetçi bir adamdı ama kartvizitinde adını Jush yapıvermişti.

Yine Nazan Eckes devam ediyor “hiç Türk sevgilim olmadı” diye.

Bu söz bana Rodos’un Türklerden arındırılmasında düştüğümüz durumu hatırlattı. Rodos’ta Müslüman Türk kadınları, adadaki İtalyan ve Rumlarla fingirdeşip evlilik yaparken, buna karşılık Ortodoks  din adamları rum kızlarının Türklerle ve İtalyanlarla bırakın evlilik yapmasını, arkadaş bile olmalarını yasaklıyor ve kiliseden aforoz etmekle tehdit ediyordu. Sonuç; Rodos’ta müslüman Türk varlığı  120 binden 3000 kişiye geriledi. Kalanları da Allah’a emanet etmiş durumdayız. Böyle giderse Almanya’daki üç milyon Türk’ün varlığı ne olur, gerisini siz düşünün.

Oysa ki Almanyalı Türkler; halen kendi geldikleri veya anne ve babalarının ya da nine ve dedelerinin geldiği anayurtlarındaki gelişmeleri büyük bir ilgiyle izliyor. Henüz bağ kopmuş değil. Ama bu bağ kopsun diye Alman devletinin büyük bir gayreti ve Türk hükümetlerinin de bu çorbaya attığı tuz var.

Anlaşılan o ki; Türkler, bundan böyle Almanya’da yaşayacaklar. Ancak Türk olduklarını unutmadan ve hiçbir baskı görmeden, din ve kültürlerini muhafaza ederek yaşamalılar. Böyle bir yaşam tarzı kabul edilenlerin aksine hıristiyan Alman toplumuna zenginlik katacaktır.

Türklerin, Almanya’ya uyumu bu ölçüler gözetilerek sağlanmalıdır. Almanya’daki Türk varlığının idamesi dünya coğrafyasının üzerine yayılmış olan Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti için büyük önemler taşır.

Türkiye’ye bu konuda düşen en önemli görevlerden biri günümüze kadar “gurbetçi, Almancı, döviz kapısı” olarak gördüğü ve henüz Türklüğünle gurur duyarak yaşayan bu  insanlarına sahip çıkmaktır. Almanya’da bu gün her konuda yetişmiş, eğitimli, müteşebbis ve aydın özellikli milyonlarca Türk vardır. Kalbimiz bu Türklerin Almanya’ya göçünün 50. Yılında onlarla birlikte atıyor.