Ali Kayıkcı (Âşık Derebahçeli) ve Eserleri

181

(Üçüncü Bölüm)

Asrın Soykırımı (Gazze Destanı)

Ali Kayıkçı’nın 11 X 16 santim ölçülerinde sert kapaklı cilt içerisinde üçüncü hamur kâğıda basılı 344 sayfalık eseri SAM-MED (Samsun Medya Gazeteciler Cemiyeti’nin hediyesi olarak okuyucuya sunuldu.

Müellifinin, kitapta yer alan her biri önemli bilgiler ihtiva eden 111 adet makalenin birkaçından seçilen kısa bölümler:

Bu haşarat, bu veled; ‘Kes’ Diyor ‘Bana Bilet’ başlıklı makaleden:

Bilindiği üzere; Ramazân-ı Şerîf’in 25’ine tesâdüf eden 7 Mayıs Cuma günü, Terör Devleti İsrâil tarafından, 1967 yılından beri işgal altında tuttuğu Filistin’in Doğu Kudüs’ün Eski Şehir Bölgesinde Mescid-i Aksâ’daki Kıble Mescidi’nde namâz kılan cemaate ve Şeyh el-Cerrah Mahallesi’nde bulunan Müslümanlara karşı plânlı bir saldırıda bulunulmuş ve 200’den fazla kişiyi yaralamış, 100’den fazlasını da tutuklamıştır.

İsrâiloğulları kendilerinin yazdığı din kitaplarına uydu. Mûsa aleyhisselâm’ın haber verdiği gibi, tamamı kırk cüz olan ve her cüzde bin sûre, her sûrede bin âyeti bulunan Tevrat’ı tahrîf edip değiştiren İsrâilliler, Hz. Mûsâ aleyhisselâmdan sonra kendilerine nasihat için gönderilen peygamberlerin çoğunu da şehîd etmişler, Tevrât’ın içine de birçok yabancı yazılar ilâvesinde bulunmuşlardır. Bunların Mûsâ aleyhisselâma inen hakîkî Tevrât ile bir alâkası yoktur.

Bugünkü Tevrât (Ahd-i/Eski Atik), Mûsâ aleyhisselâmdan birkaç asır sonra yaşayan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azrâ adındaki haham bunları tek tek toplamak suretiyle tek nüsha hâline getirmiştir. Günümüzde de bunun Yahûdî ve Protestanlarca kabul edilen İbranice, Katolik ve Ortodokslarca benimsenen Yunanca ve Sâmirî dilinde yazılan olmak üzere üç farklı metni vardır ve aralarında da birçok tezatlar mevcuttur.

Bu bozulmuş, tahrif edilmiş Tevrâtlar’da yazılanları da yeterli bulmayan Yahûdîler; Mûsâ aleyhisselâmın Tûr-i Sinâ’da Allahü teâlâdan işittiklerini Hârûn’a, Yûşa ve El-Ye’âzâr’a (aleyhisselâm) bildirmiş, bunlar da sonra gelen peygamberlere ve nihâyet mukaddes Yehûda’ya bildirmişler, bu da M.S. 2. asırda bunları 40 senede bir kitap hâline getirmiş. Bu kitâba da ‘Mişnâ’ denilmiş. M.S. 3. asırda Kudüs’te ve 6. asırda da Bâbil’de Mişnâ’ya birer şerh yazılmış, bu şerhlere de ‘Gamâra’ denilmiştir. İki Gamâra’dan birini Mişnâ ile bir kitap hâline getirip bu kitâba da ‘Talmûd’ demişler. Kudüs Gamâra’sından gelene Kudüs Talmûdu, Bâbil Gamâra’sından gelene de Bâbil Talmûdu adını vermişler. Şimdiki Mûsevî/İsrâilliler de bunlara inanmakta imiş…

Bütün bu bilgileri, şunun için yazmak lüzumunu hissettik: Yahûdîler, Talmûd’a inanmayan, onu kabul etmeyeni Yahûdî saymazlar da onun için.

