Almanya kesinlikle kanunların tam olarak en üstün seviyede uygulandığı Avrupa’nın en düzenli ülkesi. Vatandaşları kanunlarına saygılı, kanunlara uymanın onlar için iyi bir vatandaş olmak için gerekli. Kimse sokağa, caddeye çöp, sigara izmariti atmıyor, kimse kamu alanlarına zarar vermiyor. Eğer kanunları ihlal eden olursa birileri tarafından yetkililere bildiriliyor ve gereken uyarı, ceza veriliyor. Örneğin kırmızı ışıkta kimse geçmiyor, eğer geçen olursa; isterse bakan, ister milletvekili ister normal vatandaş olsun cezasını yiyor. Bu ülkede hiç kimse ayrıcalıklı değil.
Çevreye ve doğaya saygı çok. Yeşiller partisi çevreyi koruma ve sağlıklı yasam için plastik poşetlere karşı mücadele başlatmış durumda. Plastik poşetlerin maliyeti, kağıt ve bez torbalardan pahalı ve sağlıksız. AB üyesi ülkelerde kişi basına yıllık plastik poşet tüketiminin 500, Almanya’da ise yaklaşık 60’a kadar düşmüş. Ülkemizde 1970’li yıllarda kese kağıdı ve filenin yaygın olduğu plastik poşetler Türk kültürüne sonradan girmiştir. Burada benimde bir önerim olacak plastik poşetleri derhal terk etmemiz gerekiyor.
Avrupa da bulunduğum sure içerisinde bu üçüncü Cuma. Cuma namazını bulunduğumuz Konikswinter’de kılmaya gidiyoruz. Bu cami yeni yapılmış. Bizim Türk isçileri tarafından epey meşakkatlerden sonra yaptırılmış. Kantini, şadırvanı, oturma yeri, her şeyi çok mükemmel ve temiz. Dışarıda ezan okunmuyor. Yaklaşık 150-200 kişiye yakın cemaat var. Ramazan arifesi imsakiyeler bastırılmış, camiden çıkınca hurma satılıyor. Cami imamı her türlü dini hizmetin verildiğini söylüyor, bunlar bizleri sevindiriyor. Ancak büyük şehirlerde ise çeşitli gruplara ait camiler olduğunu duyunca üzülüyorum. Bu ayrılık neden anlamıyorum. Bir kaç ay sonrada Köln’de çok büyük cami açılacakmış. Bu caminin açılacağı ilan tarihi ve caminin görkemli resmi ile caminin kapısına asılmış. İnşallah dinimizin layıkıyla yaşanması için herkes elinden gelen ihtimamı gösterir.
Bu gün Ramazan arefesi. Burada iki üç Türk kahvesi var. Aynı kültür burada da mevcut . Ağzına kadar kahve dolu ama bu gün arefe olduğu için pek kimse yok. Burada milletimiz ve devletimize çok büyük görevler düşüyor. Çoğu kimliği, inançları dejenere olmuş bir kısım gençlik ise gününü eğlence, bar ve pavyonlarda geçiren, uyuşturucu batağına saplanmış milli ve manevi değerlerimizden uzak yaşayanlara herkesin yardımcı olması gerekir. Ailelerin de gerçekten yabancı bir ülkede doğup büyüyen çocuklarını layıkıyla yetiştirmeleri çok zor. Allah kolaylık versin.
24 Temmuz’da geldiğimiz Almanya’dan 3 Ağustos tarihinde yine otobüsle Paris’e geri dönmek için Köln’de otobüs durağına geliyoruz. Otobüs durağa geliyor. Süleyman Bey Almanca şoföre soruyor. Bu otobüs Paris’e mi gidiyor diye; Şoför bize Türkçe karşılık veriyor. Allah(cc) nasip ederse, oda ne kaptanımız Türk. Çok seviniyorum. Adı Serkan Kurtulmuş. Kendisi Ankara Etimesgut’tan 14 yıl önce gelmiş Türkiye’den. Arabamız hareket ediyor, şoförün iki koltuk arkasına oturuyoruz. Brüksel’e gelince arabalardan yardım isteyen Romenleri görünce bana bak Brüksel’de de romen var diyor şunları da AB ye aldılar diye yakınıyor ben de siyasi olduğunu söylüyorum. Sonra ileriye Serkan’ın yanındaki boş koltuğa izin isteyerek geçiyorum.
Yolda sohbete devam ediyoruz. Maaşının azlığından evde otursa, işsizlik parasından alacağı paranın aldığı maaştan 200-300 Euro daha az olacağını ifade ediyor. Sendikalarının olmadığını çok çalıştığını ve maaşının azlığından yakınıyor, Bu firmaların Portekiz’den 800-900 Euro maaşa şoför getirip çalıştırıyorlarmış. Otobüslerde çalışma saatleri günlük 9 saatmiş her 4,5 saatte bir 45 dakika dinlenmeleri gerekiyormuş o yüzden 45 dakika fazladan duruyor bu yüzden de Paris’e varışı bilette yazdığı saatin 45 dakika geç gelmesine sebep oluyor.
Serkan’ın Türkiye burnunda tütüyor. Burada hiçbir şeyin tadı tuzu yok diyor. Ne havası ne yiyeceği en son geçen yıl Türkiye’ye geldiği Türkiye de güzel gelişmelerin olduğunu ifade ediyor.
Buradaki ülkeler arası otobüs olduğu halde öyle ahım şahım değil, Serkan Turkiyedeki otobüslerin lükslüğünden Alman şoförlere bahsediyorum, ama onlar inanmıyorlar diyor,
Hakikaten bizim otobüsler buraya göre çok lüks ve ikramları mevcut hem de Avrupa’ya göre ucuz.
Böylece Almanya yolculuğumuz bu şekilde sona ermiş oluyor.