Almanya Yolculuğum -1

87

24 Temmuz 2011 tarihinde yaklaşık on günü kapsayacak Almanya yolculuğuna eşimle birlikte başlıyorum. Saat sabahleyin 7.45 de Paris’ten hareket edecek Eurolines otobüs firması ile Almanya’nın Köln şehrine gideceğiz. Recep bizi sabah saat beşte kalkarak navigasyon cihazını açarak otobüslerin kalktığı bize yaklaşık 70 km uzaklıktaki Paris’teki otobüs garına getiriyor.

Bu benim için yeni bir heyecan değişik yerleri ve kültürleri görmek beni heyecanlandırıyor. Nihayet otobüsümüz geliyor ve otobüse biniyoruz. Numara falan yok önce gelen istediği yere oturuyor, otobüsün içerisinde daha çok zenci Arap yolcular mevcut. Otobüsün muavini falan yok burada ikram falanda yok. Burada ulaşım çok pahalı tren daha pahalı olduğu için yine bizim için otobüs daha uygun geldiği için otobüsle gidiyoruz.

Paris’ten yaklaşık 250-300 km. uzaklıkta Belçika sınırı coğrafi olarak düz ova ve dağlık alanla karşılaşmıyoruz. Genelde arpa ,buğday, şeker pancarı  ekili tarlalar Fransa’nın Lille şehrini geçtikten sonra Belçika’nın Brüksel şehrine geliyoruz. Çok ihtişamlı bir şehir yol kenarları envai çeşit orman ağaçlarıyla kaplı yüksek binaları göz kamaştırıyor. Lille de yolcu aldığı gibi Brüksel’de de yolcu almak için şehrin içine giriyor. Şehrin içinden dışarıya çıkarken, Köfteci Cesur, Süper Adana, Kenedi Market, Turkish kebap tabelalarına rastlıyorum. Yoldan geçerken bu kadar tabelaya rastladığımıza göre daha fazla Türk lokantası ve işyerleri vardır herhalde. Sorduğumuz Belçika’da da epey Türk varmış.

Belçika’dan Almanya’ya doğru ilerlerken Belçika’dan Almanya’da dahil olmak üzere hayvancılığın yaygın olduğunu anlayabiliyoruz. Çünkü yol boyunca bol miktarda büyükbaş hayvan sığır çeşitleri ve koyun, keçi hatta domuz sürüsünü de görmüş olduk. Belçika’da tarım alanlarına genelde mısır yemlik olarak ekilmiş, Belçika sınırını geçince Almanya topraklarına varıyoruz. Almanya’da vardığımız ilk şehir Achein.  Bu şehri görünce hemen Teknik Direktör Sayın Mustafa Denizli aklımıza geliyor bir zamanlar bu şehrin futbol takımını çalıştırmıştı.

Almanya toprakları ve mevsim olarak tarıma uygun değil dolayısıyla buradaki ekim alanlarda genelde mısır yemlik hayvan yemi olarak ekimi yapıldığı gözüküyor. Almanya hayvancılık bakımından tarıma göre çok daha gelişmiş durumda, Türkiye’ye getirilen ve şu anda sığırlarımızın bir kısmını oluşturan; Siyah beyaz alaca, Simental ve  Alman kırmızı beyaz alaca Alman sığır ırklarındandır. Almanya’ya girince büyük çoğunluğu büyükbaş hayvanları tarlalarda otlarken görüyoruz.

Hem et ve hem de süt verimi bakımından yüksek verime sahip genelde işletmeler büyük işletmeler seklinde olduğu için bakımları ve veteriner hizmetleri ve beslenmesi daha teknik şartlarda yapılmakta.  Buna ırkların verimliliği de eklenince yüksek verim alınabiliyor. Avrupa da et ve süt veriminin yüksek olmasının nedenleri bunlar. O yüzden ülkemizin de son yıllarda yapmaya çalıştığı büyük işletme sayısının  artması, küçük aile işletmesinden vazgeçmesi lazım. Almanya topraklarında mısır yemlik için ekimin dışında yer yer buğday alanları ve bunun dışında ise patates tarlaları göze çarpıyor. Yaklaşık 600 km yolculuğumuzun sonunda Almanya’nın Köln şehrine geliyoruz.

 Köln’de bizi akrabamız Süleyman Özer karşılıyor. Kendileri Köln’e 30 km uzaklıkta Konikwinter denilen bir yerde oturuyor. Bizi özel aracıyla alıp oturduğu mahalleye getiriyor.

 Almanya’da kaldığım süre içerisinde bize göstermiş olduğu yakın ilgi ve alakadan dolayı Süleyman Özer ve eşi Raife Özer hanımefendiye çok teşekkür ederim.