Bölmeyi-parçalamayı, kendilerinden olmayanın malını-mülkünü almayı, ırzına geçmeyi, canlarına kast etmeyi âdeta prensip edinmiş İsrâilliler için sözüm ona kutsal olan bu kitaplarında bakınız neler buyruluyor(!):

-Yahûdî olmayan kimselerin kanını akıtmak, Allah’a kurban takdim etmektir.

 -Yahûdîlik maksat ve gayesi için işlenen bütün günâhlar, gizli olmak şartı ile mubahtır.

-Yalnız Yahûdî olanlara insan gözü ile bakılır. Yahûdî olmayanlar birer hayvandır.                                                     

 -Allah dünyânın bütün servetini sâdece Yahûdîlere tahsis etmiştir.   

 -‘Hırsızlık etmeyiniz’ emri, sâdece Yahûdîler içindir. Diğer milletlerin canları ve malları helâldir.   

  -Yahûdî olmayanların ırzı, nâmûsu helâldir. ‘Zinâ etmeyeceksin’ emri, Yahûdîler içindir.   

  -Yahûdî olmayanın malını çalan ve işini elinden alan bir Yahûdî, iyi bir iş yapmıştır.    

  -Mesîh, Yahûdî olmayanları, harp arabalarının tekerlekleri altında ezecektir. Büyük harp olacak ve insanların üçte ikisi ölecektir. Yahûdîler galip olacak, mağlup olanların silâhlarını 7 sene yakacak olarak kullanacaklardır. Bütün milletlerin hazîneleri Yahûdîlerin eline geçecek, Yahûdîler çok zenginleşecekler. Hıristiyaniar yok edilince, diğer milletlerin gözleri açılacak, onlar da Yahûdî olacaklar. Böylece Yahûdîler, dünyâya hâkim olacak, dünyânın hiçbir yerinde Yahûdî olmayan kimse kalmayacaktır.

Bütün bu saçma-sapan îtikâd ve düşüncelerinin bir tezahürü olarak namaz kılan Müslümanlara saldırmaktan ve direnenleri gözaltına aldırmaktan zerre kadar hicâb duymayan ve ‘Birleşmiş Milletler  Güvenlik Konseyi’nin kararlarına uymamayı âdeta bir alışkanlık hâline getirmişlerdir.  

***

Bilindiği üzere; 7 Ekim gününden bu yana Filistin’in Gazze, Batı Şeria ve Kudüs gibi şehirlerinde binlerce Müslüman’ın kanları akıtılırken başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği olmak üzere, bilcümle şer güçler, Siyonist İsrâil zülmünün yanında yer almakta ve Netanyahu Yönetimine arka çıkmaya devam etmektedir.

Yaklaşık bu bir aylık süre içerisindeki vâki gelişmeler göstermiştir ki, Muharref Tevrat mensûbu Mişnâ ve Gamâra’lı, Talmûd’çu bir güruh; bu günlerde ‘Netanyahu’cu olup çıkmıştır.

Ancak, 7 Ekim 2023 günün sonrasındaki vaki gelişmeler göstermiştir ki, İsrâil’in bu son başbakanı tam bir Faşist Hitler hayranıdır ve onu çok daha fazlasıyla aşarak cifeleşmiş aslî yapısı olan Netanyahlar grubundan olduğunu bütünüyle gözler önüne sermiştir.

***

Çocuk… Kadınlar’ öldü, Kalanlara Sürgün Var’ başlıklı makaleden:

12 Aralık 2023 gününde ‘Filistin’le ilgili haberle’rin özünde yine başta çocuk ve kadınların katledilmesi,  ‘Mülteci (!) kampları’ denilen yerlere âdeta üstüste tıkıştırılmış Müslümanların, her türlü insanî ihtiyaçtan yoksun bırakılması veya buraların da İsrâil uçakları ve tankları ile bombalanması ve de Gazze’den daha güneye, çöllere sürgün edilmesi meselesi var ki, âdeta insan olan herkesin kanını dondurmaktadır.

