Allah Sabredenlerle Beraberdir

80

Yüce dinimizin üzerinde önemle durduğu ahlakî özelliklerden birisi de sabırdır. Müslümanların hayatında sabrın ne kadar önemli bir yeri olduğu Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde çok açık bir şekilde belirtilmiştir.

Sözlükte “dayanma, dayanıklılık” gibi anlamlara gelen sabır, ahlâkî bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve ahiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücüdür. (Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB. Yay. sh.567)

Allah Teâlâ, insanoğlunu yeryüzüne imtihan için göndermiştir. İnsana yüklediği bütün mükellefiyetler ile başına gelen musibet ve sıkıntılar bu ilahî imtihanın gereğidir. Bu imtihanı kazanmanın en önemli yolu sabırdır. Nitekim Yüce Allah bir ayet-i kerimede, “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele” (Bakara, 2/155) buyurmuştur. Görüldüğü gibi insanın başına gelen hastalık, sevdiklerinin ve yakınlarının ölümü; deprem, sel ve çığ gibi tabii afetler; korku, açlık, yokluk gibi bütün bela, musibet ve sıkıntılar hep ilahî imtihanın bir parçasıdır.

İnsan, başına bu tür musibetlerin gelmesini engellemeye güç yetiremez. Çoğu kez tek başına bunların üstesinden gelemez, bu sıkıntılara tahammül gösteremez. Ama sabrederek bu olumsuz durumu lehine çevirebilir, bundan kazançlı çıkabilir. Kur’an-ı Kerim bu hususu şöyle bildirmektedir: “Onlar; başlarına bir musibet gelince, ‘Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.  İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.” (Bakara, 2/156-157)

Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir hadis-i şeriflerinde, “Sevabın çokluğu, belanın büyüklüğüne göredir. Allah (c.c.) bir topluluğu sevdiği zaman, onları muhtelif musibetlerle imtihan eder. Kim bu musibetleri sabırla karşılarsa Allah Teâlâ ondan hoşnut olur. Ve kim musibetleri sabır ve tevekkülle karşılamaz isyan ederse o da Allah’ın gazabına müstehak olur” (İbn Mâce, Fiten, 23) buyurarak musibete maruz kalan mü’minlerin sabır göstererek Allah’ın rızasını kazanacakları müjdesini vermiştir. Hadis-i şerif ayrıca, insanın musibete uğramasının onun Allah tarafından sevildiğinin işareti olduğunu; Allah’ın onu sevmediği anlamına gelmediğini açıkça göstermektedir.

Bela ve musibetler karşısında sabretmek aynı zamanda Allah’ın takdirini kabul etmek, O’nun kaza ve kaderine boyun eğmek demektir. Bu konuda sabır, Allah’a tevekkül ve O’na teslimiyeti ifade etmektedir. “Allah sabredenleri sever” (Âl-i İmrân, 3/146) ayeti, bela ve musibetlere sabretmenin Allah katında ne kadar makbul bir davranış olduğunu bildirmektedir.

Bela ve musibetlere karşı sabırsızlık ise Allah’a şikayet, O’nun takdirini beğenmemek anlamına gelir. “Bunlar benim başıma niye geldi? Benim ne suçum var ki?” şeklinde söylenmek, isyankâr bir davranış içine girmek olgun bir Müslümana asla yakışmaz. Yukarıda geçen hadis-i şerifte buyrulduğu üzere böyle bir davranış Allah’ın gazabına uğramaya sebep olur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir başka hadis-i şeriflerinde de, “Sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir” (Buhârî, Cenâiz, 43) buyurarak Müslümanları başlarına gelen musibetin acısıyla yanlış bir davranışta bulunmaktan sakındırmıştır.

Yüce Allah sıkıntı ve zorluklar karşısında nasıl davranılması gerektiğini şöyle bildirmektedir: “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153) Allah Resûlü (s.a.s.) de bu tür musibetlere uğrayanlara şöyle dua etmelerini tavsiye etmiştir: “Kendisine bir musibet gelen Müslüman, Allah’ın emrettiği: ‘Biz Allah’a aidiz ve ancak O’na döneceğiz. Allahım! Bana bu musibetten dolayı ecir ver ve bana bundan daha hayırlısını ihsan eyle’ derse, Allah o musibeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir.” (Müslim, Cenâiz, 3)

Müslümanlar olarak başımıza gelen üzücü hadiseler karşısında metanetimizi muhafaza eder, sabır gösterirsek, hem daha kötü durumlara düşmekten korunmuş, hem de ahirette cennetle mükâfatlandırılmış oluruz. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” (Ra’d, 13/24)