Alev Alatlı’yı Dinlerken

186

Sayın Alev Alatlı’yı Türkiye’nin yaşayan en değerli entelektüellerinden birisi olarak bilirdim, belki yinede öyledir kim bilir? Lâkin “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri”nin verildiği gün yaptığı konuşma, bana olduğu kadar, Türk toplumunun birçoğuna hayal kırıklığı yaşattı ve kendisini tanıyıp okuyanların içine kurt düşürmedi değil.

Bir aydın, Cumhurbaşkanını, Başbakanı veya herhangi bir insanı sevebilir bunda hiçbir mesele yok. Yalnız aydın dediğimiz insan, gerçekten aydınsa eğer;

İçinde yaşadığı toplumun “vicdanı” olmak zorundadır, kanayan bir yara gördüğünde, ona parmak basmak zorundadır.

Muhacir olduğunu söylüyor Sayın Alatlı;

Balkanlardan ricat ederken ailesinin hemen hemen bütün erkeklerini kaybettiklerinden bahsediyor. Peki, ama güneydoğuda bu gün yaşadıklarımız kendilerinin Balkanlarda yaşadıklarının bir benzeriyken, bu konuda her muhacir gibi kendisinin de daha hassas, daha duyarlı olması gerekmiyor mu?

Helâlleşmekten bahsediyor Alatlı;

Teröre karşı dünya milletleri nasıl davranıyorsa onlar gibi mücadele yapılacağı yerde, kırk bin kişinin katilleriyle müzakere yolunu seçen Cumhurbaşkanına övgüler düzmeden önce, şehit aileleriyle gidip helâlleşseydi, acaba onlar kendisine ve hükümete haklarını helal edecekler miydi?

Polislerin öldürdüğü Berkin Elvan’ın annesini miting meydanlarında yuhalatan Cumhurbaşkanına ah bu ne büyük aşk ki, hangi helallik bunun bedelini öder?

Cumhurbaşkanı’na: “Siz dünya beşten büyüktür dediniz” diyor Alatlı.

Evet, dünya beşten büyüktür lakin övgüler dizdiğiniz Cumhurbaşkanı, o beş’in birinin Ortadoğu eş başkanıyım diyerek afra, tafra satarak yıllarca nutuk atmasına ne demeli Sayın Alatlı?

O hiç sevmediğiniz beşin biri;

Yüzbinlerce masum Iraklı Müslüman’ın kanını içerken, binlerce Müslüman kadının ırzına geçerken ve memleketlerine geri dönerken arkalarından:

Ailelerine bir an önce sağ salim kavuşmaları için dua edenin sözlerine ne diyeceğiz Sayın Alatlı?

Önce Nato’nun Libya’da ne işi var diyeceksiniz, sonra da “tek dişi kalmış canavarların” Nato Karargâh üssünü İzmir’e kuracaksınız ve onlarla birlikte Libya’ya saldırıp Lider Kaddafi’yi parçalattıracaksınız.

Bu nasıl aydın vicdanı ki, bu kadar haksızlığı görmezden gelip, karşınızdakine methiyeler diziyorsunuz Sayın Alatlı?

O beşin birinin (ABD)nin beslemesi Soljenitsen’i, Jeorge Orwell’i anmışsınızda, gözlerinizin önünde Peşmerge’nin yolgeçen hanına çevirdiği vatan toprakları için;

“Değmesin Mabedime namahrem eli”,

Diyen Mehmet Akif ten hiç söz etmemişsiniz nedendir acaba Sayın Alatlı?

Yoksa: “Kanayan bir yara gördüm mü ta yanar yüreğim” dediği için midir?

 

Ha, birde merhum Cemil Meriç’in adını anmışsınız, Sayın Alatlı!

İşte burada yanılıyorsunuz, o büyük deha ömrü boyunca hep dik durmuş, kanayan nerede bir yara gördüyse onun vicdanı olmuştur. Onun içindir ki hep;

Sol iktidarlar tarafından, irticacı, sağ iktidarlar tarafından da solculukla suçlanmıştır.

Yani dik durmuştur hep, yaşadığı sürece vicdanını paraya, pula satmamıştır. Onun içindir ki bırakın rahat uyusun mezarında, bari kendi günahlarınıza onu da ortak etmeyin!

Önceki İçerikBartu Soral İle Söyleşi
Sonraki İçerikOrda Bir Köy Var Uzakta
İdris Türkten 1 12 1949 tarihinde Tokat/Artova da doğdu. İlkokulu Artova Gaziosmanpaşa ilkokulunda, Ortaokul ve Liseyi Turhal da okudu. Berlin Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünün 2. Sınıfından ayrıldı. Kocaeli Petkim Petro Kimya Fabrikasından emekli oldu. Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatlarının her kademesinde görev yaptı. İYİ Parti Kocaeli İl kurucuları arasında bulundu ve İYİ Parti yönetim kurulunda bir dönem görev yaptı. Halen Kocaeli Aydınlar Ocağı İdari Sekreterliği görevini yürütmektedir. Editörlük ve güncel Köşe Yazarlığı yapmaktadır. Biri kız, iki erkek evladı var.