Bu cümleden olarak, oldukça dikkat çeken bir haberi de buradan duyurmak isteriz ki o da şudur:

İsrâil muhalifi Haham Feldman: ‘Siyonizm İcat Oldu, Barış Bozuldu’ dedi.

ABD’li Haham Dovid Feldman, ‘Siyonizmin icadından önce Filistin’de barış içinde yaşıyorduk ve bu gelecekte de olabilir, umarım olacaktır’ dedi.

Çırağan Sarayı’nda düzenlenen ‘Filistin İçin Avrupa Zirvesi’ne katılan Siyonizm aleyhtarı Yahudiler Örgütü Neturei Karta Imational’dan (NKI) Haham Feldman, Yahudilik ile Siyonizm arasındaki farkı anlattı.

Zirveye katılmak için ABD’nin New York eyâletinden İstanbul’a gelen İsrâil muhalifi Ortodoks Haham Feldman, ‘Yahudilik bir dindir. Sâdece bir din… Siyâset içermez. Buna karşılık Siyonizm, tamamen âsi bir harekettir; milliyetçilikle ilgilidir ve Yahudi dinini temsil etmez. Ne yazık ki insanlar bu ikisinin aynı olduğunu ve bütün Yahudilerin İsrâil’i desteklediğini düşünüyorlar; ancak durum böyle değil’ diye konuştu.

İsrâil Devletinin Fiilî Varlığı, Yahudi İnancına Aykırı!..

Dünyâ çapında birçok Yahudi’nin İsrâil devleti tarafından işlenen suçlara karşı çıktığını aktaran Feldman, İsrâil devletinin bütün varlığının Yahudi inancına aykırı olduğunu ve bu yüzden İsrâil devletinin varlığına da karşı çıktıklarını dile getirdi.

Dünyâda kendisi gibi düşünen yüz binlerce anti-siyonist Yahudi olduğunu kaydeden Feldman, New York’ta çok güçlü bir anti-siyonist topluluğun bulunduğunu söyledi.

Feldman, ‘Biz Filistin’e yapılan her şeyin yanlış olduğunu söylüyoruz. Bütün bu suçlar, öldürmeler, çalmalar, baskılar ve en başından beri bütün bir halka uygulanıyor. Bu sâdece bugün, son iki ayda gördüğümüz bir soykırım değil. En başından beri böyledir. Filistin’in işgal edilmesi de yanlıştır, bu bir suçtur’ ifâdelerini kullandı.

Yazdı, Yazdım – 1

Çok sâde, herkesin anlayabileceği bir dille yazan Ali Kayıkçı velût bir yazardır. Vatanseverlik, kavi bir inanca sâhip olmak gibi başka ve üstün meziyetlere de sâhiptir. ‘Yazdı, Yazdım’ adını taşıyan 11 X 16 santim ölçülerindeki ilk 3 cildi yayınlanmış serinin 1 numaralı cildi 504 sayfadır ve 4. Baskısı 2020 yılında kitapçı raflarındaki yerini aldı. Kitapta; gazete, dergi ve kitaplarda okuduğu yazılarla alâkalı görüşlerini yazıyor. Böylece yazı hayatımızdaki; deneme, tenkit, şiir, sohbet, fabl, mesel… ve masal gibi çeşitlere bir yenisini katıyor.  

 Eserin ‘Ön Söz’ başlıklı yazısında yer alan Yavuz Bülent Bâkiler’in makalesinden bir bölüm:

Bu hassasiyet, bu dikkat, benim için çok önemli. Çünkü din dilini korumaya özen göstermek, sâdece benim için değil, milletimiz için çok, çok önemli. Çünkü Türkçe, bizim varlık sebebimiz. Çünkü milletlerin hayatında dil ve din çok önemli iki ana temel.

Türkiye’de, dün ve bugün, laikliği İslâm düşmanlığı seklinde anlayan bâzı mühürlenmiş kafalar, bin yıldan beri konuşa konuşa Türkçeleştirdiğimiz, dağdaki çobana bile öğrettiğimiz, sevdirdiğimiz bazı kelimeleri sırf Kur’ân’dan geldiği için dilimizden çıkarıp atmakta yerlerine ya batı dillerinden aldıkları veya rahatlıkla uydurdukları kelimeleri sokuşturmaktadırlar. Meselâ; kitap, kâtip, edebiyat, mektep, kalem, hayat, şart, hürriyet, imkân, hâkimiyet, ruh, adam, şiir, şâir… gibi yüzlerce kelimeyi neden dilimizden çıkarıp atıyoruz? Yerlerine neden; betik, yazman, gökçeyazın, okul, yazgaç, yaşam, koşul, özgürlük, olanak, egemenlik, tin, kişi, yır, yırman, ozan kelimelerini sokuşturuyoruz? Birinciler Kur’ân dili olduğu için!..’

377. sayfada, Ali Kayıkçı’nın şâir ve yazar M. Hâlistin Kukul için yazdığı bir şiir var.

Aklıma; M. Hâlistin Kukul Hocamıza, (güzellemeden öte) şimdiye kadar niçin müstakil bir şâirnâme yazmadım?..’ sorusu takılıverdi…

Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımızla Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı ve de Üstâd Şâir ve Yazar, Örnek Eğitimci Hocamızı, en samimi hisler ile selâmlıyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

   KUKUL HOCAM, iznin ile kaleme;  

Yaz!.. deyince, Trabzon’a uğradı;       

Beşikdüzü şenlendi bak âleme;      

Sene 43; Mehmet Hâlistin adı;

61’de Lise için eleme…

 3 yıl asker, Harbiye’li olmak var;  

 63’te, ihtilâl-provaları…

 Sonrasında ‘Mösyö’ ile ‘Madam’lar;

‘Filoloji’ derler buna Sen deme;

  ‘Dil’in ile, hizmet eyle ülkeme!

KUKUL HOCAM, Öğretmendir Rize’de;

  Sonra Samsun, okul: ‘Ticaret’ yine;

Diyarbakır-Samsun Eğitim’lerine;     

Cörevli’dir, 97’ye sene;

 Sonrasında ‘Hikâye-İnceleme’…

  Makâle’de, ‘Şiir’de zirvelerde;

-Onca dergi, onca gazetelerde;

  Onca şölen ve onca Te-Ve’lerde;

Kitap kitap, ödül ödül üstüne;

Sıralasam, yer kalmaz sâhifeme…

 ‘Selâm’ dersin, târihime-ülküme;   

Şanlı ceddim, ata yurdum-ülkeme;

Kopuzuma, destanıma, türküme;    

 ‘Hizmet’ dersin, ‘Türk dili’ne ve din’e;      

Kucak açmış sana Mekke-Medine…

KUKUL Hocam, KAYIKÇ’Ali duâcın;   

Eserlerin, soy kütüğün-ağacın;    

3 Hilâl’im, başında edîb tacın; 

Sen aşkını söyletirsin kaleme;

KUKUL adı, ışık oldu âleme…

   Derebahçe / SAMSUN, 25.12.2011

Eserin 489-495’inci sayfalarındaki isim listesinde adından bahsedilen şahıslara ait sayfanın bulunmasını sağlıyor.                                                                                  (DEVAM EDECEK)

Önceki İçerikYaratan’ın İki Gözdesi: İnsan ve Arz
Sonraki İçerik22. Yılında Türk Ekonomisi ve Stalin’in Yolunmuş Tavuk Hikâyesi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.